Muhittin Nayman


ORTADOGU BIRAZ BÖYLEDIR!


Muaviye hayattayken biat istemisti dört önemli potansiyel lider adaylarindan.

Bunlardan birisi de Hz.Hüzeyin’di.

Dördü de red etmisti Muaviye’ye biat etmekten.

 

Rivayet edilir ki Muaviye oglu Yezid’e bu dört kisiye dikkat etmesini ama bir daha asla biat talep etmemesini vasiyet etmistir.

 

Hz.Hüzeyin hergün daralan sosyal iklimden çok rahatsiz ve bunalmistir artik.

Medineden çikmanin arayisi içindedir.

 

Kufe halki onu oraya davet eder.

Çevresi israrla Kufe halkina güvenmemesi gerektigini söyleselerde o artik Medine de yasamasanin kendisi için çok daha zor olacagini söyliyerek Kufe’ye dogru yola çikar.

 

Mevcut Kufe Valisi aslinda Hz.Hüseyinin sempatizani birisidir.

Durumu haber alan Yezid ilk önce valiyi  degistirir ve daha sert ve acimasiz bir vali atar Kufeye.

 

Hz.Hüseyin Kufe’ye daha varmadan Kerbela denilen yerde karsilarlar onu.

 

Son vali dörtbinbesyüz kisiden olusan dev bir ordu ile Hz.Hüseyinin üzerine yürür.

Hz.Hüseyin taraftarlari yetmis kisiden olusmaktadirlar.

 

Önce etraflarini sararlar günlerce susuz birakirlar daha sonra tam bir öglen vakti saldiriya geçerler.

O yetmis kisiden kaçi ayrildi kaçi kaldi orasi net olmasada aile çevresi Hz.Hüseyin’in yanindadir.

 

Hz.Hüseyin elinde susuzluktan kirilan kundakdaki evladini göstererek su talep eder ve ilk oku kucagindaki bebege atarak savasi baslatmis olurlar.

 

Hz.Hüseyin ve kalan çok az yarenleri dörtbinbesyüz kisilik ordu ile öglen vakti savasa tutusurlar.

 

Havadan ok yagmuru baslar ve vucudu oklarla delik desik edilir Hz.Hüseyin’in.

At’tan dösen bedenin kafasi kesilir ve vucudu binlerce ata çignetilir.

Ailesi esir alinarak el ve ayaklari zencirlere baglanmis bir vaziyette Yezid’in huzuruna çikarilir.

 

Yezid orda onlara sunu der:” Bu Allah’in onlara tayin ettigi kaderleridir. Benim elimden birsey gelmez ve kimse kaderinden kaçamaz ve bu kaderi yasayacaklardi.” Der.

 

Kendisi de üç yil sonra at’tan düserek ölür ve yerine oglu olan ve ayni zamanda oldukça adil ve düzgün bir müslüman olan ikinci Muaviye geçer.

Döneminde futuhat zirve yapar iste bu dönemdir Eyüb El Ensari’nin Istanbul’a fetih seferini düzenletirir.

Yezid bazen sabah namazini “sehven” dört rekat kildirir.

 

Hasaneler ve seiyeler pespese dizilir gider…

 

Ortadogu biraz böyledir…

 

Zalimler zülümlerini bize yasamamiz gereken kader olarak anlatirlar.

 

Saddam’da Halepçe katliamindan önce baslattigi jenosid’e Kur’andan bir süre olan enfal ismini “münasip” görmüstü.

Hatt son zamanlarinda kaniyla Kur’an bile yazdirmisti Saddam.

 

Burasi ortadogu tahti taci eline geçiren gitmiyor ve gitmemek için elinden ne geliyorsa onu yapiyor.

 

Her türlü mezalim,

katliam, kumpas, alavere dalavere, filim ve firildak elindeki güç ve imkanlarla mesru araçlarmis gibi kullanilir toplum manüpüle edilir tüm yalan yalnis isler dogruymus gibi anlatilir.

 

“Imamlar” anlatir, medyasi anlatir besledikler anlatir, doyurduklari anlatir, hasili “nasip”lenen her kim varsa sirtini hak ve hakikate dönerek anlatirda anlatir…

 

Aç birakilan

Susuz birakilan

Bedenlari delik desik edilen

Kafasi kesilen

Binlerce at’a çignetilen

Hz.Peygamberin torunudur.

Imam Ali’nin evladidir.

Fatimatü Zehranin gözbebegidir.

 

Sen ben degiliz…

Bu davanin en önemli üç ismi dede, baba ve anne’den birer parça olan aziz emanetlere bile yapilir.

Insanlik bindörtyüz yildir iste bu mezalim ile inler.

 

Ortadogu denilince biraz durmak gerek, çok ciddi hesaplar yapmak ve çok ince düsünmek ona göre yol ve yordam seçmek gerek…

 

Sen kimsin ki!

Söz konusu olan “ben isem, gerisi teferuattir.”

Raconunun pazar payi zirvededir.

Borsasi hiç düsmez.

Feda edilmesi gereken kim varsa edilir.

Yoldaki tüm durak, isaret ve bariyerler birer birer yerle yeksan edilir.

 

Burasi ortadogu…

 

Gazete alinir, 

Tv ele geçirilir,

Trol çeteleri olusturulur,

Ihaleler dagitilir,

Beles krediler verilir,

Bir kisi dört bes yerden maas alir.

Ses çikarma ihtimali olan kart politikacilar “istisare heyetine”seçilir.

Liyakat yerle bir edilir.

Sadakat temel ilke yapilir.

 

Sürekli “geregini yapan” gazeteci kiliginda görünen besleme kadrolu elemanlari vasitasiyla bildigin yani görevi, manüpilasyon, atmasyon ve halisnasyonlar yapmak ve bunlari gerçekmis gibi anlatmak yazmak ve çizmek olan kisileri sahaya sürmek.

 

Tüm bunlar taht gitmesin taç kalsin imkan ve saltanat sürsün diye yapilir.

 

Burasi ortadogu…

 

Burada kavgalar teke tek degildir.

Centilmenlik ölmüstür.

Güce ve güçlüye çogunluk ram olur.

 

Velev ki Peygamberin cigerparesi dahi olsa söz konusu taht oldu mu kesinlikle hersey teferuattir.

 

Burada iyi düsünmek gerek

Hesabi kitabi iyi yapmak gerek

Evdeki hesap bazen çarsiya uymayabilir.

 

Bilimsel çalismak gerek

Demokrasiye inanmak gerek

Siddetin her türünü red etmek gerek

Beraber çalismayi ögrenmek gerek

Sizi sokaga çagiran her hain ele kesinlikle dur demek gerek.

 

Burasi ortadogu…

 

Tek siginak!

Hak aramak,

Hukuk talep etmek, 

Adalete siginmak,

Ekonomik refah istemek.

 

Biz aslinda bir nevi asureyiz.

Oldukça renkliyiz,

Farkli renkler,

Farkli tonlar ve farkli tadlara sahibiz.

Ama bir araya gelince ortak bir medeniyet ve ortak bir kültür karisimiyla çok lezetli bir asure olmusuz.

Bu asura beynimize ve aklimiza yedirilecek kolektif vicdan, akil, kültür, medeniyet ve bilimdir bu iskelet bu varolusumuzun esasidir ve seksenbes milyon insanin ortak kaderidir.

 

Bu farkindaligimizi bu güzelligimizi medeni dünyanin ortak aklinin ürünü olan demokrasi ve kendi nefsin için talep ettigini bi baskasi içinde talep edecek empatik bir ahlaki durus ile talep etmek ve bu iklimi olusturmak ve bu degerlere simsiki sarilmaktir.

 

Baska çare yok!