Ali İhsan Dilmen


AK PARTI ISLAMIN TEMSILCISI MI?


Bu hikâyelerin yazari olan tas ustalari, Islam öncesinin “balbal”larini Islamî anlayisa tasimislardi.
Iste Ahlat Selçuklu Mezarligi, ulastiklari yüksek medeniyetin ifadesi olarak karsimizda durmaktadir. Buradaki sanat eserleri Islam’la bulusmanin Türkistan’dan baslayan yürüyüsün Avrupa’ya tasidiklari “köz”ün hikâyesini anlatmaktadir.
Atalarimiz, kadim ejder motiflerini de Islamî dönemin nefis geometrik süslemelerini, bitkisel motiflerini, hat sanatini yan yana kullanmislardi. Mezar tasi olmanin çok ötesine geçen bu sanat eserlerinde tasavvufî bir tavirla dünyanin geçici oldugunu, Tanri’dan yansiyan güzelligi aramayi, iyi olmayi ve iyilik yapmayi ögütlemislerdi.
12. ve 13. yüzyillarin büyük kargasalarinin içinde mezar taslarina varana kadar yüksek bir medeniyet insa eden Selçuklular’in son kolu da 1308 yilinda yikilmis, sanatlarini, tasavvufu, medreselerini, Ahiligi, vakiflarini, devlet ve ordu teskilatlarini Osmanli Türk Devleti’ne miras birakarak tarih sahnesinden çekilmislerdi. 
Müslüman Türk suuru ,Osmanli suurunda, mülkü ya da vatani sen etmek, insanca yasanacak sehirler kurmak bir vazifeydi.
Türk milleti sehirleri kurarken, yeni hayatin merkezine; dini, bilgiyi, tasavvufu, temizligi, ekonomiyi koyarak sehir imar etmeye baslar, Cami, medrese, hamam, hanlar yapar, dergâhlar kurardi.
Dogu Roma’nin bassehrini elli yilda “Türk Istanbul” yapan bu anlayistir. Bursa’da böyle bir Türk sehri olmustur.
Atalarimiz, insanin vazifesinin dünyayi güzellestirmek olduguna inanirlardi. 
Bu ruh ve imanla kurulan bu sehirlerin bir özelligi de ihtiyacin ötesine gitmeyen, mütevazi, sade ama güzel evleriydi. Insani küçültmeyen, saygili sokaklariyla tasavvuf ruhunun insa edilmis olmasiydi. 
Allah’in varligi karsisinda bir zerre oldugunu bilen bir dervis gibi… Mütevazi… Güzel…Sevimli… 
Sultan Alparslan’in Malazgirt Meydan Muharebesiyle Dogu Roma karsisinda kazandigi zafer Anadolu kapilarini Türklere açtigi gibi bu cografyada cereyan edecek pek çok tarihi hadisenin baslamasina da vesile olmustur. 
Anadolu Türkler’in tarihî mecrasinda önlerine açilan ve Türkiyelestirdikleri bir vatandir. Bu mekânin vatan olusunda ise birçok olay ve kisinin emegi vardir.
Türkistan Irmagi’nin Anadolu’yu Türkiye eyleyecek bir kolu bu zaferden sonra Rum ülkesinde açilmistir. Çaginin büyük tarihçilerinin kendisine “Cihân Sultani” (Fatihler Babasi) ve “Sultanül Adil” unvanini verdikleri Sultan Alparslan’in büyük fetihleri ve Islamiyet’e hizmetleri dolayisiyla sahsiyeti dini efsanelere bürünmüs ve “Gazi- Sehit” sifatlariyla anilip, Yavuz Sultan Selim Han gibi velilik kerametleri atfolunmustur.
Büyük Türk Hakani Sultan Alparslan hükümdarliginin dokuzuncu yilinda Ceyhun tarafinda Berzem Kalesi kusatmasinda Hicri 465 yilinin Sefer ayinin son günü (m. 14 Kasim 1072) Berzem Kumandani Yusuf Berzemî tarafindan sehit edilmistir. Tarihi kaynaklarda bu suikast sonucu Merv’de defnedildigi nakledilse de ne yazik ki bu büyük Sultan’in kabri de kayiptir. Sultan’in kayip kabrine Fatihalar yollarken devletimizin bu mezarin bulunmasi konusunda baslattigi çalismalarin yeniden hizlanarak sonuçlanmasi en büyük temennimizdir. 
Anadolu’nun kapisini Türklere açan Sultan Alparslan’dan, Gazi Mustafa Kemal’in kabrine, vatan ugrunda fedayi can eyleyen tüm sehitlerimizin ve atalarimizin mezarlariyla bu vatanda biz oluruz. 
Bu manada Sultan I. Kiliç Arslan’in Silvan’da yer aldigi bilinen ama tam yeri ilgililerince bile meçhul mezarlar gibi niceleri bizi bu vatanda millet kilmaya devam ediyorlar. 
Menkibeler halk muhayyilesinde masalsi boyutlara kavussa da çekirdeginde gerçegi barindirir. 
Bu abide sahsiyetlerin menkibevi hayatlari sosyal vicdanin yaratmis oldugu sahsiyetler oldugu için tarihî hakikatlere uygun olmasa da büyük bir sosyal kiymete maliktir. 
Bu kayip mezarlardan birisi de bahsi geçen menkibevi hayatlardan birini yasamis olan yanardag ruhlu, çelik iradeli, kahraman Celaleddin Harzemsah’a aittir. Mogol istilalarinin yakip yiktigi Türkistan cografyasinda tas üstünde tas ,boyun üstünde basin birakilmadigi bir cehennemi hava yasanmaktadir. Celaleddin Harzemsah iste böyle bir hengamede yikilan, dagilmis Harizmsahlar Imparatorlugu’nun enkazi üzerine sahneye çikmisti. 
Mavera’ün Nehir, Mazenderan, Harizm, Horasan, Güney Türkistan, Irak-i Acem, Azerbaycan; hasili bütün Islam memaliki istila ve kiyimlarla bogusuyorken destanlar çagindan kopup gelmis gibi asrinin yüzüne bazen gurur bazen de aciyla gülümseyen bu büyük kahramanin Mogollara karsi amansiz savaslarda saydigimiz cografyalarda atinin nalinin degmedigi tek bir karis toprak kalmamis gibidir. 
Hayat ve mücadelesini “Bizler zafere degil sefere memuruz, zafer Allah’in takdirindedir.” Siariyla sürdürmüstür. Yasadigi çagda mahseri vicdan onun kilicinda hem zülfikari hem AfrÂsiyap’i görmüs her ikisinden de izler bulmustur. Nitekim Kemal Isfahanî’nin:
“Senden baska hangi sultandi ki
Atini Tiflis’te otlatmis, Umman’da sulamis olsun”
misralari bu mahseri vicdanin sairane ifadesidir.
Indus Nehri kiyilarinda Cengiz Han’in bizzat kumanda ettigi Mogol ordusunun kusatmasini yararak yarali bir aslan gibi “Beni sevenler hayatta ve ölümde benimle beraber olurlar” diye haykirarak Mogollar’in içine dalip atinin sirtinda oldugu halde yirmi metre yükseklikten kendini Indus Nehri’ne atan ve karsi sahile ulasan Islam’in bu büyük kahramanina Cengiz Han hayranligini söyle ifade edecekti: “Böyle bir ogula sahip olan babaya ne mutlu! Su ve ates gibi iki bela girdabindan kendini kurtarip sahile vardi. Onun karsisinda akilli bir insan nasil gafil durabilir.” (Cüveyni;116)  
Cihangirligi kadar talihsizligi ile de bilinen bu büyük kahramanin akibeti çok hazin olmustur. Eb’ul Farrac ve Nesevî’ye göre Silvan civarinda Mogollarla yaptigi muharebede maglup olmasi üzerine yalniz basina çekildigi Sufnaya Daglari’nda üzerindeki elbiselere tamah eden eskiyalar tarafindan katledilmistir. 
Bu büyük cihangirin mezarinin bulunmasi da hem tarihe karsi borcumuzu ödememizi saglayacak hem de Türkistan Türklügü ile Anadolu Türklügü’nün, Diyarbakir’la Harizm’in arasinda yeni gönül köprülerinin açilmasina yol açacaktir.
 Bu mezarlarin binlercesi kaybolmus birkaç tanesi kalmis olsa da o muhtesem fatihlerin aziz hatiralarini yasatmaya yetecektir. 
Malumlariniz oldugunuz üzere Alparslan'in Anadolu kapilarini açan zaferinden sonra burada pek çok beylikler ve devletler kuruldu. Türkiye Selçuklulari bunlarin en önemlisi ve Osmanliya geçisteki en büyük devletimizdir.
 Bu devirde Rum ülkesi bizzat batili kaynaklarda Türkiye diye anilmaya baslayacaktir. Iste bu devletin büyük Sultani I. Kiliçarslan devletin köklesip gelismesinde, Haçlilarla mücadelede büyük gayretler içine girmistir. 
Nihayet giristigi bir hâkimiyet mücadelesinde hayatini kaybeden bu Sultanin mezari yurdun kapisini açan Sultan Alparslan gibi bugün malumumuz degildir. En azindan mevcut bilgilerimizle yerini bilmiyoruz.
 I. Kiliçarslan'in mezari meselesinin hikâyesini hatirlamak icap ederse; “Kiliçarslan'in el-Cezîre ve Kuzey Suriye'de hâkimiyet kurmasindan rahatsizlik duyan Mardin Artuklu Beyi Necmeddin Ilgazi ile Halep Meliki Ridvân ona karsi Çavli ile birleserek Kiliçarslan'in hâkimiyetini kabul etmis olan Rahbe'yi ele geçirdiler (24 Ramazan 500 / 19 Mayis 1107) Bunu haber alan Kiliçarslan, Çavli üzerine yürümeye karar verdi. Kiliçarslan ordusunun önemli bir kismini Balkanlar’daki bir gaileden dolayi Bizans’a yardima göndermis bölgeye az bir kuvvetle gelmisti.  Kiliçarslan'in yanindaki beyler Çavli'nin askerlerinin çoklugunu fark edince savasi göze alamayip çekildiler. 
Kiliçarslan'in kuvvetinin iyice azalmasindan yararlanan Çavli hemen saldiriyi baslatti (20 Zilkade 500 / 13 Temmuz 1107). Kiliçarslan, sayilarinin azligindan dolayi daha savasin basinda moralleri bozulan askerlerinin savas alanindan kaçmaya baslamalari üzerine artik basariya ulasmanin mümkün olmadigini anladi. Esir düsmemek için karsi kiyiya geçmek amaciyla atini Habur suyuna sürdü. Fakat zirhli oldugu için Habur'u geçemeyip atiyla birlikte sulara gömüldü. 
Cesedi birkaç gün sonra Habur'un Semsâniye köyü yakinlarinda bulundu. Cenazesi Silvan (Meyyâfârikin)'a götürüldü. Atabegi Humartas burada onun için “Kubbetü's-sultan” adiyla meshur olan bir türbe yaptirdi. Oglu Sultan I. Mesud 1143-44 yilinda babasinin mezarini Konya'ya nakletmek istemisse de bu gerçeklesmemistir. (Isin Demirkent, Kiliçarslan, DIA., c.25, s. 399.)”  

Devam edecek…
*Bu yazi 15-18 Ekim 2021 tarihleri arasinda Diyarbakir Dicle Üniversitesinde gerçeklestirilen “Uluslararasi Silvan ve Sultan 1. Kiliçarslan Bilgi Söleni”nde 16 Ekim 2021 tarihinde sundugumuz “KAYIP SULTAN MEZARLARINDAN VATANA” baslikli tebligimizin 2. bölümüdür.