Ahmet Rauf Akay


Bir Tecrübenin Anlattıkları

Bir Tecrübenin Anlattıkları


Evimin iki dönümden büyük bir bahçesi var. Yazın kendi yetiştirdiğiniz meyve ve  sebzelerle idare ediyoruz. Kahvaltıda bahçeden aldığınız hıyarı, domatesi, kıl biberi sofranıza koymanın  tadına doyum olmuyor.

Bu yıl sebze eker miyiz, bilemiyorum, çünkü sebzeleri 2-3 günde bir sulamak gerekiyor. Bahçe artezyen kuyusu ile sulandığı için bu da binlerce lira elektrik parası demek. Yani attığınız taş ürküttüğünün kurbağaya değmeyecek.

Bu şartlarda çiftçimiz ne yapar, varın siz düşünün. Kimse zararına üretim yapmaz, alın terinin karşılığını görmek, emeğinin semeresini almak ister.

Böyüklerimiz her şeyi bizden eyi bilir diyerek yıllarca sabrettik, ama görüyoruz ki bizden fazla bildikleri bir şey yok. Ekonomi iyi gidiyor dediğimiz zamanlarda bile aldığımız borçların, sattığımız, özelleştirdiğimiz arsa ve fabrikaların parasını yemişiz. Şimdi de nasıl öderiz diye kara kara düşünüyoruz. Hayır düşünmüyoruz, elektrik, doğalgaz, akaryakıt fiyatlarını artırarak milletten çıkarıyoruz. Yani iktidarın har vurup harman savurduğu borçları ödemek bu fakir millete düşüyor.

Eh, millet de öyle çok masum değil, bazıları AKP'ye din gibi bağlanmıştı, hala da öyle kalmaya devam edenler var. Memleket batıyor onlar partim, liderim diyor. Futbol taraftarı bile takımı küme düşeceği zaman artık maçlara gitmez, onu terk eder, futbolcuları, teknik heyeti şiddetle eleştirir. Bizim partizanların futbol seyircisi kadar bile bilinci yok.

Her neyse anlatacağım bu değil, isteyen zamları alkışlayadursun ben başka bir şey anlatacağım, bu kadar geniş bir bahçem varken bir kaç tavuk alıp, doğal yumurta yiyelim dedim. Dediğimi de yaptım, bir kaç tavuk, bir kaç piliç aldım, tabi bir tane de horoz.Tavuklar ortama alıştıktan sonra yumurtalar da gelmeye başladı, kahvaltılarda artık kendi ürettiğimiz yumurtaları yiyorduk. Ancak bizim horoz hem çok agresif, hem de  diktatördü. Bahçeye her çıktığımda ya bir tavuğu gagalıyor, yahut kovalıyordu.Bilenlere sorduğumda aldığım tavuk sayısıyla yumurta sayısının dengesiz olduğunu söylüyorlardı, daha çok yumurta almam gerekiyordu. Bu arada  aldığım piliçler de büyümeye başladı, birinin horoz olduğu ortaya çıktı. Bizim büyük horoz en çok buna saldırıyor,onu hırpalıyordu. Akşam kümese soktuğumda onu içeri almamak için adeta kapıda nöbet tutuyor, içeri aldığımda da dövmeye, ezmeye devam ediyordu. Hele tara çıkmasına asla müsaade etmiyordu. Onun için yavru horoz akranlarına göre biraz çelimsiz kalmıştı. Sonunda terör estiren horozu kesmeye karar verdik, çünkü terörü umumiydi. Kestik de. Artık yavru horozumuz tek kalmıştı.Bahçede tavukların bağırtıları kesilmiş, kümese bir huzur ve sükun gelmişti. İşte işin ilginç yanı bundan sonra başladı. Saldırgan horozu kestikten sonra yavaş yavaş aldığımız yumurta sayıları da artmaya başladı, neredeyse üçte bir daha fazla yumurta almaya başladık.Baskı bitince tavuklar rahatlamış daha çok yumurtlamaya başlamışlardı.

Başkaları için bu sıradan bir olay olabilir ama ilk defa tavuk besleyip böyle bir durumla karşılaşan benim için hem sürpriz, hem de öğreticiydi. Hayvanlar aleminde bile baskı ve terörün üretimi azalttığını, tavukların performansına tesir ettiğini görmüştüm. Gördüğüm bir başka şey de aynı kümeste iki horozun bulunmasının, üstünlük mücadelesi ve çatışmaya neden olduğuydu. Bunun ne faydası var diyenler olabilir, hani  hep ekonomi mekonomi diyoruz ya, onun düzelmesi bile demokrasiye, adalete, huzur ve sükunun olmasına bağlı. Tavuklar aleminde bile baskın horoz gidince yumurtlama artıyorsa, varın gerisini siz hesap edin.