Mustafa Balkan


RAMAZAN’DA YENİLENMEK

RAMAZAN’DA YENİLENMEK


Ramazan “öğüt almak isteyen için” öyle bir özel zaman dilimi ki, kamerî bir aydayız. Güneşin etrafında döndüğümüz gibi ay bizim etrafımızda dönüyor. Dolayısıyla güneş takvimi değil insanın merkezinde olduğu takvim. Ay takvimidir insanın merkezinde olduğu takvim. Dolayısıyla âdeta evrenin etrafımızda döndüğü -ayı temsilen- ve merkezinde insanın olduğu; Hakk Teâlâ’nın semâvatı (gökleri), arzı (yeri) bize musahhar kılarak namütenahi nimetlerin bahşedildiği bu güzel yurtta, tabiatın da yenilenmeye doğru kucak açtığı bahar ayında, Cenâb-ı Hakk’ın işaretlediği özel bir zaman dilimindeyiz. Allah (celle celâlüh) “Bu Ramazan ayı ki onda Kur’an nazil olmuştur” (Bakara, 185) buyurarak zamanı müşerref kıldığı, insana hitap ettiği, insana seslendiği, ona kelâmını ulaştırdığı, ona konuştuğu bir kitabın teşrif ettiği bir aydayız. Cenab-ı Hakk’ın bizi adam yerine koyma, onu muhatap alma, ona değer verme, ona hitap etme; bu açılardan baktığımızda, bize hitabının geçtiği bu aya bu kadar ehemmiyet veriyor ve atfediyorsa Hakk Teâlâ; o hitapla olan ilişkimizin, o hitapla buluşmamızın bizi hedef alan, bizi kasteden, bize ötelerden gelen bu seslenişin, bizimle buluşmasının ne kadar ehemmiyetli oluşunu varın siz kestirin.

İçinde Kur’an’ın ilk âyetlerinin nazil olduğu mübarek Ramazan ayı insanlara hidâyet yolunu gösterir. İnsanlara istikâmet tayin eder. Biz neyiz, ne yapıyoruz, nereden geldik ve nereye gidiyoruz, ne olacak bunun sonu, akıbetimiz nedir? sorularını bize muhatap kılar.

Bu insanlığa en son gelişinde, bütün insanlara hitap edişinde, Allah’ın âlemlere verdiği son elçiyle ve ona indirdiği Ruhul Emin’in, diğer melekler arasında son derece özel olan, Cenab-ı Hakk’ın “O gün ruh ve melekler saf hâlinde, kıyâmda dizilmişler ve konuşamazlar” (Nebe, 38) buyurarak Ruhul Kudüs’ü ve diğer adıyla Cibril Emin’i meleklerden ayrı tuttu. Bu özel meleğin, Allah’ın elçisi gibi özel şahsiyete, hususi bir kişiliğe ilâhî vahyi indirdiği bu özel zamanda (Ramazan ayında) dikkat ederseniz, bütün özellerin buluştuğu müstesna bir süreçten bahsediliyor. O kadar özellerin buluştuğu bu müstesna süreci cinler taifesi nasıl ifade ettiler: “Biz göğü yokladık. Fakat her zamanki gibi değildi. Baktık ki birde ne görelim; çok güçlü bir koruma (bekçiler) oluşturulmuş. Ve Allah’ın izniyle herhangi bir ilişmeye, müdahaleye asla fırsat verilmiyor. Üzerlerine ateş süzmeleri gönderiliyor.” dediler (Cin, 8-9). Ramazan ayı “insanlar için hidâyetin, hidâyete dair apaçık kanıtların, farkındalığı ayırt etmenin” ve bilinç dediğimiz şûur oluşumunun önünü açan ilâhî mesajın insanlığa ulaşması böyle mübarek bir ay özelinde başlayan ve bir sonraki Ramazan’a kadar arada geçen diğer aylardaki vaziyetimizi besleyen bir süreç. Eğer bu Ramazan’da, Ramazan sonrası ayları destekleyecek, orada bizi yenileyecek daha diri, daha farkındalık dolu ve daha bilinçli olarak bir sonraki yılı geçirmemizi imkân sağlayacaksa işte önümüzde büyük fırsat. Mağfiret ayında fırsatı ganimet bilenlere, fırsatı değerlendirmek isteyenlere ne mutlu! Bir Ramazan’dan diğer Ramazan’a kefaret olur. Bu bilinç işler ise; kul olarak bu Ramazan, Ramazan’dan sonra çıkacağı aylar açısından kendisini yenileyeceği bir mevsim olarak geçen on bir ay biriktirdiği tortulaşmış, artık kemik bağlamaya, eğer müdahale edilmezse hayatında kalıcı olmaya yüz tutmuş alışkanlıklarından sıyrılacağı bir silkinme, bir tekrardan kendisini aynada görebilme vaziyetini gözden geçirme, koca bir yılın kaybını ve muhasebesini oturup bir düşünmeye dair önümüze gelen önemli bir durak noktası.

Fert fert yenileneceğimiz ve her kişinin kendi merkezinde yapacağı bir muhasebedir bu. Yaşandığı taktirde o kişinin sadece kendisiyle sonuçlanan kritik bir düşence biçimi bu. İmam-ı Gazâlî, Orucun Sırlarını anlatırken “Oruç (Savm) demek kendini çekmek ve yemek içmeği terketmektir. Bunun görülür bir tarafı olmayan gizli bir ibadettir. Oruç, ancak Allahü Teâlâ’nın görüp bildiği, mücerret, sabırdan ibaret olan gizli bir ameldir. Oruç, Hakk Teâlâ’nın düşmanını kahretmek için vesiledir” diyor.

Şeytanın şerrinden korunmak için orucu; dostları için siper ve kal’a kılan Allah’a şükür makamında olan bizler, sabır ve iman gemisine binerek İslâm okyanusunda; bize tahsis edilen özel bir zaman diliminde (Ramazan ayında) yol alırken, sabredenlere verilecek mükâfatın hesapsız olduğunun şuurunda ve fevkinde olmalıyız. Madem her şeyin (girilecek bir) kapısı vardır. İbâdetin kapısı da oruç olduğuna göre; Reyyan denilen cennet kapısından girecek olan oruçlulara ne mutlu! Oruçlu olarak geçirdiğimiz günlerin karşılığı olarak iftarda âfiyetle yeyip içmiyor muyuz? O hâlde insan olarak fert fert oruç ibadetiyle bu Ramazan’da kendimizi yenileyelim. İnanın kendimizi birey olarak yenilemez ve kul olarak nefsimizi değiştirmezsek, aile olarak, toplum olarak, millet ve devlet olarak akıbetimiz korkunç olacak!

Kur’an’da diğer ümmetlerin hayat hikâyeleri, korkunç akıbetlerinin nasıl, nerede, neden ve başlarına ne geldiğiyle ilgili ibretlik haberler yer alıyor.

Küresel anlamda insanı, insanımızı ve insanlığı şaşkına çeviren, dokunduğu yerde geçici ve kalıcı izler (işaretler) bırakan koronavirüs bir uyarıydı.

Kendimizi yenilememiz,

Kendimize gelmemiz,

Nefislerimizi değiştirmemiz,

Ruhumuzu ilahî nizama göre ayarlamamız için.

Yunus’un dediği gibi:

Şeriat bir gemidir hakikat deryasıdır.”

Âyet ve hadislere dayanan İslâm kanunu;

Kur’ân-ı Kerîm’e doğru dönmek gerekir,

Vesselâm.

 

Mustafa Balkan

Gazeteci-Yazar