“Sizin hiç babanız öldü mü?” diye sormuştu Cemal Süreyya 2012 yılında bu soruyu, yılın bilmem kaçıncı ayında lakin gecenin sıcağında tişörtün derime yapıştığı bir Ankara akşamında. İlk okuduğumda şok olmuştum. Meğer Cemal Süreyya, babası henüz ölmeden bu şiiri yazıvermiş. Yıllar geçti. On yıl sonra bu yazıyı yine gecenin sıcağında tişörtün derime yapıştığı bir Ankara akşamında yazıverdim.
Benim babam bir haziran günü öldü. Bi kere öldü benim babam. Kör olmadım ama şok oldum. Şok olmak ise bunun adı şok oldum. Cemal Süreyya “yıkadılar, gömdüler…” demişti. Yıkadım ve gömdüm babamı. Ele bırakmadık babamın naaşını.
Ülkü ocaklarında yanımıza gelip giden çocuk büyümüş de gassal olmuş. İşte o aslan parçasıyla son abdestini aldırdık babama. Hayatın nece garip döngü olduğunu “reis, ben şunun oğlu” dediğinde anladım gassalın.
“Babamdan ummazdım bunu” dedi Cemal Süreyya… Babamdan umardım bunu. Babam hep böyle gitmek istemişti yetim büyüdüğü şu dünyadan. Annesi hamileyken babasını kaybetmiş bir adamdı babam. Ömrü boyunca bana babalıktan ziyade arkadaşlık yapmıştı. Cemal Süreyya bir kişi gömmüştü mezara; ben ise babamla birlikte en yakın arkadaşımı gömmüştüm.
İki gün ağlayamadım. Çatladım ama ağlayamadım. Çatlarcasına ağlayamadım. Fakat babam bir türkü çaldığında ağlayıveren bir adamdı. Saydım… Bin bilmem kaç yüz kişi oluncaya değin “başınız sağ olsun” temennisinde alt dudağımı ısırdığımı idrak edememişim. Terle birlikte ağzıma giren tuz ile kanın tadını dilimde hissedince alt dudağımın parçalandığını fark etmiştim.
Ahmet’in oğlu Mehmet olarak; Mehmet’in oğlu, Ahmet’in ölümünde bu yazıyı, elim yazmaya gidince yazabildim. Selası okunduğunda babamın, müezzinin “Yalnız Kurt Ahmet Korkmaz’ın cenazesi…” dediği an aslında yazmıştım yazıyı fakat rabbimin lütfettiği dil ile nasıl dile getirebilirdim bilemiyordum. Hala bilemiyorum; öylesine elim gezinip duruyor işte. Müezzine teşekkür edince selayı eksik okuduğunu “yalnız” kalanların giden olmadığını kalanlar olduğunu söyledim.
“Yalnız” kaldık lakin “yalnız” olduğumuzu hissettirmemek arayıp soranları da anmak gerek…
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’a, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a, İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Ayfer Yılmaz’a, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı E. Büyükelçimiz Ümit Yardım'a, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Feramuz Üstün'e, Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Asiler’e, Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdülkadir Karaduman’a, Gelecek partisi Genel Başkan Danışmanı Cuma İçten’e, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşar Yardımcısı Hamit Emrah Beriş’e, Başbakanlık Müşaviri Dursun Kuveloğlu’na, Zafer Partisi Kurucularından Oğuzhan Türk’e, Gelecek Partisi Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkan Yardımcıları Hakverdi Altuğ, Levent Aslan, Ali Burak Topaloğlu, Recep Varol ve Ergün Peker'e aradıkları için;
'Ülkücü Hareketin Tarihi' adlı ansiklopediyi yazan, Gönüllerde Birlik Vakfı'nın emanetçisi, Muhsin Yazıcıoğlu Başkanımızın adını yaşatan, yaşayan efsane Hakkı Öznur Ağabeyime Tacettin Dergahında ilk gün okuttuğu Kur'an tilaveti için;
Gelecek Partisi Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkan Yardımcısı Hakverdi Altuğ’a ve Enpolitik Köşe Yazarı Yüksel Durak’a ve adını yazamayacağım hassas görevdeki kardeşlerimin taziye ziyaretleri için,
Kaymakam olarak görev icra eden Osman Oğuz, Mehmet ve Mücahit kardeşlerime, Ata Derneği Genel Başkan Yardımcısı Feyzullah Budak’a, Ankara Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek Genel Müdür Danışmanı Mehmet Öktem’e ve değerli bürokrat kardeşlerime sürekli iletişim kurdukları için;
Salihli Belediye Başkanı Zeki Kayda’ya, Salihli Ak Parti İlçe Başkanlığına, CHP İlçe Başkanlığına, İyi Parti İlçe Başkanlığına cenazemize gönderdikleri çelenk için;
Salihli Belediyesi Başkan Yardımcısı Metin Durmaz’a, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Salihli İlçe Başkanı Musa Şentürk’e, Eski adı Sekine Evren Anadolu Lisesi olan fakat şu anda Mehmetçik Anadolu Lisesi olarak anılan lisemin pek değerli öğretmenlerine ve ve ve adını acımızdan unuttuğumuz nicelerine şükranlarımı sunuyorum.
Ah Enpolitik... Siz hayatımın en olgun zamanlarında ailem oluvermiş güzide kadrosuyla ilk andaki tepkinizle unutulmanız namümkün olanlardansınız... Değerli editörümüz Hakan Özen'e ve birbirinden müthiş yazarlarımıza apayrı teşekkür ediyorum...
Fakat yalnızlık kişinin çevresinin kalabalık olmaması değilmiş; artık iyi biliyorum…