Geniş tabanlı bir uzlaşının ihtiyacı
Ne mürekkep harcadım anlatmak için, ne nefes tükettim bir bilseniz ! 2016’dan bu yana yazdığım yazılarda, siyasi partiler ve STK’larla yaptığım çalışmalarda bu toplumun içinde bulunduğumuz karanlıktan sadece bir iki partinin dayanışmasıyla çıkamayacağını hatta sadece bir seçim zaferiyle çıkamayacağını; geniş tabanlı bir uzlaşının toplumda sağlanmasının elzem olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bu geniş tabanlı uzlaşının da toplumun tüm kesimlerini temsil etmesi gerektiğini, toplumun somut beklentilerine yönelik reçeteleri hazırlaması gerektiğini, hatta bu uzlaşıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sivil anayasasının hazırlanması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum.
Türkiye demokrasisi için bir kilometre taşı
28 Şubat 2022 Pazartesi günü Ankara Bilkent Otel’de bu geniş tabanlı uzlaşının tesis edilebilmesi için tarihi bir adım atıldı. Ben de Bilkent Otel’e davetliydim, arka planında katkı sunduğum uzlaşının kamuoyu önündeki ilanında da oradaydım. Sadece liderlerin imza törenine şahitlik etmedim aynı zamanda o salonu da gözlemledim. Siyasi partilerin kurmaylarıyla değerlendirmeler yaptık, STK temsilcileriyle uzlaşıyı tartıştık, basın mensuplarıyla vaziyeti masaya yatırdık. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Sunum ve İmza Töreni’ne ilişkin detaylı gözlemlerime geçmeden evvel peşinen söylemek isterim ki bu adım Türkiye demokrasisi için bir kilometre taşıdır.
O salonda ne vardı ?
Kilometre taşıdır çünkü o gün o salonda yan yana gelmesine dahi şans verilmeyen farklı görüşler, ilkeler çerçevesinde uzlaştılar ve el sıkıştılar. Toplumsal polarizasyonun siyasi iktidar tarafından toplumun kılcal damarlarına salıverildiği günlerde o salonda öteki yoktu, herkes bizdi. Herkesin gözünde yeni bir döneme yelken açıyor olmanın heyecanı, umudu vardı. Herkesin gözünde etiketlenmekten, kategorize edilmekten, ötekileştirilmekten uçuşmaya yüz tutmuş pırıltının yaralarını saran cesareti vardı. O salonda 25 sene önceki 28 Şubat’ta birbirine parmak sallayanların; 25 sene sonraki 28 Şubat’ta toplumu boğazlayan karanlığa hep birlikte parmak sallayışı vardı. O salonda toplumun tüm kesimlerinin Atatürk ve cumhuriyet değerlerinin izinde kucaklaşmaya hasreti verdi.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem: Genel Çerçeve, Yasama ve Yürütme
Bu hasret gözlerden okunurken Sakarya salonuna geçtik ve organizasyon CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek’in Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e dair genel çerçevenin çizilmesine ilişkin konuşmasında Türkiye’nin niçin Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemiyle idare edilemeyeceğine dair doneleri sunmasıyla başladı. Muharrem Erkek’in şahsında genel takdimi gerçekleştirilerek uzlaşıda CHP’nin ağırlığını vurgularken aynı zamanda önemli olduğunu düşündüğüm bir husus işaret edildi.
‘’Biz geçmişin dar kalıplarını reddederek, adaletin, özgürlüğün, huzurun, barışın, çoğulculuğun, biz düşüncesinin varlığını savunuyoruz.’’ Bu ifadelerle uzlaşının sadece bir sistem tasarının altına imza atmadığını, uzun vadede Türkiye’de hedeflenen iklimin ipuçlarının paylaşıldığını gördük. Geçmişin dar kalıplarından kasıt hem 80 mirası kusurlu parlamenter sistem hem de artık çağ gerisinde kalması gereken basmakalıp etiketler olsa gerek. Yeniden merkez siyasetin inşası olsa gerek. Bu yönüyle Muharrem Erkek’in konuşması oldukça etkileyici bir başlangıç oldu.
Muharrem Erkek sözü DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu’na bırakarak indi kürsüden. Mustafa Yeneroğlu mutabakat metninin yasama başlığına ilişkin hususları aktardı konuşmasında. Yeni sistem önerisinin ilkelerini de katılımcılık, özgürlükçülük, katılımcılık olarak açıkladı. Temsilde adalet ve yönetimde istikrarın dengeleneceğine vurgu yaptı. Toplumumuzun parlamenter sisteme yönelik korkusu istikrarsız hükümetlere karşı yapıcı güvensizlik oylamasından bahsetti ve yeni hükümetin güvenoyu alacağı garanti altına alınmadan mevcut hükümete gensoru verilemeyeceğinden bahsetti.
Bütçe yapma yetkisinin yeniden TBMM’ye tesis edileceğinden, torba yasa uygulamasına son verileceğinden, olağanüstü hal ilan etme yetkisinin meclis çoğunluğuna bağlanacağından, KHK’ların sadece sınırlı birkaç konuya ilişkin hazırlanabileceğinden bahsetti. Seçim barajının %3 olarak belirlendiğini açıkladı.
DEVA’dan sonra kürsü Demokrat Parti’deydi. Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalpyürütmeye ilişkin ilkeleri açıklamak için hızlıca çıktı kürsüye giden merdivenleri. Kuvvetler ayrılığının önemini açıkladıktan sonra etkili ve katılımcı yasama organının içinden çıkacak olan bakanlar kurulunun yürütmede hem meclise hem de topluma karşı sorumlu olacağını kaydetti ve cumhurbaşkanının sembolik yetkilerle donatılacağını anlattı. Cumhurbaşkanının yasama organından yeter sayıyı almış tekliflerde veto yetkisini kullanamayacak ancak uyarı niteliği taşıyan geri gönderme yetkisini kullanabilecek oluşunu açıkladı. Ardından meclisteki komisyonların yeniden işler kılınacağını, komisyon başkanlıklarının muhalefet partilerince yürütüleceğini ve sözlü soruya yanıt vermeyen hükümet üyelerinin görevden düşeceğinin altını çizdi.
Cumhurbaşkanının görev süresinin 7 sene olacağını, 2.döneme seçilemeyeceğini ve cumhurbaşkanlığı görevi sona ermiş bireyin yeniden aktif siyaset içinde yer alamayacağını vurguladığında salonda alkışlar yankılanıyordu.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem: Yargı, Temel Haklar ve Kamu Yönetimi
Bülent Şahinalp kürsüyü terk ederken sıra Gelecek Partisi’ndeydi. Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün yargıya ilişkin ilkeleri açıklamak için kürsüye ulaştığında Mevlana’ya atıfta bulunarak başladı sözlerine. Daha sonra yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının bir ülkenin en önemli parametresi olduğunu açıkladı. Sayıştay’a yüksek mahkeme statüsü tahsis edileceğini, HSK’ninHakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu olarak ikiye ayrılacağını üyelerinin çoğunluğunun TBMM’de oyların 3’de 2’si ile seçileceğini, YSK’nın anayasal bir kurum haline getirileceğini, yargıya yürütme müdahalesinin sıfırlanacağını peşi sıra açıkladı hızlıca.
Daha sonra mesleğe katılım ve yükselmede liyakat için sözlü sınavların mümkün olan her kademede kaldırılacağını, kaldırılamayanların da sorularının kurayla belirlenerek, tarafsız bir jürice gerçekleştirileceğini bildirdi. AYM ve AİHM mahkemesi kararlarına bağlılığı ifade etti ve taraflı ya da hatalı kararlarla devleti zarara sokan yargıçların sebep oldukları zararı karşılamak zorunda kalacaklarını açıkladı. Çoklu baro sisteminin kaldırılacağı, barolarda temsilde adaletin yeniden tesis edileceğini açıkladı.
Ayhan Sefer Üstün yerine geçtiğinde İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem, temel hak ve özgürlüklere ilişkin ilkeleri açıklamak için kürsüde notlarını önüne açmıştı bile. Temel hak ve özgürlüklerin yarının Türkiyesi için nasıl hayati olduğuna dair bir girizgahla başladı konuşma. Ardından tüm vatandaşların din, inanç, yaşam tarzı ve siyasi görüş fark etmeksizin özgür bir birey olarak temel insan haklarından yararlanmasının takipçisi olunacağını kaydetti. Örgütlenme özgürlüğünün, din – vicdan hürriyetinin, basın özgürlüğünün önemi uluslararası endekslerden alıntılanan veriler kaynak göstererek temellendirdi ve tüm bu hürriyetlerin anayasal güvence altında olduğunun altını önemle çizdi. Uluslararası antlaşmalardan taraf olma kararını ya da uluslararası antlaşmalardan çekilme kararının yasama organının onayına tabii tutulacağı açıklarken salondan ‘’İstanbul Sözleşmesi Yaşatır !’’ sesleri yükseliyordu.
Kadın-erkek eşitliğinin sağlanabilmesi için ilkokuldan itibaren eğitim müfredatına ’İnsan Hakları ve Kadın – Erkek Eşitliği’ derslerinin ekleneceğini ifade etti. RTÜK’ün yeniden yapılandırılacağı, TRT ve AA’nın iktidarın borazanı olmaktan kurtarılacağının sözü verildi.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya da kamu yönetimi ve siyasi etik başlığına ilişkin ilkeleri açıklamak ve sunumu tamamlamak için çıktı kürsüye. Kamu yönetiminde şeffaflığın nasıl harap edildiğine değindikten sonra siyasi etik kanunun çıkarılmasının neden elzem olduğunu örneklerle aktardı. Kamu yönetimine ilişkin prensipleri de açıklık, şeffaflık, denetlenebilirlik ve hesap verebilirlik olarak tanıttı. Kamuda kadın yönetici sayısının artırılacağını taahhüt ettikten sonra ihale kanunun yeniden yapılandırılacağını açıkladı. MASAK’ın yeniden yapılandırılarak kamudaki tüm harcamaların denetlenebileceği, örtülü ödenek uygulamasının büyük ölçüde sınırlandırılacağını ifade etti.
YÖK’ün kaldırılacağını ve ikame kurumla sadece üniversiteler arası ağ oluşturulacağını, üniversitelerin özerkleştirileceğini kaydetti. Yerel yönetimlerin güçlendirileceğini, bölgedeki hizmeti kolaylaştırmak için merkez-yerel güç dengesinin yeniden gözden geçirileceğini ve kayyım uygulamalarına son verileceğini açıkladı. Mal beyanı zorunluluğunun tüm siyasi parti liderlerin ve üst düzey bürokratlara getirileceğini açıkladı, düzenleyici ve denetleyici kurumların tarafsız çalışmalarıyla hem iktidarın hem de muhalefetin finansmanlarının gözden geçirileceğini ifade etti.
Artılar, eksiler ve beklentiler
Daha sonra CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, Demokrat Parti Lideri Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti Lideri Meral Akşener ve Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu beraber girdikleri salonda mutabakat metnine beraber imza attılar ve sahneden indiler. Liderlerin hep beraber gülümseyerek o metne imza atmaları zannediyorum tüm Türkiye’nin beklediği o manzaraydı, buluştuk, bir araya geldik, gevşedik, umutlandık.
Umutlandık ama burada önemli olan nokta zannediyorum her zaman daha iyiye ulaşmanın, daha az kusurlu olanın peşine düşmektir zannımca.
Her şey çok iyiydi, çok fevkaladeydi diye alkış tutmak benim vazifem değil; olamayanları da yazmak ve uyarıyı yapmak durumundayım.
Bu yüzden bu uzun yazıyı törenin artı ve eksilerini 5’er maddede vurgulayarak tamamlama sorumluluğunu hissediyorum.
ARTILAR:
EKSİLER:
Bu 28 Şubat’ın bir başlangıç olması gerekiyor ve bundan sonra muhalefetin katiyen rehavete kapılmadan toplumla istişare ederek, somut çözüm önerilerini açıklamaya devam etmesi ve toplumun tüm zümreleriyle teması artırması gerekiyor.
Açıkça ifade ediyorum; bu, tüm muhalefet partisi liderlerinin tarihi sorumluluğudur ve bu 28 Şubat’ın olmadık hatalar yüzünden barışın kıyıcığına varamaması tüm liderlerin yarınların kolektif hafızasında iyi anılmayacak olması demektir.
Muhalefetin bir başarısızlığı daha kaldıracak kredisi; toplumun bu iktidarı bir dönem daha kaldıracak takati yoktur.
O yüzden takipçisiyiz bu 28 Şubat’ın.
Bir başka 28 Şubat’ın…
Bir başka 28 Şubat bu…
Umut dolu bir şubat bu…
Bizi barıştıracak bir şubat bu…
Anadolu halısı gibi rengarenk, bizim ve bizden bir şubat bu…
Aydınlık getirsin diye, getirecek hayaliyle bir şubat bu…