Kerime Yıldız


PEYGAMBERSİZ İSLÂM TEHLİKESİ

PEYGAMBERSİZ İSLÂM TEHLİKESİ


Bir film düşünün. Başrolde bir râhip var. Bir kiliseye ta?yîni çıkıyor. Belde halkı kiliseye uğramıyor. Uğramadıkları gibi, dinlerinin yasakladığı bir sürü suçu işliyorlar.

Râhip, sabırlı bir şekilde halkın kiliseye gelmesini bekliyor. Yıkık dökük kiliseyi elden geçiriyor. Nihâyet, halkın kiliseye gelmesi ve kötü alışkanlıkları bırakmaları gayreti meyvesini veriyor vs. vs.

Şimdi,  ?Bu filmde Hz. İsa?dan bahsedilmemesi ihtimâli var mı?? diye bir soru sorsam zannediyorum çoğunuz, ?Yok? dersiniz.

Bir vesileyle 2010 yapımı Eşrefpaşalılar filmini yeniden seyrettim. Filmin başrolünde, ?hoca? olarak hitab edilen adı bilinmeyen bir imam var. Bir ara çantasından çıkan kitaptan (Başkasının Günahına Ağlayan Adam) cemaate mensûb bir imam olduğunu anlıyoruz. Pardesüsü, Gülen?den ödünç alınmış gibi. Filmin sonunda ?O?na? teşekkür ediliyor.

Eşrefpaşalılar, cemaatin ikinci filmi. İlk seyrettiğimde fark etmediğim bir husûsu, ikinci seyredişimde fark ettim. Üstelik aynı husus, birinci film olan Kelebek için de geçerli.

İmam, cami, tebliğ konulu bir filmde, tek bir kere bile Peygamberimizin bahsi geçmiyor. Yanılıyor muyum diye dikkat kesilmeye başladım. Filmin sonuna doğru bahçeye gül dikme sahnesi var. Burada bahsedilecek diye bekledim. Olmadı.

Vaktiyle ışık evlerinde kalan ve henüz hipnotize olmamış bir delikanlı, bir sabah kalkmış ve şöyle bir soru sormuş. ?Said-i Nursî mi Peygamber Efendimiz mi?? Cemaatçi gençler, bu soruya çok kızmışlar. ?Ne demek istiyorsun? Bu ne biçim bir soru??

Gencin cevabı çok netmiş: ?Aylardır aranızdayım. Bir kere bile Peygamberimizin adı geçmedi. Varsa yoksa Said-i Nursî.?

Evet, bu proje kademe kademe uygulandı. Işık evlerinde önce sırf Sâid-i Nursî vardı. Sonra Gülen?e geçildi. Oysa İslâm dininin bir Peygamberi var.

Bir insanı unutturmanın iki yolu vardır. Bahsetmemek/az bahsetmek ve yerine başkasını koymak. Işık evlerindeki eğitime, cemaat filmlerine, Mecîdî?nin filmine bu açılardan bakmanızı tavsiye ederim.

Bu noktada bir hâtıramı paylaşmak istiyorum. Vaktiyle bir kitap eleştirisi toplantısında bulundum. . İsmi lâzım değil, bir yazar hanımın kitabını eleştiriyorduk. Hanımefendi, kendince bir tasavvuf kitabı yazmış. Sıra bana gelince şöyle bir soru sordum: ?Kitabınızda, Allah, Kuran, Mevlânâ, Yunus Emre, her şey ama her şey var. Peki, neden tek bir kere bile Peygamberimizden bahsetmiyorsunuz? Anlattığınız dinin bir Peygamberi var.?

Yazar hanımın suratı asıldı. Kaşları çatıldı. Az evvel uçuşa geçmiş olan hoşgörülü tasavvuf ehli gitti. Hiç unutamadığım bir cevap vererek durumu kurtarmaya çalıştı:

?Ben kendimi, O?nu anacak seviyede görmüyorum.?

Protestan İslâm?a, Peygamberimizin olmadığı İslâm?a doğru gidişin yolları, taş taş böyle döşendi. Tehlike çok büyük ve sâdece Gülen cemaatiyle sınırlı değil.

Sinemadaki tehlikeyi anlatmaya çalıştıkça sanattan anlamadığımızı iddiâ edenler var.

Bilakis, sanatın gücünü iyi bildiğimiz için itiraz ediyoruz.