Ahmet Rauf Akay


İSTANBUL MİTİNGİ,KILIÇDAROĞLU VE CB ADAYLIĞI

İSTANBUL MİTİNGİ,KILIÇDAROĞLU VE CB ADAYLIĞI


Bazıları aksini iddia etse de Kılıçdaroğlu İstanbul mitinginde aslında CB adaylığını açıkladı. Bunu anlamak için konuşmanın içeriğine bakmak kafi.

Kılıçdaroğlu bir süreden beri -icranın başına talip olan- bir siyasetçi gibi konuşuyor. Yapacaklarını, edeceklerini birinci şahıs zamiri ile ifade ediyor.Tekil konuşuyor. Bu açıkça Cumhurbaşkanlığı makamına talibim/ adayım demek.

Kılıçdaroğlu'nun isteği altılı masada nasıl karşılanır bilemem, ama belli ki altılı masanın en zor karar vereceği konu CB adaylığı olacak. Çünkü sistemin değişmesi, yıllardır verilen mücadelenin bir anlam ifade etmesi CB seçimini kazanmaya bağlı. Yanlış bir tercih bunca emeğin, bunca sıkıntının boşa gitmesi demek.

Herkesin hırslarını dizginlemesi,bağlaması gereken bir dönemden geçiyoruz. Bu süreçte evet, Kılıçdaroğlu başarılı bir liderlik sergiledi. Erdoğan'ın CHP'ye giydirmek istediği tek parti dönemi CHP'si gömleğini yırtıp attı. CHP'ye mesafeli kesimlere barış elini uzattı. Helalleşme hamlesi ile yeni sempati alanları oluşturdu.

Bunlar yeter mi?

Bence yetmez ama, yetip yetmediğini seçim yaklaştıkça daha net olarak görebileceğiz.

Önemli olan kim sorusu değil, kimin kazanacağı sorusudur. Adaylık süreci bu zeminde yürütülmek yerine benim partim, benim adayım zeminine kayarsa ortaya hepimizi hayal kırıklığına uğratan bir tablo çıkabilir. Unutmayalım ki, iktidarda hiç bir ahlaki kuralla kendini bağlı hissetmeyen bir anlayış var. Erdoğan'ın dişine göre bir adayın çıkması için anketler, muhalifli görünümlü çevreler, devlet imkanları sonuna kadar kullanılacaktır. Muhalif seçmen sandığa psikolojik üstünlük ve özgüvenle gitmediği takdirde sonuç hüsran olabilir. Katılım yoğunluğu biraz da buna bağlı. Kazanma umudu kitleleri motive eder, sandığa koşturur. Bunun için adayın -kazanacağız- duygusunu oluşturan bir isim olması gerekir.

Bütün bunları söylerken sn.Kılıçdaroğlu kazanamaz gibi bir ön yargı ile hareket etmiyorum. Daha seçime bir yıl var. Bu süre içerisinde adı geçenlerden bazılarının yaldızları dökülürken diğer bazılarının parlayabilir.Farklı isimler çıkabilir. Muhalefet en zor sınavını aday tercihinde verecek.

Türk seçmeni -lider- odaklı bir toplum. Bu, şark toplumlarının ortak özelliği. Toplum, parti değil lider arıyor.Dolayısıyla bu seçim biraz da liderler yarışması olacak. Genel başkanlıktan liderliğe atlayamayanların bu yarışta çok şansı olmayacaktır. Özellikle AKP tabanını manyetize edecek bir liderlik gerekiyor. Hala o tabanın duygularına dokunan bir hamle yapılamadı.Yirmi yıl boyunca bu tabanın hangi öncelikler edindiğine bakarak bir siyaset dili oluşturulamadı. Sanki gizli bir el Erdoğan'ın seçmenlerine dokunulmaması için siyaseti özellikle dizayn ediyor.Muhafazakar seçmene salyangoz, seküler seçmene Kudüs hurması vermek netice getirmez. Herkese dokunacak bir dil gerekiyor. Halkın yüzde 60'ının kendini, milliyetçi/muhafazakar hissettiği bir toplumda -bu hassasiyetleri-ıskalayan bir siyaset başarı getirmez.

AKP kendini merkeze yakın hisseden seçmenini kaybetti. Diğerleri duygularına dokunacak sesi bekliyor. Kılıçdaroğlu bazı hamleleri ile bu seçmen kitlesine uzanmaya çalıştı. Ama hala bu seçmen kesimi ile CHP imajı arasında bir güven sorunu var. Onun için Kılıçdaroğlu'nun mesajları bu toplum kesiminde çok az yankı buluyor. Sn.Davutoğlu ve Sn.Babacan bugün için henüz alternatif bir siklet merkezi oluşturabilmiş değiller. Geriye sn Akşener kalıyor. İYİ parti, hala iktidar sıçraması yapabilecek potansiyele sahip tek parti.

Çok partili hayata geçildiğinden beri istisnalar dışında sağın alternatifi hep sağ oldu. Aynı eğilim hala varlığını koruyor. AKP'nin altını boşaltmak ve o sıçrama için bütün şartlar hazır,yeter ki o gönül dili yakalanabilsin.