Mehmet Çavul


“Düzenin Yabancilasmasi”


Basligin sizde çagristirdigi isim Idris Küçükömer ise tahmininiz dogru diyebilirim.
Idris Küçükömer 1935 Giresun dogumlu. !987’de Istanbul’da vefat etmis.
Iktisat alaninda akademisyenlik yapmis ve bir miktar da siyasetle ilgilenmis. 
Siyasetin degistiremediklerinden. Malum, sayilari çok degil.

Kitap, Küçükömer’in basyapiti.
Osmanli ve Türk Batililasmasini anlatiyor. O buna “Batilasma” diyor. Dilbilimsel olarak yanlis.
Aslinda kitapta “nasil Batililasamadigimiz veya niçin Batililasamadigimiz”in temel argümanlari tartisiliyor. Kitap 204 sayfa. Kapi Yayinlari basmis.
Asaf Savas Akat’in bir sunus yazisiyla baslayan kitap 4 bölüm ve “Sonuç” yazisindan olusuyor. Eklerde ise düzenin yabancilasmasi üzerine makaleler ve Yalçin Küçük’ün Kitaba getirdigi elestirinin elestirisi yer aliyor.

Benim gibi iktisat okuryazarlik düzeyi düsük olanlar için zor bir kitap. 
Zaten Sunus’ta A. Savas Akat, “Degerli okuyucu, sizi cesaretinizden dolayi pesinen kutlamak istiyorum. Daha önce duymadiysaniz ben uyarayim; bayagi mesakkatli, emek isteyen, zorlu bir ise giristiniz…”diyerek okuyucuyu gelecek zorlu okuyusa hazirliyor.
Ama yazarin hatiri agir basti ve okudum. 

Kitap, “ortanin solu” akimini elestirmek için yazilan makalelerin toplami. Ama bu makaleler sonradan kitap formatina ve bütünlügüne kavusturulmus. 
Yazar, “Ortanin solu” tanimlamasini, 1965’lerden sonra ortaya çikmis Batililasma akiminin yeni versiyonu olarak degerlendiriyor.
Temel tez su; Osmanli ve devaminda Türkiye Cumhuriyeti, Batidaki toplum siniflarina benzer bir kast sistemine sahip degildi. Üretim, dagitim ve paylasim sistemleri de farkliydi. Bu sebeplerden dolayi kapitalist düzene geçilemedi. Dolayisiyla Batililasma da gerçeklesmedi. Fakat bu süreçte düzen bir miktar yabancilasti. Yabancilasma karsisinda büyük halk kitleleri kendini savunmaya basladi. Bu savunmaci cephe Islamci olarak içe dönük ve kapali olmaya zorlandi. 

Küçükömer, Batililasma sürecinde ülkede iki büyük akim (mahalle) olustugunu söyler. Dogucu- Islamci Akim ve Batici- Laik Akim. 
Küçükömer, bilindiginin aksine Batici- Laik akimi Dogucu-Islamci akimin antitezi olarak görür. Türkçülük gibi akimlari ise yukaridaki iki büyük akimin alt gruplari olarak ele alir. 
Said Halim Pasa ve Mehmet Akif’i Islamci akim içinde önemli bir yere konumlandirir. Bunlarin, Tanzimatçilardan, Yeni Osmanlilardan, Jön Türklerden ve CHP’den yani ilerici ve Batici akimdan daha tutarli ve saygideger olduklarini ifade eder.

Küçükömer, Batinin kapitalist düzene uzun bir burjuvalasma süreci sonrasinda kendisine ait kurumlarla ve “sivil toplum” bilinciyle ulastigini; Osmanli aydininin ise bunu Batidaki egitim, ticaret, askeriye, siyaset ve kilik kiyafet alanlarinda yapilacak üstenci dayatmalarla ve Bati kurumlarini kopya ederek gerçeklestirmeye kalktigini ve dolayisiyla basarisiz olmasinin mukadder oldugunu ifade eder.

Burada kitaptan bagimsiz olarak genel kabul gören yaklasimi da hatirlayalim; o yaklasim, kapitalizmin aristokrasi, burjuvazi ve isçi sinifi ile ortaya çikan bir iktisadi sistem olusudur. Bugün, kapitalizmin iktisadi bir sistem olmanin ötesine geçtigi de ayri bir gerçektir.

Osmanli’nin kapitalist sisteme neden geçemedigini açikladigi ikinci bölüm daha teknik bilgilerle islenmis. Osmanli’daki üretim, askerlik ve paylasim iliskileri ele alinmis.
Burada, Osmanli’nin Batidaki otonom mahalli yönetime sahip(demokratik sehir yönetimi), burjuva egemenliginin agir bastigi sehirler yerine merkezi-askeri ve yari seferber sehir düzeninde manüfaktürün yani küçük imalat atölyelerinin gelismemesi en önemli etken olarak göze çarpmaktadir. Yazar buradan söyle bir çikarimda bulunur; “Kaldi ki Batilasmayla getirilmek istenen üstyapi kurumlarinin tohumlari Batinin otonom sehir yönetiminde bulunabilir.”

Yazarin, Lale Devri’nin “ortanin solu”na, Lale Devri’ne son veren ayaklanmayi organize eden “esnaf-Yeniçeri-ulema” üçlüsünün de Dogucu- Islamci akimlara menselik ettigini ifade etmesi de ilginçtir.

“Ortanin Solundaki Pasalar ve Abdülhamit” bölümünde ilginç bir tespit dikkat çekmekte. Yenilesmenin sahsa bagli hareketlerle gerçeklesmeyecegini ancak “müesseselesme” ile olabilecegini, bunun için de Batinin medeni denen kurumlarini almak geregini en üst perdeden söyleyen ilk kisinin Mustafa Resit Pasa oldugunu belirtir. Ayrica onu “ortanin solu”nun ilk pasasi olarak ifade eder.
 
Burada yukaridaki “müesseselesme” fikrinden hareketle bir parantez açip kisaca Daron Acemoglu’nun kült kitabi “Uluslarin Düsüsü”ne getirecegim sözü. Kitap, Önsöz’den sonra söyle bir betimlemeyle baslar. (mealen) 
Nogales kenti bir çitle ikiye ayrilmistir. Çitin yaninda durup kuzeye bakarsaniz Nogales Arizona’nin zengin insanlarini görürsünüz. Kisibasi milli gelirleri 30 bin $, saglik hizmetleri gayet iyi, egitim seviyeleri lise üstüdür. Çünkü burasi ABD’ye aittir.
Çitin güneyine bakarsaniz Nogoles Sonora’yi görürsünüz. Kisibasi milli gelir 10 bin $, saglik hizmetleri yetersiz, çocuk ölüm oranlari yüksek, yas ortalamasi kuzey komsularina göre düsük, kasabada altyapi hizmetleri yetersiz, egitim seviyesi düsük vs. Çünkü burasi Meksika’ya aittir.
Peki niye böyle ya da ayni cografyanin, ayni veya yakin kültürlerin ülke insanlari arasindaki gelismilik farkinin nedeni, nedenleri nelerdir?
Bu can alici soruya Daron Acemoglu’nun cevabi 500 sayfalik büyükçe bir kitap. Özet olarak söylersem; Ülkelerin ekonomik basarilari kurumlara, ekonominin isleyisini belirleyen kurallara ve bireyleri motive eden tesviklere göre farklilik gösterir. Sömürücü ve kapsayici ekonomik ve siyasi kurumlar burada en önemli paya sahiptir.

2012’de yazilip 2013’te Türkçeye çevrilip basilan ve bugüne kadar 62 baski yapan (124 bin adet) bu eseri okumadiysaniz ‘elinizi çabuk tutun’ derim. Isterseniz ayni konuya “sanayi”yi merkeze alan “Uluslarin Yükselisi”ni de ekleyebilirsiniz. Prof Dr Murat Yülek tarafindan 2018’de Ingilizce olarak yazilan ve 2019’da Türkçeye çevrilen eserin sonuna eklenen Türkiye’de Sanayilesme ve Sanayi Politikalari bölümü gayet ögretici.

Biz yine Idris Küçükömer’e dönerek sözü toparlayalim.
Yazarin, Islamcilar, Abdülhamit ve Baticilarla ilgili görüsleri bildigimiz “sol” bakistan oldukça farkli oldugunu da belirtelim. “Sol Yan ve Sag Yan” kategorilestirmesi ise konuyla ilgili tüm bildiklerimize ters. Ona ait olan “Türkiye’de sol sag, sag da soldur” aforizmasi konunun tam bir özeti gibi.

Kitapta Atatürk’ün mirasi gibi spekülasyona açik konular, Serbest Firka lideri Fathi Okyar’in Izmir mitinginde yasananlar, yanlis çikan Dogu Bloku ve ABD’nin gelecegi öngörüleri gibi ilginç hususlar da mevcut. Liberalizmin artik miadini doldurdugunu söylemesi de bunlara eklenebilir.

Kitaptaki diger hususlari da okuyucuya birakarak sözü tamamlayalim.