Şükrü Kırboğa


Yabancıların İstihdamı ve Uluslararası Çalışma Genel Müdürlüğü’nün Politikaları

Yabancıların İstihdamı ve Uluslararası Çalışma Genel Müdürlüğü’nün Politikaları


Türkiye’de Geçici Koruma Statüsü ve Uluslararası Koruma yönetmelikleri kapsamında bulunan yabancıların çalışma izinleri 2016 yılında yasal zemine kavuşmuştu. Ocak 2016’da çıkartılan “Geçici koruma sağlanan yabancıların çalışma izinlerine dair yönetmenlik” ile Suriyeliler ve Nisan 2016’da da “Uluslararası Koruma Başvuru Sahibi ve Uluslararası Koruma Statüsü Sahibi Kişilerin Çalışmasına Dair yönetmenlik” ile diğer koruma altındaki yabancıların Türkiye’de çalışmasının yasal zemini oluşturulmuştu. 2003 yılındaki “Yabancıların Çalışma izinleri Hakkında kanun uygulama yönetmenliği ile de koruma altında olmayan yabancıların Türkiye’de resmi çalışmaları düzenlenmişti.

 

Son dönemde dövizde yaşanan dalgalanmalarla birlikte izlenen ekonomi politikalarının temelinde dışarıdan yatırımcı çekmek, istihdamı genişletmek, üretimi artırmak ve ihracatı genişletmek olduğu iktidar üyeleri tarafından üstü örtülü ima edilmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan da son günlerde yaptıkları tüm açıklamalarda izlenen ekonomi politikalarını üretim, istihdam, ihracat ve yabancı yatırımcıların ülkedeki üretimin parçası olacağını savunmaktadır. Teorik olarak özellikle yabancı yatırımcı açısından bakıldığında piyasa değerinin altında maliyetlerle uluslararası alanda daha rekabetçi bir üretim gerçekleştirme imkânı elde edeceği ifade edilebilir. Ancak pratikte girdi maliyetlerinde yaşanan fiyat artışlarının hızlı bir şekilde halkın yoksullaşmasına yol açacağıdır.

 

Öte yandan yabancı yatırımcıların açısında bakıldığında işçi maliyetleri, lojistik imkânlar, hammadde kaynakları ve pazara erişim ile kamu sübvansiyonlarının yatırım açısında önemli kalemlerin başında geldiği açıktır.

 

Bu bağlamda biraz da Ortadoğu kökenli sermayeye bakmak gerekir. Özellikle son 10 yıldır Türkiye’ye ciddi bir Arap sermayesinin girişinin yanı sıra göçmenlerin kurmuş olduğu ticari işletmelerin de üretimi ve ihracatın artmasına yol açtığı bilinmektedir. Dil bilen göçmenlerin Arap dünyası ve Avrupa ile ticarette nitelikli iş gücü ve bağlantı aktörleri haline geldikleri görülmektedir.

 

Bununla birlikte özellikle Arap yatırımcıların üretimi genişletme ve devlete daha fazla vergi geliri sağlama yönündeki çabalarının çalışma izinleri konusunda Uluslararası Çalışma Genel Müdürlüğü’nün izlediği muhalif politikalardan dolayı yetersiz düzeyde kaldığı dile getirilmektedir. İstanbul, Ankara, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yaptığımız birçok görüşmede özellikle çalışma izin başvurularının gerekçesiz bir şekilde reddedilmesinden dolayı devletin ciddi bir vergi kaybı yaşadığı ve üretimi genişletemedikleri gibi sorunlara yol açtığı ifade edilmektedir. Genel Müdürlüğün çalışma izni vermemesi sonucu yaşanan vergi kaybının yanı sıra göçmenlere kayıt dışı çalışan sayısı oldukça yüksek rakamlara ulaşmış bulunmaktadır. Bu durumun yol açtığı düşük ücret politikasından dolayı da Türk vatandaşlarındaki işsizlik oranları yükselmektedir. Bu durum kaçınılmaz olarak göçmenlerle Türk vatandaşları arasında toplumsal çatışmalara zemin hazırlamaktadır. Oysa Kanada veya Avrupa ülkelerinde bulunan milyonlarca göçmenin yasal çalışma izinleri sayesinde hem devlet büyük bir vergi geliri elde etmekte hem de göçmenlerin yarattığı ekonomik değerlerden ülke vatandaşları da faydalanmaktadır. Yalnızca Almanya’da 150 bin Türk işletmesinin ülke ekonomisine ve istihdamına katkısının milyarlarca Avro olduğu ifade edilmektedir.

 

Öte yandan Genel Müdürlüğün bilinçli veya liyakatsizlikten kaynaklı politikaları sonucu yıllık 1 milyar doların üzerinde bir vergi kaybının yaşandığı sahadaki tespitlerimizden hareketle söyleyebiliriz. Ayrıca göçmenlerin ülkemize sağlayacağı ekonomik katkıların da önüne geçilmektedir. 

 

Maalesef Uluslararası Çalışma Genel Müdürlüğü takip ettiği çalışma izni vermeme politikası ülkenin yalnızca ciddi bir gelir kaybı yaşamasına yol açmamakta aynı zamanda ülke ekonomisine üretimle destek vermek isteyen göçmenlere karşı da toplumsal şiddet olaylarının yaşanmasına zemin hazırlamaktadır. Dolayısıyla Genel Müdürlük son yıllarda bilinçli bir politika uyguladığı ifade edilmektedir. Genel Müdürlükten kaynaklı yaşanan göçmen işçi karşıtlığının yol açtığı sorunların görmezden gelinmesi ise Bakanlığın da Genel Müdürlüğün icraat ve politikalarını desteklediğine işaret etmektedir. Uygulanan politikalarla hedeflenen amaçlar ise şu şekilde özetlenebilir;

  • Ülkenin ihtiyaç duyduğu vergilerin toplanmasına dolaylı olarak engel olmak; böylelikle 1 milyar dolara yakın vergi kaybına yol açmak;
  • Göçmenlerin çalışma izni olmadan düşük ücretle çalıştırılması politikalarına göz yumarak, toplumsal düzeyde Türk vatandaşları ile göçmenler arasındaki gerginliği derinleştirmek;
  • Türk vatandaşları ile göçmenler arasında iş piyasasında yaşanan rekabetin çatışmacı bir zemine kaymasına yol açmak;
  • Göçmenlerin Türkiye’ye yatırım yapmasını veya var olan yatırımlarını artırmalarına dolaylı olarak engel olmak; böylelikle iş ve istihdam alanlarını sınırlamak;
  • Genel Müdürlük, göçmen karşıtı politikalara öncelik vererek, esasında göçmenlerin devlete olan sadakatlerini yıpratmayı ve böylelikle toplumsal istikrarsızlık unsurlarını derinleştirmeyi amaçlıyor da olabilir. 

 

Üretim, istihdam ve yabancı yatırımcı sayısını artırmak hedefleniyorsa öncelikli olarak Uluslararası Çalışma Genel Müdürlüğün keyfi bir şekilde izlediği çalışma izin vermeme politikasının yanlış olduğunu birilerinin hükümet üyelerine izah etmesi gerekir.