Asgari ücret, bir çalışanın emeğinin karşılığında alabileceği en düşük ücret düzeyidir. Tüm dünyada kural olarak yasa veya yetkili kurumlar tarafından düzenlenir. Türkiye’de de, Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirlenir. Komisyon, işçi, işveren ve devlet temsilcilerinden oluşur.
Bu bağlamda Asgari Ücret Tespit Komisyonu 3 kez toplandı, ancak her ne hikmetse zam oranından hiç bahsedilmedi. Nihayetinde, 4. toplantı sonrasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, ‘işçi ve işveren temsilcileri ile sendikaların önerilerini dikkate alarak en dengeli seviyeyi belirlemeye çalıştıklarını’ belirterek asgari ücretin 22 bin 104 TL olduğunu açıkladı...
***
Oysa işveren temsilcisi TÜRK-İş, ‘hükümet ve işveren temsilcileri tarafından ilk 3 toplantıda herhangi bir teklif sunulmadığı ve bilgilendirme yapılmadığı’ gerekçesiyle 4. toplantıya katılmamıştı. Dolayısıyla Bakan Işıkhan’ın açıklaması ile işveren temsilcisinin açıklaması örtüşmediği gibi, açıklanan asgari ücret tutarı dengeden de çok çok uzak kaldı…
***
Hayal kırıklığı büyük olunca, peş peşe tepkiler gelmeye başladı…
***
Ardından Cumhurbaşkanımız ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, "İşveren daha fazla vermek istiyorsa versin, onların önünü kesen yok. Biz tabanı belirliyoruz." yönünde bir açıklama yaptı.
…
Neticede değişen bir şey olmadı…
Toplumun,
2024'te yaşanan yüzde 47’lik kaybın ve 2025 sonu için hedeflenen yüzde 21 enflasyonun esas alınarak asgari ücretin belirlenmesine yönelik talebi hiç kimse de karşılık bulmadı ve asgari ücret zammı % 30’da kaldı….
***
Çok geçmeden tepkiler büyüdü…
Ağrı’dan Ankara’ya ve İstanbul’a kadar birçok yerde protestolar yapıldı… ve yapılmaya da devam edecek gibi görünüyor…
***
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, ‘asgari ücret seviyemiz gelişmekte olan ülkelere göre daha yüksektir’ yönündeki değerlendirmesi de, insanları çileden çıkarttı...
***
Bu tepkilerin haklı olduğu ortada…
Zira asgari ücretin tek standardı, belirli bir tutarın yasal güvence altında olması değildir; aynı zamanda o tutarın toplumsal adaleti sağlayacak, çalışanın ve ailesinin temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek miktarda olması gerekir.
***
Türkiye’deki bırakın gıda fiyatlarını, giyimi, kuşamı...
Sadece kira tutarları dikkate alındığında dahi açıklanan asgari ücretin bunları karşılamaktan çok uzak olduğu izaha muhtaç değil…
***
Birincisi, vatandaş işverenin lütfuna veya insafına bırakılamaz.
İkincisi, Bakan Işıkhan’ın ‘eşinin eski korumasını bakan müşaviri olarak görevlendirdiği, maaşının 100 bin TL olduğu’ yönünde basına yansıyan haberleri gördüğümde, Sayın Bakan, asgari ücret artış oranını belirlerken de eşinin görüşünü alsaymış keşke diye düşündüm bi an…(!)
***
Asgari ücret, yalnızca ekonomik bir düzenleme değil, aynı zamanda çalışanların yaşam kalitesini ve sosyal haklarını güvence altına almayı amaçlayan bir politikadır. Dolayısıyla eşinin korumasına gelince bunları düşünen bir Bakan’ın, ülkede 7 milyon insanı doğrudan (diğer kesimlerini de dolaylı olarak) ilgilendiren bir konuya gelince, bunları düşünmemesi, ücret adaletini dikkate almaması vicdanlara sığar gibi değil…
Ne desem bilmem ki…
Fuzuli’nin dediği gibi, "Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil."
***
Ancak hepimiz şunu biliyoruz ki;
Ücret adaleti sadece ekonomik bir mesele değil, aynı zamanda bir insan hakları meselesidir.
Zira insan hakları, özgürlüklerin yanı sıra insanların onurlu bir yaşam sürdürebilmeleri için gerekli olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakları da kapsar. Bu bağlamda, barınma, gıda, sağlık, eğitim, ulaşım gibi temel ihtiyaçlar insanların yaşamı için gerekli olan temel haklardır.
Bu itibarla;
- Taraf olduğumuz İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi, her bireyin insanca yaşamını sürdürebilmesi için gerekli asgari yaşam koşullarına sahip olma hakkını güvence altına almıştır.
- Anayasalar da, vatandaşların “insanca yaşam” hakkını genellikle sosyal devlet ilkesine dayalı olarak garanti altına almıştır. Bu, çalışanların da adil bir ücretle, yaşamlarını sürdürebilecek kadar gelir elde etmelerini gerektirir.
Nitekim Anayasamızın ‘Ücret emeğin karşılığıdır’ başlıklı 55. Maddesinde; ‘Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır. Asgarî ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da gözönünde bulundurulur.’ der.
***
Dolayısıyla Bakan Şimşek’in gelişmekte olan ülkelerle yaptığı karşılaştırmanın da kabul edilebilir hiçbir yanı yok!
Türkiye’deki asgari ücret diğer ülkelerle kıyaslanacaksa şayet, sadece rakamsal tutarlar dikkate alınamaz. Asgari ücret, barınma, gıda, giyim, sağlık ve ulaşım gibi temel ihtiyaçları karşılaması gereken bir ücrettir. Dolayısıyla ülkenin ekonomik durumuna göre bir kıyaslama yapılırken geçim şartlarının da dikkate alınması ve o kıyaslanan ülkelerdeki tüm bu kalemlere ilişkin fiyatların da dikkate alınması gerekir.
Üstelik OECD, Dünya Bankası ve IMF raporları ile;
Türkiye’de son yıllarda kira, giyim, ulaşım ve diğer temel yaşam maliyetlerinde ciddi artışlar yaşandığı ve bu artışların, sadece gelişmekte olan ülkelerle değil, dünyadaki birçok ülkeyle kıyaslandığında dahi zirvelerde olduğu ortadadır.
Vatandaş, bu raporları bilmese dahi, yaşadığı yokluğu, yoksulluğu herkesten iyi bilmektedir…
Bunun acısını ta ki iliklerine kadar hissetmektedir...
***
Sayın Şimşek, asgari ücret ile bakan maaşları arasındaki fark açısından da ülkemizi gelişmekte olan ülkelerle kıyaslamayı düşünmüş müdür veya düşünüyor mudur bilemiyorum (!)
Ancak şunu net olarak biliyorum ki, belirlenen asgari ücret adaletsizdir ve bu, insan hakları ihlalleri sonuçları doğuracak kadar önemli bir meseledir.
Örneğin evi olmayan veya yetkilileri dinleyip üç çocuk yapan bir vatandaşın 22.104 TL ile insana yaraşır şekilde bir yaşam sürdürebilmesi kesinlikle mümkün değildir…
***
Bu bağlamda, Gelecek Partisi İnsan Hakları Başkanlığı olarak iktidara sesleniyoruz:
Binlerce çalışanın yoksulluk sınırının altında bir ücrete mahkûm edilmesine yüksek sesle itiraz ediyoruz;
Bu zulümden vazgeçin!
Toplumsal eşitsizlikleri derinleştirmeyin…
Sosyal adaleti daha fazla zedelemeyin...