Geçmiste farkli düsünenler, zindik, mülhid, mürted gibi suçlamalara muhatap olurdu.Dinin konusmadigi alanlarda bile din konusturulur insanlar mahkum edilirdi. Her seyi dinle irtibatlandirma zamanla o hale geldi ki insanlar konusamaz, düsünce adamlari fikirlerini serdedemez oldu.
Bugün Islam dünyasinda kurumsallasmis bir muhalefet anlayisinin, fikir ve düsüncelere elestirel bir yaklasimin olmamasinin en temel nedeni budur. Yerlesmis inançlara aykiri yorum yapmanin küfürle esdeger sayildigi bir toplumda konusmak, yeni seyler söylemek zordur. Ya kellenizden vazgeçecek yahut düsüncelerinizi yutacaksiniz.
O günden bugüne çok sey degismedi. Zindigin, mülhidin yerini vatan haini, düsman, satilmis gibi ifadeler aldi. Mantik ayni mantik, sadece dinle iliskili ifadeler yerini daha çok milliyetçilikle/siyasetle iliskili ifadelere birakti.
Islam dünyasinda düsüncelerinden dolayi gadre ugramis o kadar çok isim var ki, saymakla bitmez. Bir toplumun zaferlerini, iftihar tablolarini konusurken o toplumun zaaflarini yanlislarini konusmamak bize bir sey kazandirmaz. Bugün içinde bulundugumuz fikir kisirliginin arkasinda -hep söyletmen vurun- mantigi vardir. Son sansür yasasi, düsünce ufuklarimizi karartan eski hastaliklarin bir devamindan baska nedir ki? Niye geri kaldik? sorusunun cevaplarindan biri iste bu konusani, düsüneni susturma hastaligidir. Konusamayan insan düsünmeye de gerek görmez. Bati, düsüncenin önündeki engelleri kaldirirken biz her gün yeni engeller koyduk. Ve bunu çogu kez din adina yaptik.
Ibni Rüsd niçin dayak yedi, niçin sürüldü, kitaplari niçin yakildi, niçin sefalet içinde öldü. Buhari gibi bir hadis zirvesi niçin tekfir edildi, niçin fiili saldiriya ugradi, niçin dogdugu sehirden uzaklastirildi?Mezhep imamimiz Ebu Hanife niçin hapsedildi, niçin iskence gördü? Bu örnekleri çogaltmak mümkün. Kim dönemin siyaseti, yahut yerlesmis fikirleri ile ters düsmüsse tekfir edilerek ya iskenceler altinda öldürülmüs, yahut bütün varligina el konularak sefalet içinde ölüme terk edilmistir.Din ve siyaset adina bu düsünce düsmanligi Islam dünyasini çoraklastirarak bir sey üretemez hale getirmis, Bati zincirlerini kirarken Islam dünyasi akli zincire vurmustur.
Bu zulüm iklimine ragmen inançlarini ercesine haykiran birçok alim ve filozof çikmistir. Bunlardan biri Imam Nablusi'dir. Döneminde "Sam fukahasinin reisi" olarak anilan büyük alimin yasadigi Remle sehrinin Fatimilerin eline geçmesi ile hayati birden bire degismistir.Ismaili inancinin bayraktarligini yapan Fatimilere karsi ehli sünnetin liderligini yapan Nablusi, Muiz-Lidinillah'in uygulamalarina karsi agir elestirilerde bulunmustur.Kendisine yöneltilen, önceligi o siralarda Suriye'nin kuzeyine akinlar düzenleyen Bizanslilarla savasmaya mi yoksa Fatimilere karsi direnise mi verecegi sorusuna : Nablusi elinde on ok bulunasi halinde birini Bizanslilara,dokuzunu Fatimilere atacagini söylemistir. Nablusi'ye göre Bizanlilar kitap ehli olduklari için ne olduklari bellidir, Fatimiler ise insanlari Allah ile aldatmakta ve tüm kutsal metinlere karsidirlar.Onlarla savasmak bir nevi dinin izzet ve safiyetini de korumaktir. Nablusi, Fatimilerin Islam dinini degistirdiklerine, salih kisileri öldürdüklerine ve ilahi nuru söndürmeye çalistiklarina inanmaktadir.Muhalefeti bundandir.(M.Azimli,Müslümanlarin Engizisyonu,s.165-167.)
On okun dokuzunu Fatimilere atacagina dair sözleri onun takip altina alinip bir süre sonra içinde oglunun da bulundugu 300 kisi ile birlikte Misir'a Fatimilerin merkezine gönderilmesine neden olmustur. Oglu ve yanindakiler hemen öldürülmüs, Nablusi ise sorguya alinmistir. Sorguda, on ok sorusu bir defa daha sorulmustur. Nablusi bu defa gördügü muamelelerden dolayi on okun dokuzunu degil onunu birden Fatimilere atacagini söylemis, görüslerinden geri adim atmamistir. Bunun üzerine Muiz-Lidinillah önce onun zincire vurularak deve üzerinde Kahire sokaklarinda dolastirilmasini, sonrada derisi yüzülerek öldürülmesini emretmistir.Nablusi üç gün agir iskenceler görmüs, derisi yüzülmüs, feci bir sekilde öldürülmüstür.
Nablusi'ye göre, dini içten yikmaya çalismak, onu istismar etmek ve dini bir aldatma vasitasi olarak kullanmak ona disaridan yapilan saldirilardan daha vahim ve yikicidir. On ok fetvasi böyle bir duyarlilik ve inancin neticesidir.Bedelini benzeri görülmemis bir ölümle ödemistir. Bu tür infazlar düsünce adamlarini, gerçek alimleri konusamaz hale getirmis, zamanla farklilik bir suç haline gelmistir. Hala her türlü muhalefetin agir bir suç gibi görünmesinin arkasinda geçmisin bu tortulari vardir.Akla, düsünceye vurulan bu zincirler kirilmadikça Islam dünyasi -kafir, hain,zindik-suçlamalarinin fasit dairesinde bocalamaya ve yerlerde sürünmeye devam edecektir.