Raziye Gök Aktaş

Tarih: 16.01.2025 19:00

BAŞIMIZ BORÇTAN KURTULMASIN MI?

Facebook Twitter Linked-in

Günlerdir, birçok kanalda evlilik kredisi ve çocuk parası yardımları konuşuluyor.

Sayın Cumhurbaşkanı tarafından aile yılı ilan edildi. Hemen arkasından da 18-30 yaş arası evlenecek gençlere bazı koşullarla iki yıl geri ödemesiz 48 ay vadeli 150binlira kredi desteği sunulacağı ilan edildi. 

4 saat içinde evlilik kredisine başvuranların sayısının 4331 kişi  olduğu açıklandı.

Yine yeni doğacak ilk çocuk için verilmekte olan tek seferlik doğum yardımı 5bin liraya, ikinci çocuk için her ay 1500 liraya, 3.üncü  için aylık 6500 lira, 4. Çocuk için ise 5bin lira yardım ekleneceği,  yardımın çocukların 5 yaşını tamamlamasına dek devem edeceği ilan edildi.  Bu şekilde 4 çocuklu bir aileye 11.500 lira para girecek denilmiş oldu. 

2015 yılında ilk defa uygulanan doğum yardımı doğurganlıkta zayıflamış nüfusun azalma yönünde olmasından dolayı bu yılda  devam ettiği söylendi.

Tüm bunları duyunca kendi aramızda “ yüksek enflasyon, işsizlik, düşük gelirlilik, gelir kaybı, ekonomik kaygı, yaşamda mutsuzluk, gibi unsurların bir etkisi yokmuymuş ? “ diyenler oldu. 

2015 den beri yapılan adına “çocuk yardımı” denilen yardımın adı neden “çocuğa yardım” değil.

3.çocuk için 6500 olan aylık yardım ikinci çocuk için neden 1.500 lira. İkinci çocuğun masrafı 3. Çocuğun masrafından daha mı az da arada 5bin lira gibi bir fark var diyenler oldu. 

Gerçekten algıda nereye gideceğiz çok merak ediyorum. 

İktidarın iktidarda kalabilmek için ihtiyaç duyduğu tek şey ihtiyaçlı sayısını kaybetmek istememesi midir?

Gençlerimizi yeni doğacak çocuklarımızı ihtiyaçlılıktan kurtaracak çalışmalar yapmak varken neden parasal borçlanmaya maruz bırakıyoruz? 

Neden maddi ihtiyaçlılığı ortadan kaldıracak kalıcı kesin çözümler bulamuyoruz?

Evlilik müessesesi ve çocuk sevgisinin ne yüce bir duygu ve düşünce yaşattığını ve ne derece büyük sorumluluk gerektiğini bilmek ve bu bilinçle yaşamak son derece önemlidir.

Sevgi ve saygının hissiyatı ile iki kişinin hayatını birleştirme kararını ekonomik nedenlerden kaynaklı geciktirmesi, sevgisini arzuladığı evliliği talep ettiği zaman da yaşayamaması belki duygularını yıpratacak, belki birliktelik kararlarını ertelemelerine neden olacak, belki de ayrılıklarına neden olacaktır.  

Gençler ne iş olursa yapıyor.

Onca yıl okuyup lisans diplomasını dosya arasına koyarak asgari ücrete market kasiyerliği, reyon görevliliği yapan mühendisler, öğretmenler var.

Kamu personeli olmak için istemeyerek parti üyeliğine kayıt kaptırmak zorunda kalan mimarlar, iktisatçılar var.

Her gün ailesinden bir yol parası dahi almamak için saatlerce yürüyerek iş kovalamaya çalışan gündelik yevmiyeli işçi  gençlerimiz var.

Henüz 18 inde bile olmayan çöp kamyonu arkasında can riskine rağmen çöp toplayan gençlerimiz var.

Asıl istedikleri mesleklerini yapamasalar da ekonomik açıdan bir gelir sahibi olabilmek için asgari ücret veya altına dahi çalışmayı göze alarak her işi yapan gençlerimiz geçinmekte zorlanmaktadır. 

Onca işsiz veya yetersiz gelire sahip gençlerimizin mevcut durumlarındaki borç yüküne bir de yenisini ekleyerek evliliği uzun vadeli parasal borçlanma kredisine bağlamak ne derece doğru olacak, refahı yüksek yaşam şartları ile mutlu evlilik kapısı açacak mı? Bu gençler sonrasında bu krediyi nasıl ödeyecek? Ödeme güçlüğü bu gençlerin evliliklerini zorlaştırmayacak mı?

Diğer açıdan, bu evlilik kredisi  bankacılık sisteminde yeni bir ürün yaratmanın kapısını da açmış olmayacak mı ? 

Bence, Bankacılık sisteminde kredi ürünleri arasına “evlilik kredisi” ürünü de dahil olmuştur.

Peki,  bankacılık ürünleri arasına   “doğum kredisi, çocuk yardımı kredisi” eklediniz mi? 

Doğurganlığın azalmasının önüne geçilmek istenmesi için bulunan yöntem aylık 6500 lira çocuk parası mı olmalıydı? 

Çocuk 5 yaşına gelince bakımı,  ihtiyaçları bitiyor mu? 

Henüz dünyaya gelmemiş bu çocukların bir gün anne ve babasına “siz beni 6500 lira için doğurmuşsunuz” demeyeceğini garanti edebilecek misiniz?  

Bu günden doğmamış çocukların duygularına hasar açabileceğinizi biliyor musunuz?  

Unutmayınız ki çocuklarımızın duygu ve düşüncelerine doğdukları günden itibaren eklenen her şey onların yaşamdaki kazanımlarını etkileyecek unsurlardandır. 

Annelik ve babalık her yönüyle evliliğin kutsal statüleridir.  Bırakında evlilik müessesesi çocuk doğurma gibi özel kararları kişiler hür iradeleri ile alsınlar. 

 Siz, sürdürülebilir kalkınma için enflasyon canavarından halkı kurtaracak, işsizliği önleyecek, adil vergilemeyi sağlayacak, hukukun üstünlüğünü koruyacak politikalar üretin ve politikalarınızı kamuda tasarrufu öncelikleyerek uygulayın.

Bakınız; İşkur verilerine göre, Aralık 2024 de 2.239.882 kişi kayıtlı işsiz var bu sayının 1.137.620 si kadın, 1.102.262 si erkek ve bunların 83.388 si engelli, 426.209 genç, 9.488 i de eski hükümlü bulunmakta ki bu rakamlara kayıt dışı kalan işsizler dahil değildir. Yine işkur verilerine göre; 1.492.999 kişi işkur işsizlik ödeneğine başvurmuş ancak 720.245 kişi işsizlik ödeneği almayı hak etmiş. Barınma için 100m2 bir evin kirasının 15 bin lira olduğu yerde 2025 yılında asgari ücretli için işsizlik ödeneği 10.323,25- TL  ile aç ve açıkta kalmaktadır. 

Gelir İdaresi Başkanlığının verilerine göre Aralık 2001 de 2.870.826 sayıda katmadeğervergisi mükellefi var, Aralık 2024 de  3.705.178 sayıda.  Bu kdv mükellefleri adil olmayan vergilemeye maruz kalmaktadır.  Bu gün tüzel kişiliğe haiz kdv yönünden mükellefler (limited, anonim şirketler ) %25 oranında gelir vergisi tahakkuk ettirirken, gerçek usulde mükellef şahıslar %15 den %40 a varan artan oranlı gelir vergisine maruz kalmaktadır. 

Hizmet işlerindeki bazı sektörler için %10 kdv oranı uygulanırken,  birçok hizmet sektörü %20 kdv oranında kdv yüküne %10 fazla  maruz kalmaktadır.  

Gençlerimiz iş bulsalar aldıkları ücret geçinmelerine yetmiyor, iş kursalar adil olmayan vergileme ile yüksek vergi yüküne, yüksek sgk prim yüküne maruz kalmakla geçinememenin sürecine maruz kalıyorlar. 

Günümüzde enflasyonun Tüik e göre  %45 lerde olduğu yerde,  yoksulluk sınırının 67binlira olduğu yerde barınma ve temel ihtiyaçları karşılama yoksunluğunu çözmelisiniz. Yoksa, ne asgari ücretli, ne beyaz yakalı, ne mavi yakalılar, ülkenin geliri yüksek %20’lik nüfusunun altında kalanlar için ekonomik mücadele hep var olacaktır. 

Raziye GÖK AKTAŞ

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —