Muhsin Kafkas


ISSIZLIK SENDROMU ve GARIP YANSIMALARI


Issizlik sorunu ile her kademe de çalisan isçiler karsilanmislardir.
Malesef ki ülkemizde isçiyi koruyan saglam ve uygulanabilir hak ve hukuki metin eksiklikleri nedeniyle er geç bu sorunla karsilasmamiz kaçinilmaz.
Peki bu sorunla karsilastigimiz da yasadigimiz ruh halleri nelerdir.
Issiz kaldiginda,
1. Kendi kabuguna çekilirsin.
2. Seni arayip soranlarin büyük kismi sormaz olur.
3.Senin bir yere gelecegini düsünen kurnazlar yalandan hal hatir sorar.
4.En önemlisi gerçek dostlarin ortaya çikar.
5.Hirs yaparsin.
6. Intikam duygusu içinde belirir.
7. Garip bir sekilde mahzunlasirsin...
8. Bir süre sonra asagilik kompleksi devreye girer.
9. Uyku düzenin bozulur.
10. Ya çok yersin.
11. Ya da yemekten sogursun.
12. Senin issiz kaldiginda aradigin arkadaslarin hatirina gelir iç geçirir söversin.
13.Ben nerede hata yapitimlar  baslar.
14. Ev ahalisi ile gereksiz buluttan nem kapmalar baslar.
15. Garip bir tasarruf anlayisi bedenine hükmeder.
16.Aslinda çok büyük adammissin da seni anlamamislar fikri beyninde nesvünema bulur.
17. Sakal birakir. Ya da kestirirsin.
18.Salas modasinin yegâne temsilcisi sen okursun.
19. Bayan isen hafif hafif kimselere göstermeden aglama nöbetleri zuhur eder.
20. Erkeksen takmiyorum tripleri meydana çikar.
21. Sosyal medya paylasimlari ile üstünlük kurma çabasi baslar.
22. Garip ve bir o kadar da giderli paylasimlar yapilir.
23. Bir tek o isi sen biliyormussun da senin de kiymetini patron bitmemis ayaklari...
Iste kisaca issizlik sendromu ve yansimalari...
##
"Atatürk, Dinlenmek Için Gittigi Istanbul’daki Florya Köskünden, Yaninda Yalnizca Soförü ile Küçükçekmece’ye dogru giderken Tarlasinda Sabanla Çift Süren Bir Çiftçi Görür. Çiftçinin Sabaninda Kosulu Olan Öküzün Yaninda, Kosulu Bir de Merkep Vardir. Soförüne;
— Arabayi Durdur, Der.
Arabadan Iner. Tarlaya Dogru yürür. Çiftçi Kendisine Dogru Geleni Görmüstür. Sabaninda Kosulu Olan Öküzü ve Merkebi Durdurur. Atatürk, Yanina Gelince,
— Kolay Gelsin Aga, der.
— Sagolasin Bey! Hos geldin.
— Hos bulduk Aga. Yoldan Geçerken Dikkatimi Çekti. Öküzün Yanina Merkep Kosmussun. Hiç Öküzün Yanina Merkep Kosulur mu? Bunlar Denk Degil.
Köylünün Cani Sikkindir. Biraz da Alinmistir. Bezgin Bir Ses Tonuyla,
— Merkeple Öküzün Yan Yana Kosulmayacagini Bilmiyom mu Saniyon Bey. Sen Bunu Bana mi Söylüyon?
— Kime Söylemeliyim Aga?
— Sen Bunu Git Vergi Memuruna Söyle.
— Vergi Memuruna mi?
— He ya! Bu Sene Ürünüm Kit Oldu. Vergi Borcumu Ödeyemedim. Dört Gün Önce Vergi Memurlari Öküzün Esini “Vergi Borcunu Karsilar” Diyerek Alip götürdüler. Sattilar. Benim Öküzün Esi Sizin Gibi Beylerin Sofrasina Et, Sucuk Oldu Bey.
Atatürk, Çok Sinirlenmistir. Aliskanligi Geregi Kizdigi Zaman Kaslarini Çatmaktadir. Onun Bu Halini Gören Köylü,
— Bana Niye Kas Çatiyon Bey. Yalan Söyledigimi mi Saniyon? Sana Ne Söylediysem Hepsi Dogru. Ben Küçükçekmece Köyündenim. Muhtara Sor Istersen. 
Atatürk,
— Neden Kaymakam Bey’e Gidip Durumu Anlatmadin Aga?
— Gittim Bey.
Köylü Duraksamistir. Bunu Anlayan Atatürk, Devam Eder.
— Kaymakam ne dedi?
— Git borcunu öde, dedi.
— Sen de Vali Bey’in yanina gitseydin. 
Köylü Atatürk’ü bir müddet süzer. Atatürk, konusmadan dinlemektedir. Köylü konusmaya devam eder.
— Sen hiç Vali’nin yanina gitmemissin bey. Halindan belli oluyor.
— Halimden belli mi oluyor?
— He ya! Hem gitseydin bilirdin.
— Neyi bilirdim?
— Kapidaki Jandarmalarin adami içeri koymadigini, bey. 
Atatürk,
— Basvekil Ismet Pasa’ya telgraf çekip, durumunu niye izah etmedin?, diye sorar. 
Köylü gülümseyerek,
— Insani güldürme bey. Basvekilin kulagi sagir, duymaz diyola, der.
Atatürk, kizmistir.
— Peki! Gazi Pasa’ya niye telgraf çekmedin? Diye sorar.
— O’nunda bir gözü kör, görmez diyola. Hem, sen zenginsin. Tomofilin bile var. Bunlari heç duymadin mi?
Atatürk, cüzdanindan elli lira çikarir.
— Bunu kabul et aga. Öküzün yanina bir es alirsin, der.
Elleri titreyen köylünün, elini sikar. Yanindan ayrilir. Hizli adimlarla arabasina dogru yürür. Florya kösküne döner. Basbakan Ismet Pasa’ya su telgrafi çeker.
—“ Derhal Heyeti Vekileyi (Bakanlar Kurulu’nu) topla, Istanbul’a gel.”
Basbakan baskanliginda Bakanlar Kurulu Florya kösküne gelirler. Atatürk, soförünü köylüyü alip gelmesi için yollamistir. Arabanin içinde sira sira dizilmis Jandarmalarin arasindan Florya Kösküne gelen köylü “Eyvah ben ne yaptim” diye için için dövünmektedir. Kendisini kapida karsilayan sik giyimli bir beyefendi nazik bir sesle “ beni takip edin efendim” deyince içi biraz ferahlasa da çok korkmustur. Adami takip ederek büyük bir toplanti salonuna girerler. Salon kalabaliktir. Ortada büyük bir masa, etrafinda sandalyelere oturmus sik giyimli insanlar ile ayakta duran iki kisi daha vardir. Gözleri karamis, ayaklari bedenini tasimakta zorlanmaktadir. Heyecandan kalbi firlayacak gibidir. Tanidik bir ses duyar.
— Hos geldin aga. Gel yerin burada. 
Diyen Atatürk, sag tarafinda, yaninda ayirdigi bos sandalyeyi eliyle isaret etmektedir. Köylü, zorlanarak yürür ve yigilircasina sandalyeye oturur. Durumunu anlayan Atatürk,
— Sakin ol aga. Korkacak hiç bir sey yok.
— Sagol bey! Sagol.
Köylünün soluklanmasini ve rahatlamasini bekleyen Atatürk, bir müddet sonra,
— Seni buraya niye çagirdim biliyor musun aga? 
— Hayir bey, bilmiyom.
— Dün bana anlattiklarini, bu gün burada anlatmani istiyorum. Ama; bir tek kelimesini dahi atlamadan, eksiksiz olarak anlatmani istiyorum. Haydi basla, seni dinliyoruz. 
Köylü basindan geçenleri bir bir anlatir. Daha önce söylediklerinin eksik olanlarini Atatürk, tamamlar. Köylünün konusmasi bitince Atatürk, masada oturanlari tek tek tanitir. Kendisinin de Gazi oldugunu söyler. Sonra ayaga kalkar. Elini masaya sertçe vurarak, öfkeli bir sesle;
— Beyler, ben çiftçinin kosumluk hayvanini sattiran kanun istemiyorum. Ben çiftçinin tohumluk bugdayini sattiran kanun istemiyorum. Ben çiftçinin tarim aletini, sagimlik hayvanini sattiran kanun istemiyorum. Ankara’ya dönecek ve bu isi hemen halledeceksiniz.
Bu olaydan sonra asagidaki kanun bir gecede hazirlanip yasalastirilmistir.
Icra Iflas Kanunu Madde 82/4.: Borçlu çiftçi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi için zorunlu olan arazi ve çift hayvanlari ve nakil vasitalari ve diger teferruati ve tarim aletleri haczedilemez..."