Göktan Ay


Bahadır Yenişehirlioğlu; “Sanatı hayatımıza dahil etmek mecburiyetindeyiz.”

İsa Tatlıcan (Sabah) Ak Parti yeni MV Bahadır Yenişehirlioğlu ile görüşmüş; “2023 seçimlerinin ardından milletvekilliği ve AK Parti Grup Başkanvekilliği ile devam eden dolu dolu bir yaşam yolculuğu var.


İsa Tatlıcan (Sabah) Ak Parti yeni MV Bahadır Yenişehirlioğlu ile görüşmüş; “2023 seçimlerinin ardından milletvekilliği ve AK Parti Grup Başkanvekilliği ile devam eden dolu dolu bir yaşam yolculuğu var. Geçtiğimiz ay çok büyük bir trafik kazası atlatan Bahadır Yenişehirlioğlu'na geçmiş olsun dileklerimi ilettim, hayat yolculuğundan, siyasetten ve sanat dünyasındaki mahalle baskısından merak ettiklerimi sordum.”

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/tatlican/2023/07/17/batida-ulkesine-bu-kadar-dusman-sanatci-goremezsin

 

Biz de “geçmiş olsun” bazı görüşlerimizi paylaşmak isteriz…

Aslında ben siyaset defterini 90'lı yılarda kapatmıştım. Yaptığım işleri seviyordum. Milletvekili olmak gibi bir talebim de olmamıştı. Hayat bazen insana sürprizler yapıyor. Siyaset de benim için sürpriz oldu. Benim Sayın Cumhurbaşkanımız ile hukukum kendisinin il başkanlığı dönemine kadar uzanır. Oğlumun isim babasıdır, kızımın nikâh şahididir. Bazı insanların taleplerini asla geri çeviremezsiniz. Türkiye Yüzyılına Cumhurbaşkanımızla yürümek bir onur. Bunu hep söyledim ve birçok kez mahalle baskısına maruz kaldım. Hep önümüz kesildi.”

AY: Elbette siyaset sürprizlerle doludur, bir meslek değildir. Önemli olan TBMM’de kaldığı sürece geldiği alana hizmet etmek, özlük haklarını düzelttirmek için çalışmak, kaliteden ödün vermemek, MV bittiğinde olumlu olarak anılmak vb. Sn. Yenişehirlioğlu, mademki Sn. Cumhurbaşkanımıza bu kadar yakın ve Ak Parti Grup Başk. V. oldu. Sanat-Kültür alanında yapılan yanlışları aktarabilir ve daha doğru işlerin yapılmasına öncü olabilir ve daha önemlisi Kültür Bakanlığı’nın bağımsız olarak yeniden ihdasını sağlayabilir. Takipçiyiz…

“14 Mayıs seçimlerinde Manisa'dan aday gösterildim. Farklı bir bir seçim çalışması yaptık. Gençlerle irtibat kurduk. Gerçek ve sahici bir propaganda süreciydi. Bunun da sonuçlarını aldık çok şükür. Daha sonra AK Parti Grup Başkanvekilliği görevi tevdi edildi. Herhalde ilk milletvekilliği döneminde Grup Başkanvekili olan ender siyasetçilerden biriyim. Bana duyulan bu güvenin boşa çıkarmayacağım. Yaptığım her işte koşan biri oldum. Koşmaya alıştım, yatmak bana göre değil. Şu an tedavi sürecinde istirahat etmek zorundayım ama nasıl yattığımı bir ben bilirim bir de Allah.”

AY: AK Parti Grup Başkanvekilliği zor bir görev. İnanmadığın kararları bile parti gereği savunmak zorundasın. İnşallah bu durum onu değiştirmez. Başarılar diliyor, ama dikkat diyoruz…

“Kültürel iktidar meselesinde bizim de bir özeleştiri yapmamız gerekiyor. Açık konuşalım; sanata gereken önemi vermiyoruz. Bizim camianın en büyük eksikliği sanırım bu. Sanatın ön planda olduğu medeniyetler ve ülkeler hep yükselmiştir. Tarihte bunun birçok örneği var. Biri de Osmanlı İmparatorluğu. Müslümanların estetikten uzak olması kabul edilemez. Bunun zenginlikle fakirlikle ilgili olduğunu da düşünmüyorum. Muhafazakâr camia sanatın önemini ve gücünü yavaş yavaş kavramaya başladı. Bu çok önemli. Bunu bir eylem planı ile hayata geçirme zamanı. Sanatı, toplumun tüm katmanlarına yaymalıyız. İllaki icracı olmanız gerekmiyor elbet, lakin sanatı hayatımıza dahil etmek mecburiyetindeyiz. Bir kitaptan, bir şiirden, bir resimden, güzel bir oyundan mutlu olmak da bir başlangıç olabilir.”

AY: Nihayet bir Ak Parti MV’den doğru söylemler ama önemli olan partiye ve kararlara yansıması;

1/ Sanata gereken önemi vermiyoruz. Bizim camianın en büyük eksikliği sanırım bu. (Birçok yazımızda bundan bahsetmiştik. Bir önceki yazılarımızda bu konuyu Yusuf Kaplan, Murat Belge ve Müfid Yüksel’in ağzından yazmıştık)

2/ “Sanatın ön planda olduğu medeniyetler ve ülkeler hep yükselmiştir.” Elbette, ama 21 yılda bunu Ak Parti’ye anlatamadık. Eşim Şişli AK Parti’de üst görevde bulunduğu halde, Şişli Belediyesi Salonlarında yaptığımız Festival konserlerinde tabandan katılımı sağlayamadık.

3/ “Sanatı, toplumun tüm katmanlarına yaymalıyız.” Doğru, ama Ak Parti kitlesi böyle oluşturulmadığı için çok zor. Yaşayışıyla/evlilikleriyle/söylemleriyle Ak Parti ile uyuşmayan bir kadın sanatçıyı bile; alkışlamayı, sarılmayı, öpmeyi çok seviyorlar. 

“Uzun zamandır şöyle bir sorun ile karşı karşıyayız. Daha çok para kazanmak, ünlü olmak, ödüller almak istiyorsan dinine, milletine, değerlerine, ülkene ve tarihine sövmen gerekiyor gibi bir anlayış var. Bu çok yanlış. Sen Paris'te ödül alırken Fransa'nın soykırım tarihini, Cezayir'de yaptığı katliamları ve tecavüzleri yüzlerine vurabiliyorsan o zaman avuçlarım patlayana kadar seni alkışlarım.”

Ama maalesef kendi değerlerine sövmeyi, Batı'nın değerlerine kayıtsız şartsız teslim olmayı, öykünmeyi bir marifet zannediyoruz. Sen o ödülü alırken "Srebranitsa soykırımı mağdurlarına adıyorum" diyerek Avrupa'nın utancını yüzüne vurabilseydin evrensel bir insan hakları temsilcisi gibi görünürdün. Ama kendi ülkene sövmek kolaycılığına kaçıyorsun. Bu olmaz.

Toplumsal değerlere sövmek, Batı'ya öykünmek, ülkesine düşman olmak, LGBT savunuculuğu yapmak aslında "beni fonlayın, beni yükseltin" anlamı taşıyor.

Ülkesini seven her sanatçı mahalle baskısına maruz kalıyor. Bunu ben de yaşadım birçok sanatçı da yaşamıştır. Muhalif olabilirsin. İktidarla aynı düşüncede olmayabilirsin. Ama muhalif olmak toplumsal değerleri yıkmak demek değildir. Batı'da ülkesine bu kadar düşman sanatçı göremezsiniz.”

AY: Sn. Yenişehirlioğlu’nun bazı söylemlerine katılamıyoruz. 

1/ “Daha çok para kazanmak, ünlü olmak, ödüller almak istiyorsan dinine, milletine, değerlerine, ülkene ve tarihine sövmen gerekiyor gibi bir anlayış var.” Maalesef “ödül almak” için yapılmıyor. Yaptığı bir iş den dolayı (dizi, oyunculuk, sinema, pop vb.) ödüle layık görülüyor, alt yapısı olmadığı ve şımardığı için de güncel bir olayla/söylemle kendini göstermek istiyor. Biz de ödül alanlar; yeteri kadar hazırlık yapmıyor, kekeliyor, cümleyi kuramıyor vb. 

29 yıldır düzenlediğimiz İstanbul Türk Müziği Festivali ödüllerinde bunları yaşamıyoruz. Çünkü ödül sahipleri bir dizi/oyun/eser vb. meşhur olmamış, yıllarını Türk Müziğine adamış isimler. Konuşmaları da, teşekkürleri de doğru ve olgun oluyor.

2/  “Kendi değerlerine sövmeyi, Batı'nın değerlerine kayıtsız şartsız teslim olmayı, öykünmeyi bir marifet zanneden” kişinin, sanatı ne olursa olsun kalıcı olması, milletin gönlünde yer etmesi mümkün değildir. Üstat Ahmet Özhan’ın dediği gibi; “ Gerçek Sanatçı toplumuyla yabancılaşamaz, toplumun sorunlarından uzakta duramaz, değerlerine saygısızlık yapamaz.”

3/ “Mahalle baskısı” maalesef son yılların bir sorunu… İktidarın kendisini eleştirenleri ötekileştirip, övenlere yeni maddi kapılar açması, iki tarafın da kemikleşmesine yol açtı. Ayrıca, Sn. Erdoğan ve ekibinin, müzisyenlere olan olumsuz bakışının da bunda etkisi oldu. Oysa Sn. Yenişehirlioğlu’nun dediği gibi; “Muhalif olabilirsin. İktidarla aynı düşüncede olmayabilirsin. Ama muhalif olmak toplumsal değerleri yıkmak demek değildir.” Ama bunu Sn. Erdoğan’a ve Ak Parti Grubuna da anlatması, inandırması gerek. O zaman ülke ve sanat kazanacaktır. İktidar ile iş yapan, ama tam tersi görüşte olan, dışarda başka-içerde başka konuşan müzisyenlerimiz var, onların derdi hep para kazanmak… İktidarın kim olduğu önemli değil…

4/ Sn. Yenişehirlioğlu’nun; “Batı'da ülkesine bu kadar düşman sanatçı göremezsiniz.” görüşlerine katılmıyoruz. Bu cümleden, “ülkemizde çok fazla düşman sanatçı var”  gibi bir anlam çıkıyor. Elbette; sanatçı mı, yorumcu mu, popüler mi, oyuncu mu?” gibi tanımların yapılması gerek, ama hala yapılamadı. Her zaman çoğul ifadelerden kaçınırım, Sn. Yenişehirlioğlu’nun izniyle cümleyi şöyle düzeltmek isterim; “Maalesef, ülkesine düşman bazı popüler isimler görebilirsiniz.”

Sonuç: İsa Tatlıcan’a (Sabah) bu söyleşi için teşekkür ederiz. Kendisi ile görüşlerimiz çoğunlukla uyuşuyor. Gördüğüm kadarı ile TBMM iyi bir kültür inanı kazanmış… Arzu ederse; Kültür-Sanat-Müzik vb. alanlarında destek vermeye hazırız.