Kerime Yıldız


FETÖ MESELESİNDE DOĞRU TEŞHİS NASIL KONUR?

FETÖ MESELESİNDE DOĞRU TEŞHİS NASIL KONUR?


15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu, geçtiğimiz perşembe günü eski genelkurmay başkanlarından İlker Başbuğ?u dinledi. Uzun bir açıklama yapan İlker Başbuğ, emekli olmadan önce muhtelif yerlerde yaptığı konuşmalarda cemaatlere dikkat çektiğini hatırlattı ve meselenin 50?li yıllardan başladığını ifade etti.

24 Eylül 2006?da Kara Harp Okulu?nda yaptığı konuşmadaki şu cümleyi hatırlatarak, FETÖ meselesinin doğru analiz edilmesinin önemini vurguladı:

?Sosyal devlet niteliğinin zayıflaması, toplumları cemaatleşmeye itmektedir. Bu bir sosyal gerçektir. Bu gerçek doğru analiz edildiği takdirde bu oluşuma karşı alınacak tedbirlerin başarı şansı olabilir.?

Konuşmadan sonra soru soran Komisyon üyelerinden CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Başbuğ?un emekli olmasından bu yana 6 yıl geçtiğini, bu altı yılın sonunda Başbuğ?u yargılayanların yargılandığını söyleyerek, ?İnşallah bir altı yıl içinde onlarla işbirliği yapanların da yargılandığını göreceğiz.? dedi. Çıray, şöyle devam etti:

?Ben bir tıp doktoruyum. Teşhislerin yanlış konması hâlinde tedâvilerin ölümcül olduğunu bilirim. Çok eskilere gidersek bu işi komisyona havale etmek olur. Yâni 1970?leri 60?ları konuşalım derseniz bu işin içinden çıkamazsınız. Zaten şartlar da çok farklı ama bu yakın dönemimize baktığımızda 2002?den itibaren konulan teşhis hatâsı, bu FETÖ denilen terör örgütünün bu noktaya gelmesinin en önemli nedenidir. 2004 yılındaki MGK?nın tavsiye kararından sonra zamanın başbakanlık müsteşarı bu teşhis hatâsını şöyle dillendiriyor: ?Bu karar Başbakanlık?a bildirildikten sonra konuyu Başbakanımıza açtım ve gelen yazıyı, 2004 MGK kararını, dosyasına kaldırmaya karar verdik. Hukûkî sorumluluğu ben aldım; siyâsî sorumluluğu Başbakan aldı.? Çiziyorum altını. Bu, bir teşhis hatâsıdır.?

Aytun Çıray?ın teklifi çok ilginç: Fazla eskiye gitmeyelim. Teşhis hatâsını, 2002?den başlatalım. Yani Ak Parti iktidarından itibaren başlatalım.

Oldu.

Minberden salon kürsüsüne, oradan dünyaya açılan bir imamın, bu işi bu kadar kısa bir sürede nasıl başardığını kurcalamayalım. Seksenden sonra Emniyete ve Askeriye?ye, sızıntı demenin komik olacağı toplu girişleri araştırmayalım. Darbe sonrasında Atatürkçü generallerin buna nasıl göz yumduğunu irdelemeyelim.

Özellikle Ecevit?in, koalisyonu bozmayı göze alacak kadar Gülen?i koruduğunu, Amerika?ya kaçmasına yardım ettiğini;  Gülen?in, Ecevit?e ve Kasım Gülek?e olan sevgisini sorgulamayalım.

Gülen cemaatinin, 1994 yerel seçimlerinde Erdoğan?a niye oy vermediğini merak etmeyelim.

Bütün bu konuları ve daha nicelerini atlayarak meseleyi 2002?den başlatalım. Oh ne âlâ! Bunun adı da doğru teşhis olsun.

Bu örgüt, 4 Kasım 2002 sabahı hüdâyinâbit ortaya çıkmadı. Esaslı bir geçmişi var.

FETÖ?yü doğru analiz etmek için bunun bir parti meselesi değil, devlet meselesi olduğunu görmek lâzım. ?En az ben kandım.? veya ?Ben hiç kanmadım? yarışına girerek doğru teşhis konmaz.

Çok ciddî bir hastalığın teşhisi konulurken nelerin incelendiğini; rahatsızlığın genetik olup olmadığına kadar pek çok konunun araştırıldığını bilmek için doktor olmamıza gerek yok.

Doğru teşhisi hastalığı gerçekten iyileştirmek isteyen bir doktor koyar; hastalık için suçlu arayan doktor değil.

Biz birbirimizi suçlarken hastalık iyileşmiyor; sinsice ilerliyor. Bir an evvel teşhis ve tedâvide mutabık olmak zorundayız.