2021 içinde dünyanın dikkat ve ilgi merkezlerinden biri de Libya oldu. Şayet planlandığı gitseydi, dün (24 Aralık 2021) ülkede Başkanlık/ Meclis seçimleri yapılmış olacak ve yorumcular da siyasi tabloyu bu perspektiften değerlendiriyor olacaklardı. Ancak seçimler gerçekleşemedi, önümüzdeki yıla ertelendi ve Libya da sonuçta 2022’ye yeni bilinmezlerle birlikte giriyor. Umut kırıcı ve üzücü bir durum.
Uluslararası düzeyde bir çok gelişme için “önemli ve tarihi” kelimelerinin sıkça ve kolaylıkla kullanıldığını görmekteyiz. Bazen de aşırı cesaretli bir şekilde. Bununla birlikte, sözkonusu tanımlamaları en fazla hakkeden 2021 yılı / son dönem gelişmelerinden birinin de, bidayette 24 Aralık 2021 için öngörülmüşken sonradan 2022’ye ertelenen Libya Devlet Başkanlığı ve Meclis seçimleri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Gerçekten de öyledir ve (şayet yapılabilirse) bu seçimlerle birlikte Libya’da yeni bir dönemin başlaması beklenmektedir. Geçtiğimiz iç savaş dönemine kıyasla bugün en azından bunun birtakım ilk işaretlerini görebilmekteyiz.
I. Türkiye bakımından, geçmişten bugüne özel konuma sahip ülkeler arasında zikredilebilmesi gereken kardeş Libya, tarihinin belki de en zorlu ve sorunlu dönemlerinden birini Kaddafi’nin vefatı sonrasında yaşamıştır. Halkımız ve kamuoyumuzun Şeyh Sunusi’ler, Ömer Muhtar’lar, İtalyan işgaline efsanevi direniş vb. ile sembolleştirdiği bu ülkenin bahsettiğimiz yakın dönemlerine bakıldığında şu aşamalardan geçildiğinin de hatırlanması gerekir.
-Kaddafi sonrasında 2014 seçimlerinin akabinde doğan siyasi sorunların aşılabilmesi için Aralık 2015’de imzalanan Suheyra/Fas Anlaşması ile ülkenin toprak bütünlüğünün korunması,yabancı güçlerin müdahalesinin reddi, devletin ordu üzerinde tek yetkili olacağı,tarafların yeni kurulacak Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH)+BM ile işbirliği içinde olacağı, UMH’nin ülke güvenliğinden sorumlu ve yetkili bulunacağı, bu yetkinin ise; ateşkes düzenlemeleri, silahlı güçlerin şehirlerden çekilmesi, teröre karşı mücadele ve gerekli izleme mekanizmalarının tesisi gibi unsurları içerdiği vurgulanmıştır.
-Siyasi geçiş sürecinde ülkede bir Başkanlık Konseyi ile Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ’nin tesisi de krizin sona ermesini sağlayamamış, ülke fiilen ikiye de bölünmüştür. Trablus’da yerleşik UMH ile rakibi Bingazi merkezli (askeri eğitimini Moskova’da almış, ABD vatandaşı) Hafter yönetimi/ Libya Milli Ordusu/Temsilciler Meclisi. Libya trajedisinin en ibretlik yönlerinden biri de BM’nin meşru temsilci tanıdığı Tripoli’deki UMH’ ne savaş açan Hafter’ in aralarında Fransa’nın da bulunduğu çeşitli ülkelerden destek alıyor olmasıdır. Ve bu destek halen de sürmektedir. İlerleyen dönemlerde Libya Barış Konferanslarına evsahipliği yapacak olan Fransa ve diğerleri! Bu ikiye bölünmüşlük beraberinde bugüne kadar yıllarca sürecek bir iç savaşı, yıkımı da getirmiştir.
Bugünkü Libya’da hangi dış aktörlerden bahsetmek gerekir; Şüphesiz ABD, Rusya, Fransa, İtalya, Mısır, BAE, İsrail, S. Arabistan başta gelmektedir. Hatta Ürdün ve Yunanistan bile bu çerçevede sayılmalıdır. Ve tabiî ki Türkiye.
Türkiye’nin, BM’nin de tanıdığı UMH ile tesis ettiği işbirliği Libya’nın bugünlerin gelişinde çok kritik bir rol oynamıştır. Bu meyanda, Hafter güçlerinin neredeyse Trablus kapılarına geldiği bir aşamada, bu saldırılar Türkiye’nin etkin desteği ile püskürtülebilmiştir. Aksi takdirde bugünün Libya senaryolarında çok farklı süreçlerden bahsediliyor olacaktı.
II. Libya’da bu aşamada bahsettiğimiz yeni bir dönemin başlangıcını ise büyük ölçüde 19 Ocak 2020 günü Berlin’de toplanan Libya Konferansı teşkil etmiştir. Konferans’da kabul edilen ve BM Güvenlik Konseyi’nce (2510, 12 Şubat 2020) onaylanan askeri/siyasi / ekonomik süreç çeşitli engeller ve sorunlarla karşılamışsa da bugünlere gelebilmiştir. Bu kritik dönemlerde de Mısır, BAE, Ürdün başta olmakla dış güçlerin Hafter kesimine yardımları devam etmiştir. Berlin Konferansı sonuçları ile BMGK’nin 2510 ve 2542 sayılı kararları esasında BMGS‘ nin Özel Temsilcisinin girişimleriyle 23 Ekim 2020 günü savaşan taraflarca (5+5 Askeri Komite) imzalanan kalıcı ateşkes anlaşması kritik önemdedir.
Askeri boyutta; UMH ile Hafter’in Libya Milli Ordusu temsilcilerini bir araya getiren, 5+5 Askeri Komite’nin bu adımı engeç 3 ay içinde, cephelerdeki bütün askeri güçlerin üslerine geri dönmesi ve ülkedeki yabancı askerlerin Libya’dan ayrılmaları hususlarını da içermiştir. Bu karar BMGK tarafından da desteklenmiştir.
Sözkonusu paralı ve yabancı güçlerin ülkeyi terketmeleri konusu BMGK’ nın 2570 ve 2571 sayılı (6 Nisan 2021) kararları dahil çeşitli belgelerde de vurgulanmıştır.
Siyasi süreçte ise, Eylül-2019’dan itibaren faaliyette bulunan Libya Siyasi Diyalog Forumu 15 Kasım 2020 tarihinde bir Yol Haritasını kabul etmiş, A.Debiah’ı Başbakan, (F.Sarrac’ın yerine) M.Y.Menfi’yi de daha ziyade sembolik mahiyette olarak üç üyeli Başkanlık Konseyi Başkanı olarak belirlemiş ve geçici Birlik Hükümeti onaylanmıştır. (10 Mart 2021) Bütün bu hazırlıklar 24 Aralık 2021 için öngörülen ve ancak maalesef dün gerçekleştirilemeyen Başkanlık ve Meclis seçimlerine yönelik olmuştur.
Ekonomi süreçte de keza Libyalı uzmanlar, UNDP ve Dünya Bankası temsilcilerinin katılımlarıyla ülkenin iki ayrı Merkez Bankası’nın bulunması vb. başta olmakla çeşitli ekonomik alanları içeren görüşmelerini sürdürmüşlerdir.
Ülkeyi (yapılamayan) 24 Aralık seçimlerine taşıyan süreçte, Libya’daki yabancı güçler konusu da sıkça dile getirilmiştir. Bu konudaki açıklamalarda Türkiye bazen dolaylı, bazen de açık bir şekilde ülkeyi terk etmesi gerekli görülen güçler meyanında zikredilmiştir. Libya Dışişleri Bakanı Manguş da keza Türkiye’yi bu çerçevede gördüğünü çeşitli vesilelerle ifade edegelmiştir.
BMGS Guterres, ABD, Fransa başta olmakla çeşitli aktörler de Türkiye ve Rusya vb. dahil yabancı güçlerin bölgeden askeri güçlerini geri çekmeleri çağrısında bulunmuşlardır. Şüphesiz Türkiye, Libya’daki siyasi/askeri konumunun geleceğini muhataplarıyla birlikte kendisi belirleyecektir. Ancak bu türden baskılarının 2022 seçimleri sonrası dönemde daha da önem kazanacağı beklenmelidir. Her ne kadar, bazı yorumlar, örneğin Siyasi Diyolog Forumu’nun yol haritası (Madde 6, Paragraf 10) yönetimin Libya’nın dış politikasına zarar verebilecek tarzda eskilerini değiştirmeyeceği ve yeni anlaşmalar öngörmeyeceğini ülke ismi vermeksizin belirtmekteyse de, bu mahiyette anlaşmaları UMH ile sadece Türkiye’nin imzalamış olduğu bilindiğinden kimin ima edildiği tahmin edilebilir. Türkiye ile ilişkilerin geleceği Libya siyaseti içinde de tartışılan bir mesele olmaya devam etmektedir.
Benzer şekilde, BM Libya Uzmanlar Paneli de çeşitli raporlarında BM’nin 2011 tarihli (1970 sayılı) silah ambargosu kararına rağmen taraflara askeri yardımda bulunan ülkeleri vurgularken Türkiye’yi de işaret edegelmiştir.
III. Bugünlere gelinir ve Başkanlık / Meclis seçimleri süreci yaşanırken yeni anayasa ve seçim yasası, kimlerin aday olabileceği vb. tartışmaları gündemin belirleyici konularını teşkil etmiş, sonuçta aşılamayan bu meseleler 24 Aralık 2021’de seçimlerin yapılamaması ile sonuçlanmıştır. Büyük gerginlikler, zaman zaman da kaos ortamında geçen bu dönem boyunca Kaddafi, Hafter, Debiah gibi önemli siyasi figürlerin adaylıkları da bu çerçevede kriz boyutlarına taşınmıştır. Tehditler, adayların birbirleri aleyhine davaları, bazı adayların şaibeli olmaları bu döneme damgasını vurmuştur. Öyleki Kaddafi, Hafter gibi bazı Başkan adayları ulusal veya uluslararası düzeyde savaş suçlusu durumundadırlar. Halihazırda hassas ve zor bir dönem geçiren Libya’da bunlardan birinin 2022’de seçimleri kazanmaları durumunda ülke içi ve dışındaki konumları nasıl olacaktır veya ülke yeni bir savaşın eşiğine gelecek midir gibi sorular maalesef bütün vahametiyle geçerlidir.
Öte yandan ülkede ittifakların sürekli hareketlilik içinde bulunması, yenilerinin tesisi gibi siyasi gelişmelerin yaşandığı da dikkate alındığında 2022 seçimlerine kadar köprünün altından çok suların akacağı muhakkaktır. Nitekim geçmişte Trablus yönetimi ile birlikteyken, geçtiğimiz hafta içinde 10 Başkan adayı olarak bir araya gelen ve Bingazi cephesine yaklaştıkları izlenimi veren bazı isimlerin durumu dikkat çekicidir.
IV.Yeni Libya’da Türkiye bakımından önümüzdeki dönemin sorunlarının neler olabileceği sorusu önemlidir. Libya’daki siyasi/ stratejik konumunu Trablus’daki UMH ekseninde belirleyen Türkiye’nin, sonraki dönemlerde BM, ABD, Fransa vb. ülkelerin insiyatifine geçen diplomasi sürecinde kendine diplomasi masasında uygun bir yer bulamadığı ve konumunu değişen siyasi şartlara göre ayarlamakta zorlandığı bellidir. Her ne kadar Rusya ile birlikte 13 Ocak 2020’de Moskova’da savaşan taraflararasında bir ateşkes anlaşması tesisine yönelik bazı girişimleri olmuşsa da, Hafter’in buna yaklaşmadığı hatırlanacaktır.
Öncelikle, Türkiye ile UMH arasında yapılmış olan ikili anlaşmaların akibeti son derece önemli olacaktır. Bunlar Kasım 2019’da (Mısır, Fransa, Yunanistan, AB gibi aktörlerin itirazlarına rağmen) UMH ile imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması muhtırası ile güvenlik/ askeri işbirliği mutabakat muhtırasıdır.Sözkonusu Mutabakat Muhtırası’nın; güvenlik, askerî eğitim ve öğretim, savunma sanayi, terörizmle ve yasa dışı göçle mücadele, lojistik alanında iş birliği, haritacılık alanında iş birliği ile askerî planlama, tecrübe aktarımı ve talep olursa karşılıklı savunma ve güvenlik ofisi kurulması konularında işbirliğini öngördüğünü biliyoruz.
Ocak 2020’de Libya’ya asker gönderilmesine dair tezkerenin kabülü de bu sürecin kritik adımlarından biri olmuştur. Yukarıda kısaca bahsettiğimiz üzere, Türkiye’nin siyasi ve askeri olarak Trablus’daki UMH’nin arkasında durması, savaş ağası olarak tanımlanan Hafter güçlerinin hücumlarını ve UMH’nin düşmesini engellediği gibi, bazı bölgelerden çekilişleri sonucunu da getirmiş, bu gelişmeler bugünkü siyasi tablonun oluşumunda etkili, hatta belirleyici olmuştur.
Yeni Libya ile ilişkilerinde Türkiye’nin ülkedeki mevcudiyetinin “geri çekilmesi gereken yabancı unsurlar” kapsamında görülüp görülmeyeceği önemlidir. Yukarıda da belirtildiği gibi, bu konuda Libya siyaseti dahil birçok ilgili çevrede farklı görüşler bulunmaktadır. Herhalukarda yeni Libya gerçekliklerinin zorlamasıyla bu konuda Türkiye’ye yönelik baskıların artması beklenebilir. Çeşitli BMGK kararlarından NATO ve G7 Zirvelerine kadar farklı forumlarda tekrarlanan bu çağrılarının, aslında birer baskı söylemi olduğu ortadadır.
Libya’da yeni bir döneme geçilirken, seçimler öncesinde Fransa başta olmakla birtakım batılı ülkelerin diplomatik ataklarını artırdıklarına işaret ettik. Nitekim, BM, Fransa, İtalya ve Almanya tarafından düzenlenen Libya Konferansı 12 Kasım 2021 günü Paris’de yapılmış, Konferansa katılan liderler arasında Merkel, Lavrov, Sisi, K.Harris, A.Guterres, Mitsotakis gibi isimler de bulunmuştur. Sonuç Bildirisi’nde yabancı askerlerin Libya’dan ayrılması, seçimlerin öngörüldüğü üzere takvimine uygun şekilde (24 Aralık 2021) yapılması gibi hususlar birkez daha vurgulanmıştır. Libya konulu izleme süreçlerinin seçimler sonrasında da devam edeceği, örneğin, İtalya’nın benzeri bir konferansa evsahipliği yapabileceği anlaşılmaktadır.
Türkiye Libya’nın yeniden inşası, kurumlarının yapılanması gibi unsurları içerecek yeni dönemde mutlaka diplomasi masasında yeralmalıdır. 2022 yılında Libya için radikal değişimler öngörülmektedir. Hedeflerin tamamına erişilemese bile değişim rüzgarları esmeye devam edecektir. Filhakika, ülke bu bölünmüşlük tablosu ile geleceğine bakamayacaktır. Ülke yeni siyasi, iktisadi, sosyal vb. şartlarla eninde sonunda yüzyüze kalacaktır. İşte Türkiye’yi bekleyen bu yeni şartların getireceği sınamalardır.
Sonuç olarak; Gerçekten de uzun bir iç savaş yaşamış ve bölünmüşlük, parçalanmışlık içinde 2022 yılına birçok sorunla birlikte giren Libya için yeni dönemin güzel ve hayırlı bir başlangıcı da getirmesini arzu ederiz. Kardeş Libya halkının ve gerçek temsilcilerinin bu dönemi sağduyulu bir şekilde aşarak huzur, barış ve refah içinde yaşayabileceği günleri görmeleri samimi dileğimizdir.