Türkler Müslüman olduktan sonra Arap kültürü ile İslamı değerlerin ayrımına hiç girmediler. Arap Yarımadasında ne buldularsa alıp Türk coğrafyalarına taşıdılar. Üstelik Araplar Türklere 'mevali' diyordu yani sonradan Müslüman olmuş ilkel köle...
Farslar öyle yapmadı ama; 'Bedevi gelenekleriniz sizin olsun, biz İslami kavramların bile Farsçasını kullanacağız' dediler ve uyguladılar.
Namaz, Arapça değil, Farsça…
Oruç, Arapça değil, Farsça…
Abdest, Arapça değil, Farsça…
Peygamber, Arapça değil, Farsça…
Müslüman, Arapça değil, Farsça…
Huda, Farsça… Rabbena, Farsça… Sahabe, Farsça… Mevla, Farsça… Hoca, Farsça… Molla, Farsça… Derviş, Farsça… Pir, Farsça… Dergah, Farsça… Çile, Farsça… Türbe-türbedar, Farsça…
Say say bitmez...
*
Kültür emperyalizmi/yayılmacılığı şöyle tanımlanır: 'Bir devletin veya ulusun başka devlet veya uluslar üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda egemenlik kurma çalışmasıdır.'
Kültür emperyalizmi konusunda Cumhuriyet Dönemi İslamcıları ve Milliyetçileri hep Batı'dan gelecek tehlikelere işaret etmişlerdir. 50 yıldır dergilerde kültür emperyalizmi konusunda binlerce yazı, yüzlerce kitap yayımlandı. Bunların büyük çoğunluğunu okudum. Hemen hepsi kültür emperyalizmi konusunu 'gâvurlaşma' ekseninde ele almıştır.
Arap ve Fars kültür emperyalizminin / yayılmacılığının yıkıcı etkilerine ışık tutan tek bir dergi yazısı veya kitap karşıma çıkmadı; hadi İslamcılar neyse de milliyetçiler de bu konuyu 'Mayınlı bölge' olarak görüp ele almadılar..
İşte bundan dolayıdır ki Bedevi sarıklı, Arap şalvarlı, Fars kaftanlı, misvaklı, Yahudi kipalı, ağdalı Arapça ve Farsça kullanan milliyetçiler türemiştir.
Batı kültürü Avrupa'ya işçi olarak giden 5 milyon vatandaşımızdan 500 tanesini gâvurlaştıramadı ama Arap ve Fars kültürü Türkiye'de milyonlarca insanımızı ya Araplaştırmış ya da Farslaştırmıştır.