Nusret Çiçek

Tarih: 05.06.2023 11:42

BAL KABAĞI ORTADAN ÇATLADI

Facebook Twitter Linked-in

Cumhurbaşkanı Yemin töreninde, CHP ile ortağı  Yeşil Sol parti ayağa kalkmayınca yemin yarıda kalmadı, kalmaz da...

Aksine…

Saadet Partisi ile   Gelecek Partisi  ayağa kalkınca bal kabağı ortadan çatladı.

Aldın mı babayı!

İYİ Parti de, “Ortaklık buraya kadar” dedi ve çekildi.

Demek ki içi dışı ayarsız ortaklıklar pazara kadar.

Kaldın mı  meydan direği gibi tek başına!

Aslında Kılıçdaroğ’lunun en büyük sıkıntısı koltuğudur.

Kendisi gelişim derken İmamoğlu değişim diyor.

Yandı gülüm keten helva!

Bunun da anlamı, sen git ben geliyorum.

“Sana Söz” yazılı pankartlar çöpçülerin süpürgelerine takılarak çöp bidonlarına atılmaları  aslında sahibinin sesine bir mesajdır.

Demek ki bu anlamsız laf salatası işe yaramayınca çöpü hak etmiş oluyor.

Mücahit oldu, seyit oldu, alevi oldu, Müslüman oldu…

Bir türlü yaranamadı.

Tüm gözler ileride yapılacak genel kurulda.

İmamoğlu kazanabilir mi? Sorusuna benim cevabim, çok zor.

Artık CHP eski CHP değildir.

Kılıçdaroğlu başına gelecekleri bildiği için tedbirini çoktan almıştır.

Kolayına gitmez…

Amma bir dahaki seçime kadar da gitmez.

İlla ki değişim.

Kamera şakası sayesinde Kılıçdaroğlu'nun şansı yaver de girmiş olduğu her seçimi yaver  değil.

Karavana...

Bu sefer, oldukça umutluydu fakat yine olmadı.

İşin doğrusu…

Olmasa da bile, tecahülü arif siyaseti  sayesinde CHP’yi  ilk defa yüzde kırk yedilerin üzerine çıkarmayı başaran Kılıçdaroğlu’dur.

Büyük bir başarı.

Belki de terörle anlaşmalara girmemiş olsaydı kazanabilirdi.

Tersini söyleyelim…

Ülkenin büyük şehirlerini kaybeden AK parti, Anadolu'nun teröre karşı olan öfkesi yüzünden seçimi kazanmıştır.

Değilse, o da kaybedebilirdi.

Nedeni ise…

Büyük şehirler…

Seçimin sonucunu her zaman onlar  belirler.

İYİ partiye de dokunmuş olalım.

Şimdi yaptığını o zaman yapacaktı.

Meral Akşener, kalktığı koltuğa tekrar oturmamış olsaydı tek başına daha çok oy almış olurdu diye düşünüyorum.

Ayrıca, “ Anıtkabir de iman tazeledim, iktidar olduğumda Medeni Bilgiler ders kitabını yeniden okutacağım” gibi boş sözlerden yara almıştır. O hala milleti eski uykusunda zannediyor.

Bu millet artık…

O kitabı okutmanın ne demek olduğunu gayet iyi biliyor.

Gelelim iktidara…

AK parti seçmeni;

telefonları halka kapalı, randevu vermeyen, halkın ayağına kadar gitmeyip tepeden bakan belediye başkanlarına artık geçit vermiyor.

İşte deneyimi ortada…

Hadi  İzmir’i anladık.

Benim de dedemi birileri Karadeniz'in dağlık arazisinden Ege'nin en verimli topraklarına yerleştirse, amcalarımı, dayılarımı  devletin en yüksek makamlarına  tepeden indirse ben de oyumu hep o partiye veririm.

Ama diğer şehirler için aynı şey söylenemez.

Kocaman İstanbul'u büyük bir çoğunlukla kazanmışken yine büyük bir çoğunlukla nasıl kaybedersin?

Ankara da öyle…

Edirne, Adana,Eskişehir, Aydın, Diyarbakır…

Türkçesi, bu bir liyakatsizlik  zaafıdır.

Kimleri nerelerde görüyoruz.

Ö yüzden diyorum…

CHP HDP’ yi peşine takmamış olsaydı kazanma şansı oldukça yüksekti.

İkinci asıl mesele Milli Eğitimdir…

İçine görsel yayınlar da girer.

Yıkıcı diziler, şiddet, çıplaklık.

Atatürkçülük ayağından eski tas eski hamam hala sürüp gidiyor.

İktidar…

Sırf bu yüzden asıl  seçmenini kaybettiğinin farkında değil midir?

Tarihi ağırlığı olan Osmanlıcayı  zorunlu derslerden sayamadılar.

İngilizlerin yalan yanlış yazmış olduğu tarih eğitimde hala yerini koruyor.

Milli tarih yazılacaktı, 21 yıldır yazılmadı.

Bu milletin çocuklarına verilen emperyalist eğitim hem yetersiz hem de yıkıcı.

Eski ayağı çarıklı laikçiler neyse de Müslüman aileler  tehlikede.

Ahlak, edep, maneviyat diye bir şey kalmadı.

Bu gidişata kim dur diyecek?

Her kim olursa olsun…

Her türlü kirliliğe hürriyet tanıyan Latin demokrasiyi kutsayanlarla, laikliği aklayanlar nesillerimize hiçbir şey veremezler.

Gider tapınır geri gelirler…

Yüzüncü yılı kutlamanın ne demek olduğunu bu millete anlatmadan, belli ki  saplantıların birbirlerinden pek de farkı olmayacak.

Kalas mıhı gibi çek birinden çak öbürüne!

Yeni buluşlarla gurur duymuş olsak da sosyal yapıdaki erozyonla ancak üzülürüz.

Deseler ki, hızlı tren mi yoksa milli eğitim mi öncelikli.

Derim ki, ben ve benim gibi milyonlar  yaya yürümeye razıdırlar, hatta et yemezsek, oradan oraya uçmasak da olur,

yeter ki bu milletin ruhuna hitap eden Milli Eğitimimiz,  laik olduğu seviyeye gelsin otursun.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —