Salih Aynural


Dürüstlük Abidesi Muhsin Yazıcıoğlu

Dürüstlük Abidesi Muhsin Yazıcıoğlu


Veli Toprak ve Selçuk Özdağ’ın kaleme aldığı ‘’Son Alperen Muhsin Yazıcıoğlu’nun Sır Görüşmeleri’’ adlı eser; rahmetli Yazıcıoğlu’nun daha çok yakın dava arkadaşlarının onun hakkındaki görüşlerini, düşüncelerini, ortak anılarını içerdiği gibi aynı zamanda yakın tarihimize de ışık tutmaktadır. Gerek söz konusu eser gerekse Yazıcıoğlu hakkında yazılan diğer eserlerden anlaşıldığı üzere rahmetlinin bütün hayatı yüksek vatan ve millet sevgisi nedeniyle çileler içinde geçmiş. Bütün mücadelesi kendi ikbali için değil; milletinin refahı, ülkesinin kalkınması ve bağımsız bir Türkiye için olmuş. Bu uğurda nice kez öldürülmeye teşebbüs edilmiş, 12 Eylül sonrası yıllarca hapishanelerde işkencelere maruz kalmış, bu da yetmezmiş gibi tek kişilik hücrelerde yaşamak zorunda bırakılmış. Ne için? Önce vatan dediği için, millet dediği için, Allah, Kurandediği için. Acaba dünyada kaç ülke vardır? İster sağ, ister sol kesimden olsun vatanım ve milletim diyen idealist insanları asan, işkence eden ve yıllarca hapishanelerde çürüten.

Altmışlı yıllardan itibaren bu millet bazı emperyalist güçler tarafından sağcı ve solcu denilerek kamplara ayrıştırıldı. Ağabey kardeş birbirine düşürüldü. Kardeşler birbirlerine kurşun sıkar hale getirildi. Binlerce insanımız katledildi, hapislere düştü. Yüz binlerce gencimiz okuyamadı. Siyasi kavgalar, grevler yüzünden üretim azaldı, ekonomi bozuldu. Bu dönemde Türkiye hem ekonomik, hem eğitim hem de kültürel açıdan en az on yıl geriye gitti. 12 Eylül askeri darbesi ile birlikte bir anda ülkemizde ne anarşi kaldı ne de başka bir şey! Her türlü kargaşa bir anda bıçak gibi kesildi. İşin tuhaf yanı darbeden önce her yerde sıkıyönetim vardı, bir noktada asker istediği gibi müdahale hakkına sahipti ama olaylar tam hız devam ediyordu. Bunun neden böyle olduğunu darbecilerin başı çok güzel izah etti. Neden daha önce müdahale etmediniz? Sorusuna ‘’darbenin olgunlaşmasını bekledik’’ diyerek. Kısacası darbeye haklılık kazandırmak için binlerce kişinin ölümüne, insanların kaos içinde yaşamasına, memleketin mahvolmasınagöz yumduk demiş oldular. Aklı başında ister sağcı, ister solcu olsun insanımız, düştüğü hapishanelerde nasıl bir oyuna getirildiklerini gayet iyi anladılar. Yıllar sonra ülkemizde komünizmi destekleyenlerin Sovyetler Birliği olmadığı, ABD ve bazı Avrupa devletlerinin bu işte parmakları olduğu netleşince, Türk gençliğinin nasıl bir oyuna getirildikleri bir kez daha anlaşılmış oldu.

Eserden de anlaşılacağı üzere Yazıcıoğlu Türkiye’de çok sevilen aynı zamanda çok da güvenilen bir insandı. Kurduğu partinin oy oranının çok çok üzerinde siyasi gücü vardı. Her yerden kendisine bilgi akışı söz konusuydu. Ölümünün gerçek sebebinin; bu siyasi güç, vatanının menfaatinden başka bir şey düşünmeyen idealist tavrı ve birçok bilgiye vakıf olmasından kaynaklandığını söylemek yanlış olmasa gerek. Nitekim sadece bu eserde yazılanlardan bile rahmetli Yazıcıoğlu’nun kaza sonucu ölmediği, çok açık bir şekilde şehit edildiği anlaşılmaktadır. Düşünün helikopterde bulunanların hepsinde cep telefonu mevcut, üstelik ölüme terk edilen gazeteci İsmail Güneş 112 Acil ile defalarca görüşmesine rağmen kendilerine ulaşılamıyor! Memleketin o günkü Cumhurbaşkanı bile bu durumda aciz kalmış ise, rahmetli Yazıcıoğlu’nun ölümünün perde arkasında kimlerin parmağı olduğu az çok anlaşılıyor.

Türkiye’nin gerektiğinde önünün ne şekilde kesilmek istendiğini, kardeş kardeşe nasıl düşürüldüğünü, ülkenin nasıl kargaşaya sokulduğunu,nasıl huzursuzluk yaratıldığını daha iyi anlamak açısından da bu eser çok büyük önem arz etmektedir. Dolayısıyla partililer ve ülkücü arkadaşlarının dışında, özellikle hapishanede beraber kaldığı sol kesimden kişilerin ve başkalarının daha çok görüşlerinin, düşüncelerinin yer aldığı 2. bir cildin çıkarılması hem Muhsin Yazıcıoğlu’nu daha iyi anlamak hem de yakın tarihimizdeki olayları daha iyi kavramak açısından faydalı olacaktır kanaatindeyim. Bu vesileyle Selçuk Özdağ ve Veli Toprak’a böyle değerli bir eseri kaleme aldıkları için teşekkürlerimi arz ederken; memleketimizin asil insanı, dürüstlük abidesi, gönüllerden asla silinmeyecek olan Muhsin Yazıcıoğlu’na Allahtan rahmet diliyorum.