Selim Gürbüzer


FOSILLER VE EVRIM MASALLARI


Fosiller ekseriyetle sedimant denilen çökelmis tortullar içerisinde yer almaktadirlar. Dolayisiyla gerek deniz canlilara ait türler, gerek tatli su formlara ait türler, gerekse karada yasayan canlilara ait türlerin çökelmis bulunduklari tortular içerisine gömülüp sertlestikten sonra kaya parçasi halinde fosillesebiliyorlar. Bu yüzden sertlesen kalintilara fosil denmektedir. Bilindigi üzere Darwin, teorisini güçlendirecegi düsüncesiyle fosillere çok ümit baglamisti. Öyle ki kendisi hayati boyunca teorisine dayanak kilacak milyonlarca ara geçis formlarinin fosil kalintilarinin içerisinde olabilecegi hayaliyle hep yasadi. Sayet bir gün bu hayal gerçeklesmezse, ileri sürdügü bu teorisine insanlarin inanmayacagini çok iyi biliyordu. Bu yüzden evrimciler kendilerine devr edilen mirasin yüzüstü birakilmamasi veya Darwin’in bu hayalini gerçeklestirmek adina büyük bir gayretle kollari sivayip hummali bir sekilde karis karis fosil aramaya koyuldular. Derken gelinen nokta itibariyle Darwin’in kehaneti bizatihi kendi müritleri tarafindan yari balik veya yari sürüngen benzeri hiçbir ara formun izine bile rastlanilmamasiyla birlikte kendiliginden çöküvermistir.

Bilindigi üzere fosil yas tayininde birtakim metotlar kullanilmaktadir. Aslina bakarsak bir kayanin yasini kesin kes ortaya koyan tam manasiyla güvenilir bir metot yoktur. Buna ragmen bugün en iyi yas tayini metodu olarak görülen radyometrik metot revaçta gibi. Bu metodun ölçü alinmasinin nedeni mineral içeren kayalarin bünyesinde yer alan uranyum, kursun, thorium-kursun, potasyum-argon vs. gibi maddelerin izotop oranlarini esas alan bir metot olmasindan dolayidir. Fakat söz konusu izotop oranlari kayalarin meydana gelisinden önceki zamani ortaya koymaktan aciz durumdadir. Yine de her seye ragmen radiometrik yas tayini metodunun verilerini kistas alindiginda yeryüzünün yasi 4,5 milyar oldugu öngörülmüstür. Ayrica yeryüzünde yasayan canlilarin bir zaman diliminde fosillestiginden hareketle ortaya çikan fosillere indeks fosiller denmistir. Keza tahmin edilen zaman içerisinde fosillerin dizilisini gösteren indekse de jeolojik sütun denmektedir. Iste evrimciler bu indeks tablo içerisinde yer alan fosil siralamanin geregi kendilerine göre bir hayali sütunlar insa ederek, güya yeryüzünde önce omurgasizlar sahne almis, sonra bunlari takiben sirasiyla güya baliklar, kurbagalar, sürüngenler ve daha sonra da memeliler görünmeye baslamislar tarzinda iddialar ortaya atmislardir. Oysaki ortada bir gerçek var; o da malum tüm canlilarin belirli bir tertip üzere yaratilmis oldugudur. Yani evrimlesmenin olmadigi bir yaratilis siralamasi söz konusudur. Kaldi ki ortaya çikan fosil kayitlarindan öyle anlasiliyor ki yaratilis siralamasi önce denizlerden baslamis, akabinde kara sahasi canlilarla donatilmis ve en nihayet insan ortaya çikmistir. Ancak bu siralamadan sakin ola ki yaratilis zinciri halkasinda yer alan tüm bitki, hayvan ve insanlik âleminin ortak bir gen havuzundan meydana geldigi anlami çikarilmaya kalkisilmasin. Zira her tip kendi gen havuzunda dallanip budaklanip çesitli türlere ayrilmislardir. Hiçbir zaman çesitlilik bir baska canliya dönüsümü saglamamistir. Yani her türün zenginligi kendi sinirlari içerisinde kalmistir. Buna ragmen günümüzde evrim masallari girla gidiyor. Madem girla gidiyor, bizde kendimizce bir masal dünyasinda dolasalim bakalim evrim masali nasil anlatilirmis varmis diye bir görelim.

I.Masal (Protozoa-metazoa)

Bir varmis bir yokmus, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber develer tellal iken, ben anamin besigini tingir mingir sallar iken, güya çok hücrelilere (metezoalar) ait organizmalar, en az yarim milyarlik bir zaman periyodu içerisinde protozoalardan (bir hücreli canlilar, basit organizmalar) evrimlesmislerdir. Iste bu ilginç masali anlatirken ister istemez aklima bir sey takildi. Su meshur harikulade petekli göz yapisina sahip Trilobitler var ya, iste ondan söz ediyorum. Malumunuz bu canli son derece mükemmel bir matematiksel programla dizayn edilmis göz yapisiyla dikkat çekmektedir. Üstelik bu canlinin kambriyen devrinden günümüze kadar zerre miskal degisiklige ugramadan ayni orijinal tasarimini muhafaza ederek hayata merhaba demesi evrimcilerin; “Canlilarin ilkel yapidan karmasiga dogru evrimlestigi” hipotezini tek basina çürütmeye yetmistir dersek yeridir. Biz biliyoruz ki metazoa form fosiller gayet kompleks bir sekilde kambriyen kayalari arasinda yer almaktadir. Yani, kambriyen kayaliklari kompleks omurgasiz canlilara ait türlerin bolca bulundugu form zenginligine sahiptir. Madem öyle kambriyenden önceki prekambriyen kayalarinda neden fosil bulunmamakta, dogrusu bu masali dinlerken sasmamak elde degil. Dolayisiyla kambriyen faunasinin evrim geçirmedigini duvara anlatmak masal kahramanlarina anlatmaktan daha kolay olsa gerektir. Onlar umursamasalar da kambriyen katmanlarinda çok sayida birbirinden farkli türlerin her hangi ortak bir atadan gelmeksizin ansizin yeryüzünde göründüklerini gösteren fosiller önümüzde durmaktadir. Hatta sagduyulu bilim adamlarinin adina “kambriyen patlamasi” dedikleri bu büyük deliller jeolojik kayitlarina çoktan geçti bile. Bundan daha da öte maalesef protozoalarla kambriyendeki metazoalar arasinda 1ila 2 milyar yillik büyük bir zaman boslugu olmasina ragmen bu masal bildigini okumaya devam etmektedir. En iyisi mi biz, yeni kusaklara masal yerine gerçekleri söylemeye çalisalim. Ey gençler! Sunu iyi bilin ki; yeryüzünde biyolojik nizam ansizin ortaya çikip son derece karmasik yapidaki canlilarla donatilarak nesvünema bulmustur. Kesinlikle bir canlidan diger canliya dönüsüm söz konusu olmadigi gibi her hangi ara geçis form türü de yoktur. Sayet bir canli türünden bir baska canli türüne geçisi gösteren bir ara formu bulan olursa, sunu iyi bilsin ki simdiden ödüllendirecegimizi söyleyebiliriz. Sakin ola ki sonra biz böyle bir sey duymadik demeyin, çünkü isin ucunda büyük bir ikramiye var. Nereden çikti bu ikramiye derseniz, baksaniza birileri 150 yili askindir haril haril çalisiyorlar habire, fakat gel gör ki, yazik hala iddialarini destekleyecek bir tek delil bile bulamadilar, olur ya yeni kusak gençler olarak bu büyük ikramiye belki sizlere kismet olur. Bakin, bir zamanlar Simpson adin da bir adam kim bilir prekambriyen dönemine ait fosilleri bulmak için ne hayaller kurmustu. Ne yazik ki bekledigi ve hayallerini süsleyecek buluslar netice vermedi. Böylece tüm ugrasilari fiyaskoyla sonuçlaniverdi.

II. Masal (omurgasizlar-omurgalilar)

Bir varmis bir yokmus, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber develer tellal iken, ben anamin besigini tingir mingir sallar iken, omurgasizlardan omurgalilara geçis kordalilar (Chordata=Sirt iplikliler) vasitasiyla gerçeklesmis güya. Tüm bunlar söylenmesine söylenir de durum vaziyete bakildiginda ortada omurgasiz ve balik türünden fosillerin varligi bu durumu dogrulamiyor. Dahasi içlerinden bir bakiyorsun ne bir fosillesmis ara geçis bir delil formuna ne de yari balik veya yari amfibiyen geçis formlarin varligini gösteren herhangi bir delil türüne rastlanilmistir. Hatta mevcut fosillere bakildiginda ilk omurgalilarin Agnatha (çenesizler) sinifindan oldugu gözükmektedir. Mesela bu sinifin ilk üyelerinden Ostracoderm (pullu derililer) ve diger üyelerin ortak atalarina ait herhangi bir delil niteliginde fosil ortaya konulamamistir. Keza yüksek kemikli balik gruplari ve köpek balik türlerine ait ortak atalarinin oldugu iddia edilen herhangi bir delil formlarin izine de rastlanilmamistir. Bu arada bazi akli evveller hizini alamayip galiba kemik kadar sert olmayan bükülgen, esnek, bagdoku yapida olmalarina binaen güya kikirdakli baliklarin (Chondrichtyes veya Cartilaginous) evrimleserek kemikli baliklari (Osteichtyes) meydana getirdiginden dem vurmaktalardir. Oysa fosil kayitlari köpek baliklariyla ilgili iskelet özelliklerinin ilkel forum ilan ettikleri kikirdakli baliklardan çok daha ilkel ve bozulmus durumda oldugunu göstermektedir. Hem su da var ki, kemikli baliklar yeryüzüne bir anda çikivermislerdir. Keza akcigerli baliklarda öyledir. Kaldi ki evrimciler kikirdakli baliklarin atasi oldugunu iddia ettikleri Placodermlerin (zirhli baliklarin) varligi ortada yokken, nasil oluyor da atasi olmayan varlik bir baskasina ata olur dogrusu sasmamak elde degil. Yine bir baska ara form oldugunu iddia ettikleri tür ise Coelacanth fosilidir. Oysa ilerleyen zaman dilimlerinde dünyanin baska yerlerinde 200’ü askin Coelacanth’in görülmesiyle birlikte evrimcilerin iddia ettiklerinin tam aksine adindan söz edilen fosilin ne ilkel bir akcigere sahip yaratiktir bu ne de büyük bir beyine sahip bir yaratiktir, yani her ikisi de degildir. Dahasi baligin vücudundan çikan bir takim çikintilar yag kesecikleriymis, yani akciger degilmis. Derken bu varligin simdiye kadar yazilan çizilen tüm masal kahramanlarini bile sasirtacak cinsten okyanusun derinliklerinde yasayan tipik dip baliginin ta kendisi balikmis meger. Böylece dip baligi oldugu anlasilinca bu masalda kendiliginden sonlanmis oldu.

III. Masal (Balik-kurbaga)

Bir varmis bir yokmus, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber develer tellal iken, ben anamin besigini tingir mingir sallar iken, baliktan kurbaga meydana gelmis güya. Tabii kurbaga atasi oldugu iddia edilen baligin huzuruna çikip bu durumu merak etmis sormus;

-Yani siz simdi demek istiyorsunuz ki, senden (baliktan) bana (kurbagaya) kademeli geçisi gösteren ara fosil Rhipidistian crossopterygian (yassi yüzgeçli baliklar) ile en eski amfibyumlardan Ichthyostega (kuyruklu su kurbagasi) cinsi oldugudur. Madem öyle nasil oluyor da bu iki cins arasinda ciddi manada büyük farkliliklar var. Kaldi ki su hayatindan kara hayatina geçis için yassi yüzgeçli balikta var olan gögüs ve kalça (pelvic) kaslarinin kaybolmasiyla birlikte buna paralel olarak kurbaga ayak ve bacaklarinin da kademeli bir sekilde ortaya çikisini gösterecek bir ara formun olmasi gerekmez mi?

Bu akil dolusu soru karsisinda baligin alninda boncuk boncuk terler akmaya baslayinca söyle demis:

-Aman evladim bak sen daha çok küçüksün, böyle sorularla beni huzurda oyalamakla boyundan büyük islere karisiyorsun.

Tabii evlat kurbaga bu ya, hiç tinmadan bu sefer sorunun cevabini kendi söyle verir:

-Öyle diyorsun da mevcut tüm fosiller ve suanda yasayan tüm baliklarin legen kemikleri hem küçük hem de gevsek bir sekilde adale içerisine gömülü olduklari gözlemlenmistir. Üstelik söz konusu kemiklerin omurga sütunlariyla da dogrudan bir baglantinin olmadigi belirlenmistir. Dolayisiyla bu durumda legen kemiklerinin vücut agirligini desteklemesi imkânsiz kilmaktadir. Kaldi ki balik cephesinde durum bu iken kurbaga cenahinda yasayan dört ayakli kurbagalar veya fosil kayitlarinda geçen kurbagalarin ise legen kemikleri hem çok büyük hem de siki bir halde omurgaya tutturulmus olup yürümeyi saglayacak bir yapidadir. Üstelik yürümeye yönelik bu özelikler bugün itibariyle ne yasayan baliklarda mevcut ne de ata dedigin geçmis balik formlarin da mevcut. Maalesef böyle beni temsil edecek bir tane geçis formu piyasada görünmüyor.

Balik bu akil dolu sözler karsisinda yine köseye sikismanin telasiyla söyle der;

-Bak evlat, bu is aksamdan sabaha, ya da sabahtan aksama ansizin vuku bulan bir olay degil, zira baliklardan kurbagalarin meydana gelisi 70 milyon yil içerisinde gerçeklesen bir olaydir bu.

Kurbaga cevaben söyle der:

-Madem 70 milyonluk bir zaman diliminde gerçeklesmis diyorsun, o zaman bana 70 milyon veya daha erken bir zaman dilimine ait kayalar içerisinde böylesi bir tane balik fosili göster desem, gösteremeyeceksin. Kaldi ki daha geçen ajanslara düsen bir haber de; 1939 yilinda Afrika kiyisinda kurbagalari meydana getirdigi sanilan Latimeria cins bir Crossopterygian baligin halen balik olarak yasadigi ortaya çikmistir. Görüyorsun bu olay tek basina balik ve kurbaga arasinda ara formun olmadigini ortaya koymaya yeter artar da.

Tabii balik, kurbaganin önüne koydugu delillerden balik ve kurbaga arasinda geçisleri gösteren ara formun olmadigini anlayinca bu sefer baska bir iddiayi gündeme getirir, der ki:

-Bak evlat! Madem beni kaale almiyorsun, bak geçenlerde arkadaslarim birçok balik gruplarini incelemeleri sonucunda; yassi yüzgeçli baliklarin, kurbagalarin ve sizin gerçek ataniz olabilecegi kanaatine vardilar. Isterseniz sizde bir inceleyin görün, bak o zaman kuyruklu su kurbagaya (Ichthyostega) ait iskeletin kismi olarak kurbagaya benzedigini, hatta karmasik bir bas tipli omurga ve iç kulak girintilerine sahip oldugunu, yüzgeçlerinde ise kemik kalintilarinin oldugunu göreceksin. Sanirim bu olay Devonian devrinin sonlarinda gerçeklesti diyebilirim.

Kurbaga en nihayetinde tüm bildiklerini ortaya söyle dökerekten cevap verir:

-Yani diyorsun ki kurbagalar Devonian sonunda piyasaya çikti. Hadi öyle oldugunu kabul etsek bile bunlarin atasi oldugunu söylediginiz Crossopterygian’larin (yassi yüzgeçli balik) Devonian devrinin basinda veya ortasinda evrimlesmis olmasi gerekmez mi? Hadi bundan da vazgeçtim diyelim. Peki, Devonian devrinde yasadigi söylenilen hem yassi yüzgeçli baliklarin hem de tatli su formlarin gruplar halinde ortadan kalkmasi gerekmez miydi? Üstelik Missipian periyodunun basinda üç kurbaga takimi daha bulunmustur. Dolayisiyla sizin iddianiz geregi bu üçlünün Crossopterygian (yassi yüzgeçli balik) su kurbagasindan (Ichthyostega) evrimlesmesi gerekirken bir bakiyorsun tam aksine bu üçlü grubun hiçbir ferdinde yassi yüzgeçli balik ve kuyruklu su kurbagasi gibi bas tipli bir omurga yapisi yoktur. Bilakis bu grubun tüm üyeleri son derece ilkel zarf türünden (lepospondylous) diyebilecegimiz bir omurga yapisina sahiplerdir. Ayrica bu üçlü takimin bir ferdi olan Aistopoda’nin 200 adet omurga ve uzun vücutlu yapisiyla da dikkatleri üzerine çekmektedir. Ayni zamanda bu takimin üyelerinin kahir ekseriyetinin ne görünürde ayaklari mevcut ne de gögüs veya legen kemiklerinin olduguna dair herhangi bir iz mevcut. Hakeza Nectridea takiminin bazi elemanlari da öyledir. Anlasilan o ki bas tipli omurga, yassi yüzgeçli baliklarla kurbaga arasinda dogrudan iliski kurulmaya çalisilmasi son derece akla ziyan bir tutumdur.

Simdi madem Aistopoda ve Nectridea; hem Crossopterygian (yassi yüzgeçli balik), hem de su kurbagalariyla (Ichthyostega) uzaktan yakindan hiçbir benzerligi yok, o halde bu durumda hala yassi yüzgeçli balik ve su kurbagalarin tüm baliklarin atasidir diyebilir misiniz? Üstelik ben sana yasayan üç kurbaga takimindan söz ettim, hatta bunlara Semenderler (keler), Newtseler (keler), ayaksizlar (Coacilia), ayaksiz solucanlar ve kurbagalari da (Anura veya Sallentia) ilave edebiliriz. Sözünü ettigim bu canlilar uzun arka ayaklara, zarf tipi bir omurgaya sahip olmakla birlikte, bunlar ayni zamanda kuyruksuz olup kara omurgalilarin en modern, belki de en gelismis üyeleridirler. Tüm bu bilgiler isiginda; bas tipli omurganin kurbaga ile atalari kuyruklu su kurbagalar arasinda geçit köprüsü olusturmadigini rahatlikla söyleyebiliriz. Yani Paleozoik’te ortaya çikarilan kurbagalarin hiçbirisinin bu modern üçlü takimi çagristiran hiçbir geçis formuna rastlanilmadigi gibi arada telafi edilemeyecek derecede büyük bir boslugun bulunmasi apayri bir vaka olarak önümüzde durmaktadir. O halde sizden özellikle rica ediyorum, lütfen kendini bana ata ilan etme. Çünkü tüm bu formlarin kesinlikle evrim geçirmedigi gayet açik bir sekilde ortada dururken kendimle alay edilmesine asla müsaade edemem.

IV. Masal (Kurbaga-Sürüngen)

Bir varmis bir yokmus, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber develer tellal iken, ben anamin besigini tingir mingir sallar iken, kurbagadan sürüngen meydana gelmis güya. Tabii bunu duyan sürüngen, hemen kendine atalik taslayan kurbagaya söyle demis;

-Öyle diyorsun da. Ama söyle bir geçmise baktigimda buna benzer atalik iddialarin tekrarini güya omurgasizlarin omurgaliya, bir baligin dört ayakli bir yaratik türe (tetrapoda türüne), uçmayan bir hayvanin ise uçan bir hayvan türüne evrimlestigi seklinde bir sürü uydurulmus hikâyelerin girla gittigini gördüm. Peki, bir sürü hikâye uyduruldu da ne oldu, günün sonunda görüldü ki iddia edilen evrimlesme dönüsümlerini dogrulayan tek bir ara form fosil türü bile bulunamamistir. Kaldi ki yasayan kurbagalarla sürüngenlerin iskeletleri arasinda bariz farkliliklarin var olmasinin yani sira üstüne üstük sürüngenlerin kurbagalardan farkli olarak yumurtalari rahimde yer almaktadir. Tüm bu gerçeklere ragmen birde karsima çikmissin bana atalik tasliyorsun, olacak is mi?

Bunun üzerine kurbaga dayanamamis söyle cevap vermis;

-Bak evladim! Seymouria ve Didactes senle benim aramda geçisi saglayan Permian devri formudurlar, isterseniz bir de bu ikisini bir arada inceleyiverin, bak o zaman atan oldugumu anlamis olacaksin.

Sürüngen cevaben söyle der;

-Bir kere adini zikrettigin formlar Cotylosauria takimindan ayaksiz sürüngenler olup senin dedigin sekliyle asala Permian döneminde degil bir önceki Pensilvanian devrinde bulunmuslardir. Hatta memelileri meydana getirdigi iddia edilen Synapsida alt takiminin memeli benzeri üyeler de bu devirde görülmüslerdir. Simdi soruyorum nasil oluyor da Seymouria ve Didactes’ler hem benim hem de o devirde yasamis memelilerin atasi olabiliyor. Galiba bir tasta iki kus vurmak kurnazligi denen hinlik bu olsa gerektir.

V. Masal (Sürüngen-Memeli)

Bir varmis bir yokmus, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber develer tellal iken, ben anamin besigini tingir mingir sallar iken, güya memelile, sürüngenlerden evrimleserek meydana gelmis. Tabii memeliler dayanamamis atasi oldugunu iddia eden sürüngene meramini söyle dile getirmis;

-Bak bir zamanlar siz sürüngenler için de birileri çikip habire atanizin kurbaga oldugunu iddia edip kendilerince gülüp egleniyorlardi. Simdi görüyorum ki, ayni oyun biz memeliler içinde sahnelenmek istenmekte. Üstüne üstelik benim atam oldugunu iddia ettigin yetmemis gibi hizini alamayip kuslarin da atasi oldugunu söylüyorsun. Oysa bir koltuga iki karpuz sigmaz, dolayisiyla bu tür bol keseden atip tutmalariniza sasmamak elde degil. Bir kere memeliler olarak sen dâhil diger tüm canlilardan anatomik yönden ciddi manada farkliliklarimiz söz konusudur. Öyle ki üreme tarzimizdan tutunda gerek sicakkanli olusumuz, gerek diyafram aygitimizdan kaynaklanan degisik solunum modellerine sahip olusumuz, gerek tüylerimizin varligi ve gerekse yavrularimizi emzirme biçimimize kadar bir dizi hayati faaliyetlerimiz sizlerden çok farklidir. Kaldi ki kendi grubumuzdan ayi, balina, fare veya yarasa gibi memeli türleri arasinda bile ciddi farkliliklarimiz söz konusudur, üstelik hepimiz ayni jeolojik dönemde ortaya çikmisiz da. Ve bugüne kadar ortaya çikarilan fosil memelilerin günümüzde yasayan memelilerle birlikte birebir uyumlu halde tek alt çene kemigine sahip olduklari gibi orta kulakta yer alan çekiç, örs ve üzengi üçlüsü isitme kemiklerine haiz oluslariyla da uyumludurlar. Tüm bu gerçeklere ragmen birde karsima çikmis ben senin sürüngen atanim diye ahkâm kesebiliyorsun, bu olacak is mi? Oysaki sizlerin alt çenenizde en az dört kemik ve isitme cihazinizda ise sadece üzengi denilen küçük bir isitme kemiginizin varligi söz konusudur. Hadi tüm bunlari yok varsayip görmezden gelsem de, sayet bana simdiye kadar iki veya üç çene kemigi veya iki kulak kemigine sahip geçis formlarinin varligini gösterip ispatlarsan seni kendime atam olarak kabul etmeye söz veriyorum. Ama görüyorum ki sen, iddialarini ispatlamak yerine halen inadim inat sendeki alt çenenin her iki yanindaki üçer tane küçük kemiklerin güya biz memelilerin kulagina siçrayaraktan isitme kemiklerine dönüstürecek bir senaryo ile isi komedi filim hale getirmis durumdasiniz.

Bunun üzerine sürüngen dayanamamis söyle cevap vermis;

-Bak evladim! Synapsida senle benim aramda geçisi saglayan form olabilir, isterseniz bu formu da bir inceleyin belki fikrin degisebilir.

Memeli cevap vermis;

-Sayet kendim Synapsida denen canli türünden evrimleserek meydana gelmissem, bir kere bu söz konusu alt sinif canli türler sürüngen gruplarindan çok önceden yeryüzünde görünmüslerdir. Dolayisiyla bu durumda ben senden önce dünyaya gelmis oluyorum ki, ortada tam da komedi filmlerini aratmayacak bir durum söz konusudur. Bu nasil senaryo ise ogullar baba, babalar ogul olmus bir filimle atalik taslar haldesiniz. Oysa filim izlemeye hiç de gerek yoktur, baksaniza Halep oradaysa arsin da buradadir.

  • (Devam edecek)