Ahmet Rauf Akay


BAHTSIZ NARİN

Onca zaman geçtikten sonra zaten kimse küçük Narin'in canlı bulunabileceğini beklemiyordu. Cesedi bulunduktan sonra ortaya dökülen bilgiler hepimizin aldatıldığını, duygularımızla oynandığını gösterdi.


Onca zaman geçtikten sonra zaten kimse küçük Narin'in canlı bulunabileceğini beklemiyordu. Cesedi bulunduktan sonra ortaya dökülen bilgiler hepimizin aldatıldığını, duygularımızla oynandığını gösterdi.

Aslında neredeyse bütün aile Narin'i öldürüldüğünü biliyormuş.

Kontrol dışı bir ilgi ile olay kamuoyuna mal olunca üstünü örtemediler, kameraların önünde tiyatro yaptılar.

Narin kaybolduktan sonra köy dışında olan -baba hariç- diğerleri baştan beri ya bilgi sahibi, yahut olayın bizzat içinde. (Babanın da döndükten sonra olaya vakıf olduğunu düşünüyorum.) Nitekim amca ile R.A.arasındaki mesajlaşmadaki- daha ölmemiş- kaydı bahtsız Narin'in bir müdahaleye maruz kaldığı ama hala ölmediği, belki de can çekiştiği, R.A.'nın da yanında olduğu  anlamına geliyor.

Şu ana kadar kim ve niçin öldürdü sorusu cevabını bulamadı. Net olan sadece amca Salim Güran'ı aracında bulunan ve Narin'le eşleşen DNA örnekleri ile itirafçı  Nevzat Bahtiyar'ın beyanları. Bu iki kişi cinayetle şu veya bu şekilde ilgili. Üçüncü şüpheli ise,  kolunda ve sırtında yara izleri olan ağabeyi Enes.

Ağabey öldürdüyse baba o sırada köyde olmadığı için amca Salim Güran cesedi ortadan kaldırma işini üstlenmiş, ağabeyin rolü yoksa amcanın aracındaki DNA tespitleri amcayı direk olayın faili haline getirir. Olay bu kadar büyümese, muhtemelen cinayet  aile içinde yaşı küçük birinin üzerine yıkılıp kapatılacaktı. Kamu vicdanı bunu engelledi.

 Bu tür olaylar, ahlaki çözülmenin hangi boyutlara vardığını gösteren tehlike sinyalleridir. Daha birkaç gün önce Tekirdağ'da 2 yaşındaki Sıla bebeğe cinsel istismarda bulunulup, balkondan atıldığı ortaya çıktı. İki yaşındaki bir bebeğe insan nasıl musallat olur, nasıl böyle bir -alçaklığa- kalkışır?  Üzerinde asıl kafa yormamız gereken konu budur, bize ne oluyor? nereye gidiyoruz? Bu soruların cevabını ve önlemlerini en seri şekilde almak zorundayız.

Rahmetli Ahmet Er, toplumsal çürümeye bakarak şöyle derdi;" peygamberler hep fetret dönemlerinde, ahlakın dip yaptığı, insanlığın iflas ettiği dönemlerde gelmiştir. Bugün de bir peygamber'in gelmesini gerektirecek boyutta bir ahlaki yozlaşma var. Ama Hz. Muhammed (S.A.S.) son peygamber, artık bir peygamber gelmeyecek, korkarım ki bu çürüme hepimizin felaketi ve kıyameti osun."

Bu tip olaylar, toplumsal felaketi, helaketi davet eden şeyler. Dilerim,büyük felaket kapımızı çalmadan kendimize gelir,çocuk katillerini, bebek istismarcılarını aramızda barındırmayan yüksek bir ahlak düzeyine erişiriz. 

SOLA DÖNÜŞ DEĞİL,AKP'DEN KAÇIŞ

Soykırımcı İsrail'in kurşunları ile şehit edilen Ayşenur Ezgi Eygi'nin cenazesi Türkiye'ye getirildi. Bu vicdanlı kızımıza rahmet diliyorum.

Özgür Özel, aileyi ziyaret etti, başsağlığı diledi, iyi de etti. Ancak sonrasında yaptığı açıklamalar, Eygi ile Deniz Gezmiş arasında kurduğu ilişki, -kafasının 70'li yıllarda kaldığını gösteriyordu.Eygi'nin Filistin'e desteğini  solculukla ilişkilendirmesi ise çocukça ve toplumsal gerçeklikle bağdaşmayan bir tutumdu.Elbette Türk solu içinde içi yanan büyük bir kitle var. Tutarlı bir tepki de gösteriyorlar.  Ancak acının solu sağı olmaz.Tıpkı İslamcısı olmadığı gibi.

İktidara oynayan bir parti -solculuk üzerinden- siyaset yaparsa klasik tabanı dışında kendine oy verenleri  partiden soğutur. İktidara oynamak  toplumsal ortalamaya göre siyaset yapmayı gerektirir. CHP çatısı altındaki bir kısım marjinali memnun etmeye çalışmak, geniş bir kitleyi feda etmektir.Yeni oy veren seçmen CHP'nin -solculuğu için- oy vermiyor. Kitleler bu talan düzeninden kurtulmak için çıkış yolu arıyor. Bu arayış sola dönüş olarak yorumlanır, ona göre bir siyaset dili kullanılırsa  bütün umutlar heba olur, değişim bir başka bahara kalır. 

Bizden söylemesi.