Yüksel Durak


Başkanların takımı değil, kulübün başkanları

TARAFTAR GÖZÜYLE SÜPER LİG; 2023-24 SEZONU BİR ŞAMPİYONLUK HİKÂYESİ-II


ŞAMPİYON CİM BOM BOM

Başkanların takımı değil, kulübün başkanları

 

Merhum Özdemir Asaf’tan esinlenerek;

Her şey aynı hızla kirlendi, futbol birinciliği kimseye bırakmadı…

 Desek.

 

Yıl 1905… İmparatorluğun ve imparatorluğun kalbi İstanbul’un zorlu zamanları. O daha çocuk; bir lise öğrencisi. Bir gün arkadaşlarıyla birlikte, “İngilizler gibi toplu halde oynamak ve Türk olmayan takımları yenmek” için bir takım kurmaya karar verir. Elde yok, avuçta yok… İmkânlar kısıtlı. 

Genç Ali Sami ve arkadaşları şartlara, duruma ve zamana bakmazlar, aldıkları kararı hayata geçirirler. Okudukları okulun beş yüz yıllık bir geçmişi vardır. Okul, ülkenin Batı’ya açılan penceresidir. Bu nedenle kurdukları takıma Galatasaray adını verirler.

Ali Sami Yen ilk üye ve ilk başkan olarak kayıtlara geçer.

 

Seksenli yıllarda Galatasaray Avrupa takımlarına ciddi anlamda kafa tutmaya başlar. Yenilir, berabere kalır, arada parlak galibiyetler alır, ülke insanını gururlandırır ve mutlu eder. Ancak sürdürülebilir bir başarı henüz yoktur.

 

Derwall Devrimi’nden hayli zaman sonra zafer 2000 yılında gelir. Galatasaray, rakiplerinin İngiliz, Alman, İtalyan, İspanyol olduğuna bakmaksızın hepsini yener, UEFA Kupası’nı kazanır. Ardından finalde Real Madrid’i yenerek UEFA Süper Kupa’sını müzesine koyar.

 

Ancak Türkiye’de başarı cezasız kalmaz. Rakipler ve diğer takımlar ve futbolun diğer paydaşları Galatasaray’ı geçmek yerine çareyi onu aşağı çekmekte bulurlar. 

İçerideki mücadele dışarıya göre çok daha zorludur. Zaman zaman düşer takım. 2021-22 sezonunu 13. sırada bitirir. Ama Galatasaray’ın genlerinde vazgeçmek yoktur. Tarihinde pes etmek yoktur. Düşse de ayağa kalkmasını bilir camia. 

Cumhuriyetin 100. yılında kalkar ayağa aslan. Dursun Özbek yönetiminde, Okan Buruk’un teknik direktör olduğu “yeni takım” 2022-23 sezonunu, Başkent Ankara’da şampiyon olarak kapatır. 

Lig tarihinde tek sezon şampiyonlukları vardır Galatasaray’ın ancak âdet ve gelenek art arda şampiyonluklardır. 1’den sonra 2, 2’den sonra 3 ve hatta üst üste 4’ü vardır. 

Öyleyse “hedef 2024 yılında 24. şampiyonluktur.”

 

Önceki sezonun yıldızı PSG’den kiralık olarak alınan Icardi olmuştur. Oynadığı oyun, attığı goller, hal ve tavrı, centilmenliği ve Galatasaray aidiyeti ile taraftarın gönlünde taht kurmuştur Arjantinli. Ancak özellikle Arap yarımadasından milyon avroluk teklifler vardır. Yönetim ve Erden Timur’un büyük çabaları sonucunda Mauro Emanuel Icardi Rivero’ya imza attırılır. O artık El-Turko’dur.

Takıma müthiş bir transfer çalımıyla Zaha, yine Premier Lig’den Ndombele, transfer sezonunun yıldız isimlerinden Tete, Bundesliga’nın müthiş sol beklerinden Angelino katılır. İlerleyene süreçte kendine has kişiliği ve oyunculuğuyla Ziyech kadroya dâhil edilir.

Kadrosunu güçlendiren son şampiyonun yeniden şampiyon olması işten bile değildir artık. Lakin futbolda kesinlik asla söz konusu bile değildir. Planlar her zaman tıkır tıkır işlemez.

 

2022-23’ün şampiyonu sezonu erken açar. UEFA Şampiyonlar Ligi gruplarına katılmak için takımın 3 ön eleme maçı oynaması gerekmektedir. Bu aşama, kadro kalitesi ve tecrübesi nedeniyle sorun değildir Galatasaray için. Arada zorlandığı maçlar olsa da ön elemeler geçilir, gruplara kalınır. 

Ön elemelerde El-Turko’nun Molde’ye attığı gol, yılın golü olma güzelliğindedir. 

 

Zaman geçer… Gün geçer, ay geçer… Taraftarların ve futbolseverlerin özlemle beklediği gün gelir, 66. sezon 11 Ağustos Cuma günü başlar.

Galatasaray’ın açılışı Kayseri’dedir. Mutlak favoridir Cim Bom. Ancak Çağdaş Atan’ın kale önüne çektiği “otobüs,” takımı adına başarılı sonuç verir ve maç golsüz biter. 

Bu sonuç taraftarları üzer. Ancak skor taraftarlarının sosyal medya paylaşımları fazlasıyla can sıkıcıdır.

 

İlk haftada Fenerbahçe evinde, maçın çok büyük bir bölümünü 10 kişi oynayan (Kırmızı kart, Maxim 23. dakika) Gaziantep’i zorlukla 2-1 yendi. Maçın son dakikalarında Gaziantep lehine potansiyel penaltı incelemesi taraftarı hayli kastı ancak incelemeden penaltı kararı çıkmadı. 

Beşiktaş, Karagümrük deplasmanından, Trabzon Antalya deplasmanından 3 puanı 1-0’lık skorlarla aldı. 

 

Takımlar belki de henüz sezona hazır değildi fakat hakemlerin hiç hazır olmadığı da görüldü ilk haftada. Nitekim Erman Toroğlu Robin Hood benzetmesiyle haftanın söylemine imza attı; Bizimkiler fakirden alıp zengine veriyor…”

 

Flaş transferler, yıldızlar, uçan kaçan takımlar, anormal bütçe farklılıklarına rağmen kazın ayağı pek öyle olmuyordu. Elbette kolay maçlar olacaktı fakat bazı maçlar beklenilenden çok daha zor geçecekti.

 

2. haftada rakip Rams Park/Ali Sami Yen’de Trabzon’dur. Kayseri maçının tersine Galatasaray maça çok istekli ve müthiş bir baskıyla başlar. Golcü, özellikle büyük maçların golcüsü Icardi bu maça 2 gol sığdırır, takım maçı 2-0 kazanır. El-Turko bu gollerle, sarı kırmızı formayla derbilerde en çok gol atan oyuncu (Hagi-8 gol) rekorunu yakalar.  

Maç aslında hakem yönetimi için kolay bir maçtır fakat Hakem Atilla Karaoğlan zora çevirmeyi başarır. Bu maçın olaysız bitmesinin temel unsuru karşılıklı olarak futbolcuların iyi niyeti ve birbirlerine olan saygısıdır. Maç sonrası Galatasaray cephesi hakeme tepki gösterir. Ligin en centilmen oyuncularından biri olan ve bu maçı bir sarı kartla geçen Icardi’nin maç sonu röportajında değerlendirmesi dikkat çekicidir; …hakemler de iyi olmalı…” 

 

Fenerbahçe Samsun’dan 2-0’lık galibiyetle döndü. Medya, Cengiz Ünder-Dzeko işbirliğiyle ikilinin Roma günlerini hatırlattı. 

Yine sürpriz… Yine Pendik… Türk futbol tarihinin en büyük sürprizlerinden birine 14 Aralık 1999’da, kupa maçında ikinci ligden Pendik FB’yi 2-1 yenerek imza atmıştı. Pendik, Dolmabahçe’de Beşiktaş ile 1-1 berabere kalarak haftaya damga vurdu.

 

Haftanın en güzel görüntüsü, GS’li Kerem Aktürkoğlu’nun maç seremonisine Derya-Hakan Balta çiftinin evlat edindiği depremzede Hilal Bilge ile çıkması oldu. Tekerlekli sandalyedeki Hilal’in, İstiklal Marşı okunurken ayağa kalkması herkesi duygulandırdı. 

Bu maçta tribünlerde bir de konuk vardı… Hakim Ziyech, taraftarların arasından “üçlü” çektirdi.

 

3. haftaya federasyon “erteleme kararı” ile damga vurdu.

Sezonda elliden fazla maç, 3 günde bir maç derken TFF, takımlarımızın Avrupa kupaları maçları nedeniyle maçlarını erteledi.

Erteleme kararını “Yeniden Eski Türkiye/23.08.2023-Enpolitik” yazım ile değerlendirirken medyada pek eleştiri ve yorum yapılmadı.

Ertelenen maçlardan sonra haftanın maçı Trabzon-Rize arasında oynandı. Konuk Rize maçı 3-2 kazandı. Anlaşılan Trabzon için bu sezon çok kolay olmayacaktı. 

 

4. hafta “Filenin Sultanlarının” haftasıydı. 

Son Milletler Ligi Şampiyonu A Milli Kadın Voleybol Takımımız Avrupa Şampiyonu oldu. Kızlarımız müthişti. Vargas’ın yıldızlaştığı turnuvada takımımız finalde Sırbistan’ı 3-2 ile geçerek zafere ulaştı.

 

Gaziantep deplasmanı beklenenden çok daha rahat geçer. Maçın ilk yarısında iki Kerem (Aktürkoğlu ve Demirbay) çok iyidir. Kerem Aktürkoğlu’nun ilk golü VAR’dan döner ama atası vardır çocuğun bu maçta. Takımını öne geçiren golü atar. İkinci yarı sahne Icardi’nindir; 2 gol atar El-Turko, Galatasaray 3-0 kazanır. Maçın hakemi Ali Şansalan gerçekten çok şanslıdır. Galatasaray aleyhine üç büyük hatasına rağmen sarı kırmızılılar maçı kazanınca fazla gündem olmaz.

 

Fenerbahçe, Başkent deplasmanında Ankaragücü’nü 1-0 yendi fakat maçın adamı Hakem Arda Kardeşler ile VAR oldu. Ev sahibinden Mert Çetin’e sarı kart gösterdi hakem. Son adam/Bariz gol şansı düşüncesiyle kırmızı olması gerektiği tartışıldı. Büyük çoğunluğun penaltı dediği (Fenerbahçe lehine) pozisyonu devam ettirdi Kardeşler.  Ancak son dakikalarda Ankaragücü için çalınmayan penaltı düdüğü Hakem/VAR haricinde herkes için penaltıydı.

 

Beşiktaş, evinde Sivas’ı 2-0 yendi.

Trabzon, Rize maçının telafisini İstanbul’da Kasımpaşa maçında yaptı. 5-1 kazandı bordo mavililer.

Haftalardır sıkıntı yaşayan Başakşehir, bu hafta da kazanamayınca Emre Belözoğlu ile yolları ayırdı.

 

5. hafta Samsun maçının ilk yarısında şov yapan Galatasaray devreyi 3-0 önde kapatır. Ancak ikinci devre ile gelen 2 Samsun golü tribünleri ve ekran başındaki milyonları ciddi anlamda kasar. Lakin Ziyech’in kaleye yönelen çok sert şutuna çok ince bir “kafa” dokunuşu yapar Icardi ve skoru 4-2 olarak belirler.

 

Fenerbahçe evinde zorlu Antalya maçını 3-2 kazandı.

Haftanın maçında Trabzon, Beşiktaş’ı 3-0 gibi net bir skorla mağlup etti. Bu maç, Şenol Güneş’in hemen unutulacak maçlar listesine girmişti muhtemelen. 

 

SEZON BİTER Mİ?

Türk futbolunun klasiklerinden olan “bu sezon bitmez” ya da “bu sezon karakolda biter” sözlerinin gündeme geldiği hafta oldu 6. Hafta.

 

TFF Kuntz ile yolların ayrıldığını açıkladı. A Milli Futbol Takımımızın başına Montella getirildi.

 

Temsilcilerimizin Avrupa kupalarında grup maçları başladı. 

Şampiyonlar Ligi’nde Galatasaray’ın konuğu Kopenhag takımıdır. İlk devrede Galatasaray rakibini tam anlamıyla sürklase eder fakat golü konuk takım atar. İkinci devre bir gol daha atan Danimarka temsilcisi 2-0 öne geçer. Galatasaray Boey (86’) ve Tete (88’) golleriyle 1 puanı kotarır. Skor can sıkıcıdır fakat oyun umut vericidir.

Sonra lige döner Cim Bom. Hakem Kadir Sağlam’ın yönettiği maçta Başakşehir’in konuğudur Galatasaray. Başakşehir’in teknik direktörü Kayseri’den ayrılan Çağdaş Atan’dır. Atan, aynı sezonda bir kez daha rakip olur Galatasaray’a.

Galatasaray müthiş oynar. Muslera’ya hiç iş düşmeyen maçta 2-0 öne geçer. Lakin Başakşehir’de Galatasaray’dan kiralık giden Dubois vardır. Fransız, belki de hayatının en iyi maçlarından birini oynar, bir de “kısmet” golü atar, skoru 2-1 olarak belirler. 

Hakem, bir problem yaşanmasın düşüncesiyle suya sabuna dokunmadan bir yönetim anlayışı sergiledi. Fakat suya sabuna dokunmadan bir temizlik mümkün değildi.

Kazımcan Karataş’ın sakatlandığı pozisyonda Başakşehir şutunun direkten dönmesi Kadir Sağlam’ın büyük şansıydı. Ki Kadir Sağlam’ın olaylı Başakşehir-Galatasaray maçı yönetimi bütün tazeliğiyle hafızalardaydı. 

Lakin bu işler şansla nereye kadar giderdi? Federasyon ve MHK nasıl bir çözüm düşünüyordu acaba?

 

UEFA Konferans Ligi’nde fırtınalar estiren Fenerbahçe Alanya deplasmanında 1-0’lık skorla 3 puanı cebine koydu.

Maçta Hakem/VAR yönetimi öne çıktı. Dzeko’nun Beckham hareketine (1998 Dünya Kupası’nda Arjantin maçında gördüğü kırmızı kart ki İngilizler oyuncuyu aptallıkla suçlar) benzer müdahalesinde çıkan sarı kart Fenerbahçe yönetimini kızdırır. İrfan Can Kahveci’nin dirsek teması nedeniyle gördüğü kartta, bu maç için “tespitler” yapan Selahattin Baki’ye göre kartlık değildi. Szymanski’ye yapılan müdahaleye penaltı diyenler olduğu gibi değil diyenler de vardı fakat Baki mutlak penaltı olduğunda ısrarcıydı. Fenerbahçe’nin golü de VAR incelemesine takıldı, karar vermek dakikalarca sürdü. Yayıncı kuruluşun onca kamerasına karşın tatmin edici bir görüntü vermemesi de ilginçti. 

 

Trabzon Hatay’da, 2-0 öne geçtiği maçı 3-2 kaybetti. Trabzon’un inişli çıkışlı grafiği camiada soru işaretlerine neden olurken taraftarları endişelendiriyordu.

Bu maçın hakemi Burak Şeker’de çaldığı düdükler ve göstermediği kartlar ile tartışmaların odağına oturdu.

Beşiktaş, çok zorlandığı ve 1-0 geriye düştüğü maçta Kayseri’yi 2-1 yendi.

 

Hakemler sezona formsuz başlamıştı. Haftalar ilerledikçe formsuzluk artınca doğal olarak tartışmalar giderek daha da alevlendi.

 

7. haftada futbolcular “yeşile” boyandı. İstanbul-Galatasaray maçını Torreira maçı bir Hulk ya da Shrek olarak tamamladı. Meğer güzel görünen zemin gıda boyası ile yeşile boyanmış.

TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi, ertelenen Süper Kupa finalini 30 Aralık 2023 tarihinde oynatmak istediklerini açıkladı. Finalin Suudi Arabistan ya da Abu Dabi’de oynatılacağı haberi tartışmalara neden oldu. Cumhuriyetin 100. yılında bu finalin, sembol şehirlerden birinde (Samsun, Ankara…) oynanması kamuoyunun ortak görüşüydü.

Üstüne bir de “play-off” kafaları hepten karıştırdı. Neyse ki play-off bir daha gündeme gelmedi. 

 

Hafta içinde erteleme maçları vardı. 

Galatasaray İstanbulspor’a konuk oldu. 35’te takım bir penaltı kazandı. Topun başına beklenen Icardi değil Kerem Aktürkoğlu geçti. Herkes şaşkındı. Hani Hakem Abdulkadir Bitigen “emin misiniz” diye sorsa kimse şaşmayacaktı.

Düdükle birlikte Kerem geldi, topu hafifçe ileri yuvarladı. Ok gibi gelen Icardi kalecinin tersine vurdu. Spiker Yalçın Çetin “ve top ağlara… gitmiyor” dedi. Fantastik penaltı bu defa kaçmıştı. PSG’de Neymar-Icardi böyle bir penaltı atmış. Maç 0-0’a kilitlenmiş iken zoru seven El-Turko, Kerem Aktürkoğlu’nun asistinde golü attı, Galatasaray 1-0 kazandı.

Konu çok tartışıldı. Laubalilik, ciddiyetsizlik, rakibi hafife alma gibi bir sürü eleştiri yapıldı. 

Okan Buruk, “oyuncuların kararına saygı duyuyorum” diyerek konuyu Galatasaray açısından tartışmalara kapattı.

 

Beşiktaş çok zorlu bir maçtan sonra Adana’da Demirspor’a 4-2 mağlup oldu. Şenol Güneş, bu maçım sonrasında federasyonun erteleme kararına gönderme yaptı.

Fenerbahçe Başakşehir’i 4-0 ile çok rahat geçti.

 

Galatasaray Ankaragücü’nü konuk ettiği maçta çok zorlanır. Önde baskı, sağdan soldan ataklar, şutlar… Taraftarının tam desteğini alan sarı kırmızılılar bir türlü gol atmayı başaramaz. Nadir Ankaragücü ataklarından birinde, 48. dakikada Cephas’ın golü ile konuk takım öne geçer. 

Galatasaray maçı Ankaragücü ceza sahasına sıkıştırır lakin Bahadır Han Güngördü kalesinde tam anlamıyla devleşir, geçit vermez. Ancak 56’da Zaha, kaleciye “bi dur da!” deyip golünü atar. Ardından Hayrullah Bilazer’in kendi kalesine attığı gol ile skor 2-1 olur.

Duru yoktur Cim Bom’un, ataklar devam eder fakat başka gol olmaz.

Maçta tek isabetli şutunda golü bulan Ankaragücü’ne karşın Galatasaray 13 isabetli ve etkili şut atar. 11 net kurtarış yaparak maçın adamı olmaya çok yaklaşan Bahadır Han Güngördü yine de yenilgiyi önleyemez. 

Beraberlik golünü atan ve iyi bir oyun çıkaran Zaha maçın en iyisidir.

 

Kadıköy’de çok erken bir gol bulan Fenerbahçe Rize’yi farklı yendi; 5-0.

Bu maçta hakem/VAR yönetimi yine şaşırtıcıydı. Fenerbahçe’nin bir penaltısını es geçen hakem yönetimi Rize’nin de bir penaltısını görmeyerek -akıllarınca- durumu eşitledi. Skor itibariyle de kolay olan bir maçı zora çevirmek maharet olsa gerek.

Çağdaş Atan’dan sonra İlhan Palut’ta bütçe ve kadro kalitesini öne sürdü. Ancak teknik direktörlük becerisi tam da böylesi maçlarda gerekmez mi? Değilse maçlar oynanmasın, bütçesi fazla olana 3 puan yazılsın denmez mi?

Beşiktaş Konya’dan 2-0’lık galibiyet ile dönerken Şenol Güneş çok öfkeliydi. Tecrübeli hoca hakemleri, hakem yönetimlerini ve federasyonu sert eleştirdi. Üstelik Güneş’e haksızsın demek pek olası değildi.

Trabzon Pendik’i 2-1 mağlup etti.

7. hafta maçları sonunda erteleme kararı için bir eleştiri de İstanbulspor Teknik Direktörü Olcay Demir’den geldi.

Biz bunu Enpolitik olarak maçlar ertelendiğinde yazmıştık.

 

8. haftada; hakemler, hakem/VAR yönetimleri, federasyon derken doğrudan rakiplere eleştiriler de arttı. Takımlarımızın Avrupa kupaları maçları varken (Galatasaray İngiltere’de Manchester United ile oynayacaktı) Fenerbahçe Başkanı Ali Koç konuk olduğu bir televizyon programı ile gündem oldu. Programın sunucusu Uğur Dündar’dı. Dündar, FB kongre üyesi ve son yılların divan kurulu başkanıydı. Başkan Ali Koç bilindik sert eleştirilerinin yanı sıra doğrudan Galatasaray’a da göndermelerde bulundu.

Futbolun rotası bir kez daha sahadan masaya çevrildi.

Galatasaray Başkanı Dursun Özbek programı “Hacivat-Karagöz” olarak niteledi.

 

Evet, eleştirilerin odağındaki hakem-VAR yönetimleri, MHK, TFF, bu eleştirileri -maalesef- hak etmektedir. Ancak şunu da göz ardı etmemek gerekti; 8. haftaya kadar, kötü yönetim performansına rağmen 4 büyükler hakem hatası nedeni ile maç kaybetmemişti. Oysa diğer takımlardan canı yananlar vardı ve kayıplar ligden düşmeye neden olabilirdi.

 

Bu arada Süper Lig, teknik direktör kıyım değirmeni haline dönmüştü. Emre Belözoğlu, Çağdaş Atan, Hüseyin Eroğlu, Erdal Güneş, Recep Uçar, Fatih Tekke, Tolunay Kafkas takım değiştirmiş ya da görevinden ayrılmıştı. Lugano maçı sonrası Şenol Güneş’te Beşiktaş’tan ayrıldı.

Pendik Teknik Direktörü Osman Özköylü sert çıkarak “Bu takım benim bebeğim gibi… Bu takımı buraya ben ve ekibim getirdi… Hiçbir yere ayrılmıyorum…” dese de kıyıma karşı duramayacaktı.

Teknik direktör değişimi sezon boyunca devam edecekti.

 

Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’nde artık “ezeli rakip” durumuna gelen Manchester United ile oynayacaktı. İngiliz basını, 30 yıl öncesine de göndermeler yaparak Manu’nun cehennemi bulduğunu yazdı. Üstelik maç Old Trafford stadında iken… 

Cim Bom rakibinin yüksek tempo ve baskısını kırar lakin 17’de kontrataktan golü yer. Ancak takımda Zaha vardır… Zaha’nın da Manu ile bir hesabı. Fildişili skoru 1-1’e getirir. İkinci yarı başında müthiş M. United baskısı vardır. Öyle ki bu bölümde Zaha, Tete ve Icardi ekranda neredeyse hiç görünmez. Oliveira-Sanchez hatası/talihsizliği sonucu Manu yeniden öne geçer.

Bundan sonrası tam bir heyecan fırtınası… Barış Alper Yılmaz asistinde şahane Kerem Aktürkoğlu golü eşitliği getirir. Ardından Mertens net bir penaltı alırken Casamiro oyundan atılır. Icardi penaltıyı beklenmedik ölçüde kötü bir vuruşla auta atar. Ancak birkaç dakika sonra Sanchez’in pasında golü atarak skoru belirler… Manchester United-Galatasaray: 2-3

Icardi’si olan kazanıyordu…

Gol sonrası sevinçte Icardi’nin yere paralel uçuşu muhteşemdi. 

Bu maçla Okan Buruk, kariyerine, Manu’yu Old Trafford Stadında yenen ilk Türk teknik adam olma başarısını kattı.

Manu maçıyla ilgili Bülent Timurlenk’in Sabah’ta 04.10.2023 tarihli yazısı şahaneydi. Timurlenk, karakter, itibar ve liyakat başlıklı yazısında “Kazanırsın, omuzlarda gelirsin, kaybedersin başın dik dönersin. Burası Devler Ligi, burada herkes sahne almaz, bunu en iyi sen biliyorsun…” der.

Bir de Acun Ilıcalı’nın yayıncı kuruluşu çöktü, maç Tv 8,5’tan verildi…

 

İngiltere dönüşü Antalya’ya konuk olur Cim Bom. Nuri Şahin’in takımı ligin zorlu ekiplerindendir ve Cim Bom yorgundur. Buna karşın Galatasaray çok sakin ve temiz bir oyun oynar, Icardi’nin bir kez daha yıldızlaştığı maçta rakibini 2-0 yener. 

 

Konferans Ligi’nde S. Trnava’yı yenen Fenerbahçe, düşük tempolu oyununa karşın Kasımpaşa’yı 2-0 yendi. Fenerbahçe, geçen sezon olduğu gibi milli araya lider olarak girdi. 

Konferans Ligi’nde Lugano’ya kaybeden Beşiktaş, evinde İstanbulspor’u 2-0 ile geçti.

İstikrarsız gidişini bir türlü önleyemeyen Trabzon Adana deplasmanından 1-0’lık yenilgi ile döndü.

 

Milli arada Türkiye deplasmanda Hırvatistan’ı Barış Alper Yılmaz’ın golü ile 1-0 yenerek Avrupa Şampiyonası için çok büyük bir avantaj yakaladı. Sonraki maçta Milliler Letonya’yı Yunus Akgün, Cenk Tosun (2) ve Kerem Aktürkoğlu’nun golleriyle 4-0 yendi. Milli Takım, bu sonuçlarla EURO-2024 finallerine katılma hakkını kazandı.

 

9. hafta Erden Timur gündemiyle başladı. Galatasaray Sportif AŞ Başkanvekilinin, VAR görüntülerinin TFF’den -Lale Orta tarafından- Ali Koç’a verilmesi, Sosyal medyada (YouTube) örgütlü yapılanmalar,

TFF Temsilciler Kurulu üyesi Ertuğrul Aslan’ın (Koç Holding çalışanıymış Aslan) GS maçlarında sürekli ceza kesmesi iddiaları gündeme oturur. Bu iddialar Lale Orta ve Ali Koç tarafından yalanlandı fakat sonrasında kimse bu konuya bir daha girmedi. 

Geçen sezon “Herkes için adalet” sözü kayıtlara geçen Erden Timur yine unutulmayacak bir söz bıraktı kayıtlara; “Teraziden kaçan, hile yapıyordur.”  

Ülkemizde fazlasıyla masaya çekilse de futbol sahada oynanan bir oyundu. Lakin lig sonunda şampiyonluğu sahada daha çok kalan kazanıyordu.

 

9. hafta derbi haftasıdır ve Galatasaray’ın konuğu Beşiktaş’tır. 

Cim Bom taraftarı müthiş bir “Cumhuriyet” görseli sunar. Duygulanmamak elde değildir.

Beşiktaş’ın başında artık Burak Yılmaz vardır. Bu sahada attığı gollerle zaferlere ve şampiyonluklara imza atan Burak Yılmaz. 

Okan Buruk’un takımı iyi bir oyun ortaya koyar. Derbilerin golcüsü yine sahnededir. Biri penaltıdan 2 gol atar El-Turko ve 2-1 kazanır Cim Bom. Galatasaray’ın 27 şutuna (9 isabet) karşın Beşiktaş’ın 2 şutu (2 isabet) vardır.

Maça Halil Umut Meler ve VAR kararları damga vurur. Evet, Beşiktaş kalecisi Mert Günok’un kırmızı kartı tartışmasız doğrudur. Bir tartışılmaz karar da Ghezzal’ın Icardi’ye darbesinin açık bir penaltı olmasıdır. İlginç olan Hali Umut Meler’in bu pozisyonda Icardi’ye hücum faul çalmasıdır ki böylesi bir “şark kurnazlığı” gerçekten kabul edilemez. Daha ilginci, açık ve net delile sahip olan VAR’ın olaya seyirci kalmasıdır. Icardi, bu pozisyonda sakatlanır. Maçlar kaçırır. Haftalarca iğneyle sakat sakat oynamak zorunda kalır. Bir de Hadziahmet-Torreira pozisyonu yaşanır ki Meler penaltı çalar. Bosnalının küçük bir teması vardır Torreira’ya. VAR incelemesinden sonra iptal kararı çıkar.

 

Maçta, Muslera’nın, direğe çarpmak üzere olan Rosier’i itmesi ve direğe çarpmasına engel olması harika bir “Fair play” örnekliği oldu. 

 

Fenerbahçe 15 dakikada Hatay karşısında 2-0 öne geçti. Sonrasında gelen gollerle sarı lacivertliler maçı 4-2 kazandı. 

Bu maça damga vuran olay, Hakem Volkan Bayarslan’ın gecikmeli düdükleriydi. Sanki biri/birileri hakemin kulağına bir şeyler üflüyor, hakem ondan sonra karar veriyor gibiydi. Sonuçta bu maç skandal hakem kararlarıyla kayıtlara geçti. 

Ev sahibinin sürekli önde götürdüğü bir maçı gerçekten zora sokmak, her iki taraf için de hatalı skandal kararlar vermek hayret edilesi.

Yeni gelmedim, geri geldim diyen Abdullah Avcı’nın Trabzon’u Alanya’yı 1-0 mağlup etti.

  

Maçlar İsrail’in Gazze zulmünü protesto eden pankartlarla, kollarda siyah bantlar ve saygı duruşlarıyla başladı.

Futbolun sahadan masaya taşınması hız kazanırken hakem-VAR performansları dip yaptı. TFF, MHK tartışmaları arttı.

Gerçekten de hakem-VAR yönetimleri kötüydü. Şu ya da bu takımın kollanmasından öte hakemlerin ve VAR’ın bir standardı yoktu. Aynı maç içinde bile standart yoktu. Hakem-VAR yönetimleri aynı maçta iki tarafın da canını fena halde yakabiliyordu. 

 

10. hafta Cumhuriyet’in 100. yıl haftasıydı. Pankartlar açıldı, tribün gösterileri yapıldı, bayram kutlandı.

Cumhuriyeti bize bırakanlar; Atatürk ve emeği geçenler, şehit ve gazilerimiz rahmet, minnet ve saygıyla anıldı. Gurur, sevinç ve coşkumuz görülmeye değerdi.

 

Ballon D’or ödülünü bir kez daha Messi kazandı. Bu, Arjantinlinin toplamda 8. ödülü oldu. 

 

Şampiyonlar Ligi’nde konuk Bayern Münih’tir. Cim Bom, özellikle 70 dakika çok üstün bir oyun ortaya koyar. 2003-04’ten bu yana bir UCL maçında Bayern kalesine en fazla şut çeken takım olur. Lakin Lineker’in de dediği gibi sonunda kazanan yine Almanlar olur, Bayern maçı 3-1 kazanır.

Maçın kırılma anlarından biri Kerem Aktürkoğlu’nun müthiş volesini çıkaran kaleci Ulreich’in çıkardığı pozisyon oldu.

Icardi çok etkili olurken Abdülkerim Bardakçı, Sanchez ve Torreira kusursuza yakın bir oyun sergiledi.

 

Bayern’den son yol Rize’ye gider. Sıkı bir maçı Oliveira’nın 68’de attığı golle 1-0 kazanır Galatasaray. Gol öncesi orta sahanın taç çizgisine yakın kısmında Abdülkerim Bardakçı-Olawoyin pozisyonu tartışma konusu oldu. Futbol kamuoyunun bir kısmı pozisyonu kurallar içinde ikili mücadele olarak değerlendirirken bir kısmı faul olduğunda ısrarcıydı. Atak başlangıç fazı nedeniyle golün iptal edilmesi gerektiğini öne sürenler vardı.

Bu tartışmaların temelinde aslında Hakem Kadir Sağlam vardı. Sağlam’ın bu maçta açık faulleri görmemek gibi bir standardı vardı. Bunların birinde Rize, Galatasaray defansını 5’e 2 olarak yakaladı ancak gol olmaması hakemin şansı olsa gerekti.

GS defansında Abdülkerim Bardakçı-Sanchez-Boey’in standart hâle getirdikleri iyi ve sağlam oyun devam etti. Zaha istekli olmasına karşın etkisiz kaldı. Maçın yine en çalışkanlarından biri olan Kerem Aktürkoğlu’nun inanılmaz bir gol kaçırması büyük şanssızlıktı.

 

Trabzon istikrarsızlığını bozmadı, takım Karagümrük deplasmanından golsüz beraberlikle döndü.

Konferans Ligi’nden Ludogorets galibiyetle dönen Fenerbahçe, Pendik deplasmanında 5-0 kazandı.

Hakem Abdulkadir Bitigen ve VAR maçın son dakikasında Lusamba-Ferdi Kadıoğlu pozisyonunu görmez/görmezden gelir. Böyle bir maçta ve son dakikada bu penaltı neden çalınmaz? Nitekim TD İsmail Kartal, “Hakem konuşmak istemiyorum ama penaltımız neden çalınmıyor?” diye sordu. Kartal’ın devamında sarf ettiği sözler daha da ilginçti; “Biz, bütün maçlarımızı hak ederek kazanıyoruz… Başkalarının nasıl kazandığına bakmıyoruz…”

“İstemeden konuşmak ve rakiplere bakmamak…” Bu basın toplantısı kendi içinde çelişkiler içermiyor muydu?

Konferans Ligi’nde istediği sonuçları alamayan Beşiktaş, evinde Gaziantep’i 2-0 yendi.

 

Haftanın söylemi Galatasaray Kaptanı Muslera’dan geldi; “Cumhuriyetin 100. Yılı kutlu olsun.”

Muslera’nın bu sözü Türkçe söylemesi, bizdensin, bizimsin Muslera yorumlarına neden oldu.

 

11. hafta Fenerbahçe’nin Divan Kurulu toplantısıyla başladı. Başkan Ali Koç’un kurulda yaptığı konuşma çok sertti. Koç, daha önce eleştirdiği ve itham ettiği cepheleri yeterli görmemiş olacak ki yeni cepheler de açtı. Hedefte bu defa Tuzlaspor ve başkanı da vardı.

Dursun Özbek “bölmeyin” derken itidal çağrısında bulundu.

Ancak Tuzlaspor’un “Fırıldak Ali” hitabı çok sertti. 

Siyasette “Altılı Masa” metaforumuz vardı. Seçimler sonrası dağılmıştı masa. Altında muhalefet partilerinin genel başkanları kalmıştı.

Futbol masasının da bu kadar ağırlığı kaldırması çok olası değil. Masa dağılırsa altında kimlerin kalacağı belki hiç bilinmiyor… Belki de kimse söylemiyor.

 

Rams Park/Ali Sami Yen’e Kasımpaşa gelir konuk olarak. Kemal Özdeş, beklentilerin aksine takımını önde oynatır. Konuk takım oldukça iyi de oynar. Oldukça keyifli bir oyun vardır sahada. Galatasaray Zaha’sıyla maçı 2-1 kazanır.

Hakem Arda Kardeşler oldukça iyi bir maç yönetimi sergiledi maçta, pek hata yapmadı. 

Akıllar Münih deplasmanında iken gözler Fenerbahçe’nin Trabzon ile oynayacağı maça çevrildi.

 

Seriye Fırtına sonu…

Abdullah Avcı sağlam bir savunma ile çıktı maça. İleriye gönderilen topları da Onuachu beklentilerin ötesinde çok rahat toplayınca plan tam işler hale geldi. Oyunun bu şeklide devam etmesi, hele de Trabzon’un öne geçmesi durumunda dönmesi imkânsız değilse bile çok zordu. Trabzon Onuachu’nun golüyle öne de geçti. İkinci devrenin başında bordo maviler skoru 3-0’a getirdi ki Kadıköy’de tam anlamıyla bir şok vardı.

Sonra Onuachu’nun bir golünün iptali, ardından ikili mücadelede Tadic lehine çok kolay çalınan bir penaltı… 90. dakikada yine bir penaltı golüyle Fenerbahçe skoru 3-2’ye getirdi ancak başka gol olmadı. Olsaydı olmazdı… Trabzon’a yazık olurdu. 

Fenerbahçe 19 maç sonra kaybederken Trabzon Kadıköy’de 26 yıllık galibiyet hasretine nokta koymuş oldu. Lider değişti.

11. haftaya kadar Fenerbahçe’yi 2 puan geriden takip eden Galatasaray haftayı 1 puan önde lider kapadı.

Beşiktaş ise hayli heyecanlı bir Antalya maçını 3-2 kaybetti. 

 

Haftanın söylemi Dzeko’nun, “İlk yarıda bir kez gelip golü attılar” demesi oldu. Doğruydu da… Ancak Fenerbahçe ilk yarıda Uğurcan Çakır’ın kalesine isabetli şut atamamıştı.

 

12. hafta… TFF, Ali Koç’un iddialarına cevap verdi fakat açıklamalar futbol kamuoyunda suya sabuna dokunmayan açıklamalar olarak değerlendirildi.

Bilinir… Ancak unutulmaması için bir kez daha hatırlansın: Suya ve sabuna dokunulmadığı takdirde ellerin temizlenme ihtimali pek mümkün değildir. 

Başkanların ve yöneticilerin tartışması ve hatta kavgası istenen bir şey olmamakla birlikte Türkiye’de olağandır. Ancak bu tartışmalarda, söz ve üslupta, ithamlarda ölçünün kaçmaması esastır. Hele de rakip takım başkan ve yöneticileriyle birlikte bütünüyle bir camianın hedef alınması, hedef gösterilmesi kabul edilemez. Ali Koç ve Fenerbahçe yönetiminin hızını alamayarak “Galatasaray Camiasına” hakaret etmesi, suçlaması, itham etmesi fevkalade yanlıştır. Bu ülkede milyonlarca Fenerbahçe taraftarı olduğu gibi milyonlarca Galatasaray taraftarı da vardır. Bu taraftarlar hiçbir şekilde hakaret ve suçlamaları hak etmemektedir. Şüphesiz Koç Grubunun içinde, okullarında binlerce Galatasaray taraftarı vardır. Aile içinde Fenerbahçeli ve Galatasaraylı ve Beşiktaşlı taraftarlar aynı anda vardır. Dolayısıyla taraftarları “yönetim kavgaları” için kullanmak kimsenin hakkı da haddi de olmamalıdır.

 

“Alamanya (Almanya) acı vatan” cümlesi, 30 Ekim 1961 tarihli İşgücü Anlaşmasıyla Almanya yolunu tutan vatandaşlarımızla başlamıştır. Almanya’nın yabancı işçi alımına son verdiği 1793 yılına kadar yüz binlerce insanımız Almanya’ya gitmiştir. 

Sayısı neredeyse 1 milyona yaklaşan Almanya’daki Türk nüfusu ve Avrupa’da yaşayan Türkler için Galatasaray’ın Avrupa maçları sevinç ve gurur kaynağı olmuştur. 2000 UEFA Zaferi bu gururu doruk noktasına ulaştırmıştır.   

Münih’te Bayern’e karşı korakor bir oyun oynadı Galatasaray. Maç berabere iken Torreira ile bir gol attı Cim Bom ki bu gol Uruguaylının Galatasaray’daki ilk resmi golü olacaktı. Fakat VAR incelemesi geldi. Icardi’nin kafasının yarısı, burnu ofsayttı. Kaldı ki ofsayt çizgisi Upamecano’nun sağ ayağından çekilmemişti. 

Bayern ancak maçın sonlarına doğru baskı kurabildi. Hakem 80’de Barış Alper Yılmaz’a yapılan açık faulü es geçti, ancak Kane’nin golünde Sanchez’e faul ve ofsayt şüphesi vardı. İnceleme yapıldı, Hakem Antonio Nobre golü verdi ancak oyunu başlatmadı. Tekrar bir incele yapıldı; VAR’ın VAR’ı gibi bir şey oldu. Gol verildi lakin ofsayt çizgisi çekilemedi. 

Süper Lig’den sonra bir de bu arenada Portekizli hakem gadrine uğradı Cim Bom.

Sonrasında Kane ve Bakambu’nun karşılıklı golleri geldi. Bayern 2-1 kazandı.

Futbolun bir adaleti var mıydı bilinmez ancak Galatasaray’la uğraşan pek iflah olmuyordu. Bayern Bundesliga’da önce liderliği, ardından şampiyonluğu kaçırdı. Şampiyonlar Ligi yarı finalinin 2. maçının son dakikasında attıkları gol, erken kalkan ofsayt bayrağının hemen akabinde hakemin düdük çalması nedeniyle iptal oldu. VAR incelemesi yapılamadı. Almanlar hakemi çok sert eleştirdi ama finale Real uçtu.

 

Şampiyonlar Ligi’nden alelacele anneler ligine dönen Cim Bom Hatay’ın konuğu olur. Ligde ilk mağlubiyetini Fenerbahçe’den alan Volkan Demirel’in Hatay’ı sonraki iki maçını da kaybetmişti. Ancak Cim Bom’un karşısına çok sağlam, sıkı ve hırslı bir Hatay çıkar. Öne de geçer ev sahibi. Bu golde ofsayt incelemesi hayli uzun sürer lakin gol kararı verilir. Bu gole Zaha ile çabuk cevap verir Galatasaray. 

İkinci yarıda, 55. dakikada bir kez daha öne geçer Hatay. Sonrası tek taraflı Galatasaray oyunudur. Hatay kontrataklarla iki tehlike yaratır. 80’de ceza sahası içinde Icardi’nin ayağına açık bir basma vardır. Yerde kalır Arjantinli. VAR için açık ve net bir delil vardır görüntüde ama VAR var mıdır? Hakem-VAR kararı devam olur, maç 2-1 biter. Sarı kırmızılılar ilk mağlubiyetini alır. 

Bahattin Şimşek ve VAR’ın vermediği penaltı sonuca direkt bir etkiydi. Futbolda mutlak konuşulamaz; penaltı kaçabilir örneğin ve fakat genel kanaat maçın 2-2 biteceği yönündeydi. Öyle olsaydı maçtan 0 puan ile ayrılan Cim Bom 1, 3 puan ile ayrılan Hatay da 1 puan alırdı. Bu puanlar ligin ortalarında çok önemli görünmez ancak ligin son haftalarında şampiyonu ve düşecek takımı belirleyebilirdi.

 

Fenerbahçe Konferans Ligi’nde ilk mağlubiyetini aldı, Ludogorets’e 2-0 yenildi.

Ligde Adana’nın konuğuydu Fenerbahçe. Galatasaray’ın yenildiği haftada sarı lacivertliler 0-0 ile 1 puan aldı ve Galatasaray ile puanları eşitledi. Milli araya gol averajıyla lider olarak girdi.

 

Konferans Ligi’nde yine kaybeden Beşiktaş evinde Başakşehir’i 1-0 ile geçti. Bu arada siyah beyazlılarda Burak Yılmaz’ın yerine Rıza Çalımbay gelmişti.

Trabzon Akyazı’da Konya’yı 2-1 yenerken hayli zorlandı.

 

Haftanın söylemi Rıza Çalımbay’dan geldi; Ne olursa olsun çağrıldığım an seve seve işimi yaparım. İşimin çok zor olduğunu biliyorum. Benden önce gelen arkadaşlardan daha zor bir durumdayım. Keşke daha önce gelebilseydim. Daha farklı şeyler olacağına yürekten inanıyordum.

 

13. hafta öncesi Milli Takım Almanya’da hazırlık maçında Almanya’yı müthiş bir oyunla 3-2 yendi. 

Ardından Galler deplasmanında 1-1 ile 1 puan alan Milli Takım EURO 2024’de mesaj gönderdi; Ben Türkiye… Geliyorum!

Ancak bu maçın hakemi Antonio Nobre olsaydı muhtemelen ev sahibi Galler lehine 4 penaltı çalabilirdi.

 

Malum; bir zamanlar 17 kulüp birleşmiş ve “Hakemler de insan… Hata insana mahsus demişti.” 

Ancak hakem eleştirileri arttıkça hakemler daha kötü maç yönetiyordu. Özgüvenleri de yıkılıyordu. Acar Baltaş Hoca, hakemlerin vücut dilini okusa neler derdi acaba?

 

Milli ara sonrasına fırtına gibi girer Cim Bom. Evinde Alanya’yı 4-0 ile geçer. Galatasaray’ın 10 numarası Mertens on numara bir oyun oynar, iki de gol atarak galibiyetin mimarı olur. Diğer 2 gol Icardi ve Zaha’dan gelir. 

Bu maçın bir önemli yanı da oyuna giren Ndombele’nin güzel oyunu oldu. Fransız, Süper Lige geliyorum mesajını verir gibiydi.

 

Fenerbahçe, Karagümrük karşısında fazlasıyla tutuktu. Kaldı ki Can Keleş Fenerbahçe’ye cezayı kesmiş ve takımını 1-0 öne geçirmişti. Ancak ikinci devrede Karagümrük kalecisi Ditiro saçma-sakar bir penaltıya neden oldu. Penaltıyı gole çeviren Tadic bir gol daha atarak takımına 3 puanı getirdi. 

Tadic 2 gol ile maçın yıldızı seçildi. Futbol bazen böyleydi. Tadic maç boyunca sahanın en etkisiz futbolcusu olup takımını 1 kişi eksik oynatmıştı. Normal şartlarda Tadic’in ikinci yarıya başlaması büyük eleştiri nedeni olurdu lakin kazananın hataları hiç görülmüyordu bizim ülkemizde. 

Maçın hakemi Arda Kardeşler idi, VAR’da Hüseyin Göcek vardı. Bu maç acaba Hüseyin Göcek’in son maçı mı oldu?    

Maçın sonlarında Güven Yalçın’ın şutuna dirseği ile blok koyan Samet Akaydın’ın ihlalini herhalde bir hakem, bir de VAR görmedi/göremedi.

 

Beşiktaş evinde Samsun’a 2-1 kaybetti. Beşiktaşlı taraftarların ensesi bir kez daha karardı. Teknik direktörler değişiyor fakat takım bir türlü olmuyordu.

Sıfırın altında 5 derece… Trabzon dondu. Sivas maçın başında 2-0 öne geçti. Tarihi bir fark mı derken maçın skoru 3-3 oldu.

 

Haftanın söylemi Ahmet İbanoğlu’ndan geldi; MKH olarak her hafta hakemleri takip ediyoruz.

Vallahi herkes, hayretler içinde her hafta hakemleri takip ediyordu.

Haftanın bir ilginç olayı da GS-Alanya maçının hakemi Ali Şansalan’ın sakatlanması oldu. Yerine 4. Hakem Yiğit Arslan devam etti ve Arslan Şansalan’dan daha iyi bir yönetim gösterdi.

 

14. hafta içinde Galatasaray’ın konuğu Manu’ydu yine. İngilizler 20 dakika içinde 2-0 öne geçince tribünlerde on binlerin, ekran başında milyonların morali hak ile yeksan oldu. Ama kenarda Okan Buruk ve sahada 11 aslan vardı. Bu defa Hakim Ziyech sahne aldı ve 2 gol attı. Kerem Aktürkoğlu bir Manu maçını daha boş geçmedi golünü attı. Maç 3-3 bitti.

Bu maçta da Icardi’nin bir golü güme gitti. Ofsayt çizgisi çekildi lakin bu defa El-Turko’nun tırnağı ofsayttı herhalde.

Taraftar gerçek bir on ikinci adamdı fakat sahaya madde/yabancı madde atmak hangi akıldır yahu… Allah aşkına Galatasaray taraftarı bunu öğrenemediyse kim öğrenecek?

 

İstatistiki veriler çok önemlidir fakat futbol bir istatistik oyunu değildir. Nitekim bu maç sonunda gerek ligde ve gerekse Şampiyonlar Ligi’nde Okan Buruk “İstatistiklerin Efendisi” unvanını hak etti.

İstatistik rakamları bir takıma maç kazandıramayabilirdi fakat günün sonunda size şampiyonluk getirebilirdi.

 

Manchester United maçı sonrası Pendik’e konuk olur Cim Bom… Son derece sakin ve yavaş bir oyun ortaya koyar takım. Bakambu ve Ziyech’in golleriyle 2-0 kazanır. 

 

Konferans Ligi’nde Fenerbahçe Danimarka’da kâbusa düştü. Nordsjaelland Fenerbahçe’ye nefes aldırmadı ve 6-1 gibi farklı bir galibiyet elde etti.

Moralsiz takımın konuğu Sivas’tı. Sivas’ı 4-1 yenen Fenerbahçe ligde hata yapmadan haftayı kapattı.

Bu maçta Hakem Bahattin Şimşek ile İrfan Can Kahveci arasında yaşanan tartışma gerçekten ilginçti. Herkes İrfan Can’ın kart görmesini beklerken kart çıkmadı. Kim bilir, belki de İrfan Can haklıydı(!). Çünkü devre arasına giderken Bahattin Şimşek adeta İrfan Can’ın gönlünü aldı.

Beşiktaş’ta Konferans Ligi’nde sürklase oldu, evinde Brugge’ye 5-0 kaybetti. Takım lig maçında Ankara’dan 1-1’lik skorla döndü.   

Trabzon’da işler bir türlü düzelmedi. Konuk Kayseri Trabzon’u 1-0 yenerek 3 puanı alıp gitti. 

Beşiktaş ve Trabzon taraftarının sabrı her geçen gün azalıyordu.

 

15. hafta kayıtlara “Futbol Terörü” olarak geçti. Ankaragücü Rize (1-1) maçı sonrası Ankaragücü Başkanı Faruk Koca sahaya girdi, hakemlere doğru yürüdü. Hakemler doğal olarak bekledi fakat beklenmedik bir yumruk geldi Meler’in yüzüne. UEFA nezdinde en elit hakemimiz Halil Umut Meler yere düştü. Yerde de tekmelendi. Hemen herkes kınadı olayı fakat TFF bir miladı daha kaçırdı. 

Halil Umut Meler hastanelik olduğuyla kaldı.

 

Rams Park/Ali Sami Yen’de Adana Demirspor konuktur Galatasaray’a. Pendik maçının aksine yüksek tempo ve baskıyla oynar takım. Kendinden emin bir şekilde maçı Boey, Kerem Aktürkoğlu ve Icardi’nin golleriyle 3-1 kazanır Cim Bom.

Girdiği pozisyonları cömertçe harcayan Tete bir gol atabilseydi maçın adamı olabilirdi.

 

Belki de ilk düğme yanlış iliklenmişti. Düzelmek bir yana daha da kötüye gidiyordu işler. Beşiktaş evinde Fenerbahçe’yi konuk etti. Derbiydi bu ve sonuç her zaman beklenildiği gibi olmayabilirdi. Ama bu defa beklenildiği gibi oldu ve Fenerbahçe maçı 3-1 kazandı.

Mağlubiyetten daha kötüsü Beşiktaş’ın pek bir varlık gösterememesi oldu.

Hakem Atilla Karaoğlan fazlasıyla sıkıntılı bir maç yönetti fakat bu defa VAR imdada yetişti. VAR gereğini yapmasa ve Fenerbahçe puan kaybetse bu maç çok konuşulurdu.

Gaziantep deplasmanından 3-1’lik galibiyetle dönen Trabzon biraz nefes aldı.

 

Haftanın söylemi Kopenhag maçından önce Ahmet Çakar’dan geldi; UEFA mafyadır. Federasyon ve Servet Yardımcı baskı kurmazsa, UEFA Galatasaray’ı doğrayacak.

 

17. hafta futbol sahadan çekildi. TFF’nin suskunlukla ve kulağının üstüne yatarak geçiştirmeye çalıştığı sezonda olaylar birbirini kovalıyordu. 

İstanbulspor-Trabzon maçında, ev sahibinin penaltı beklediği pozisyonda Ali Şansalan devam dedi. Devam eden pozisyonda Trabzon golü atarak 2-1 öne geçti. Futbolcularının itirazına rağmen İstanbulspor Başkanı Ecmel Faik Sarıalioğlu takımını sahadan çekti.

 

Galatasaray yıllar sonra Parken Stadyumundaydı yine. Hani 2000’de Arsenal’i yenerek UEFA Kupası’nı kaldırdığı mekân… Yeni bir zafer… Yok, olmadı. Kopenhag maçı kazandı. Grubu 3. sırada tamamlayan Cim Bom UEFA Avrupa Ligi’nde sert bir rakiple; Sparta Prag ile eşleşti.

 

Takımın ve camianın canı sıkkındır. Şampiyonlar Ligi’ne veda edilmiştir. Böyle bir maç sonrası Cim Bom, evinde Karagümrük’ü Kerem Aktürkoğlu’nun golüyle 1-0 yener.

 

Konferans Ligi’nde son maçını kazanan Fenerbahçe grubu lider tamamladı.

Kayseri’de oynanan gollü maçı da 4-3 kazanmayı başardı.

Konferans Ligi’nin son maçına gençleriyle çıkan Beşiktaş bu defa kazandı. Ardından evinde Alanya’yı 1-0 yendi.

 

18. hafta kıyametimizdi. 12 şehidimiz vardı. Lanet olası terör 12 canımızı aldı.

 

Hafta derbi haftasıdır ki bu derbi 100. yılın son derbisidir. Galatasaray derbi için Kadıköy’e gider. İsmi büyük olmakla birlikte Kadıköy’de “kaybetmeyeyim derbisi” oynanır. Yenemiyorsan yenilme elbette önemlidir. Bu mantalitede bir tane de sıkıştırıp maçı kazanırsan medya seni yere göğe koyamaz. Taraftarın büyük çoğunluğu, sosyal medya taraftarları coşar.

Hakem Arda Kardeşler’dir. Sakin, temposuz ve temassız bir oyun işine gelir hakemin. Etliye sütlüye karışmadan çıkmak ister derbiden. 

Taraflar yenilmemek derdinde ve hakem de başıma iş almayayım, temaslarda faul çalıp oyunu durdurma derdinde olunca top oynanmaz. 90 dakika sonunda ev sahibi Fenerbahçe’nin bir tane bile isabetli şutu yoktur. Cim Bom ise sadece bir isabetli şut atar. Maç teknik direktörlerin ve belki de hakemin istediği şekilde 0-0 sona erer. 

Maçta 40’tan fazla faul düdüğü çalınmıştır. Top oyunda sadece 43 dakika kalmıştır.

Sözün kısası derbide sezonun en kötü maçlarından biri oynanmıştır.

Koca maçta tek pozisyon vardır; Djiku-Icardi pozisyonu.

Djiku elini kolunu sallayarak müdahale eder Icardi’ye. Tokat-yumruk karşımı bir şey sallar, Icardi yerde kalır. Hakem-VAR ihlal görmez, devam der.

Seyirci görür mü? Ekran başında insan bir karara varabilir mi? Ne mümkün… Yayıncı kuruluş beIN Sports’un tekrarlarından bir şey anlamak imkânsızdır. Pozisyon tekrarları “aman bir şey anlaşılmasın” tekrarlarıdır adeta. 

Türkiye’nin televizyonda naklen/canlı seyrettiği ilk turnuva 1974-Almanya Dünya Kupası olmalı. Doğrusu 1974 şartlarında Alman televizyonunun yayınları, beIN Sports yayınlarından çok daha kaliteliydi, çok daha iyiydi. 

 

İsmail Kartal’ın maç sonu basın toplantısında doğrudan rakip takım futbolcularını eleştirmesi ve rakip takım teknik direktörünü hedef alması pek de görülmüş bir şey değildi. Üstelik bu teknik direktörün takımı maçta pozisyona girememiş, tek isabetli şut atamamıştı.

 

Trabzon-Başakşehir: 1-1

Beşiktaş’ta Rıza Çalımbay gitti, Serdar Topraktepe takımın başına geçti. Topraktepe ilk maçında Hatay deplasmanından 2-1 ile 3 puan çıkardı.

 

SÜPER KUPA… 100. yılın kupası olarak daha da önem kazanan Süper Kupa.

Süper skandal…

Tuhaf bir şekilde Suudi Arabistan’da oynanmasına karar verilen kupa finali, yaşanan olaylar ve anlaşmazlıklar nedeniyle oynanamadı. Başkanlar, Suudi Arabistan’ın dayatmalarının kabul edilemez olduğunu açıkladı. Galatasaray ve Fenerbahçe yurda döndü. 

TFF bir türlü Süper Kupa’yı oynatamıyordu.

 

19. haftaya girerken onlarca sezonda yaşanabilecek olayların ve skandalların bir sezonun ilk yarısında yaşanmasına tanıklık etmiştik. Bunca olaydan sonra hiç kimse sorumluluk almamış, hiç kimse istifa etmemişti. Hiçbir olay için makul, akıllı ve anlaşılabilir açıklamalar yapılmamıştı. Da bu iş nereye kadar böyle gidecekti? Salmıştık çayra, Mevla’m kayra…

 

Icardi’si olan kazanıyordu. Lakin Beşiktaş maçında sakatlanan Icardi, Galatasaray sağlık ekibinin gayretiyle maçlara çıkmış ve fakat sakatlığın nüksetmesi hep tehditti. Nitekim bu hafta oynayamaz Icardi. Bununla birlikte Torreira, Boey ve Ziyech’ten de yoksundu takım.

Olsun… Icardi yoksa Abdülkerim Bardakçı vardı.

Eksikliklerine karşın aynı oyun anlayışıyla; yüksek tempo ve önde baskı ile oynar takım. Abdülkerim eski takımına 2 gol atar. Zaha’nın da golüyle Konya’yı 3-0 yener Cim Bom.

Galatasaray evinde son yenilgisini Hakan Keleş’in Giresun’u karşısında almıştı. Okan Buruk bu defa Hakan Keleş’e şans tanımadı.

 

Fenerbahçe İstanbulspor’a konuk olduğu maçta Cengiz Ünder ile şov yaptı. Büyük beklentilerle transfer edilen Cengiz bir türlü beklenen katkıyı verememişti. Cengiz’in 4 gol attığı maçı Fenerbahçe 5-1 kazandı. 

Beşiktaş’ta teknik direktör değişiklikleri yetmemiş yönetim de değişmiş ama sular durulmamıştı. Hatay’ı yenen Beşiktaş, evinde Kasımpaşa’ya 3-1 kaybetti.

Son derece keyifsiz bir maç ta Ankara’da oynandı, Trabzon Ankaragücü’nü 1-0 yendi.

 

Sezon erteleme sezonuydu ya… 16. hafta maçları 9-11 Ocak 2024 tarihlerinde oynandı.

Sivas’tadır Galatasaray… Eksikleri çoktur. Ev sahibi ise fazlasıyla hırslı ve serttir. Yine de daha iyi oynayan taraf Cim Bom olur. 45+1’de Kerem Demirbay ile öne geçer sarı kırmızılılar. 

Takımın ve teknik yönetimin faul, kart ve penaltı beklentileri karşılık bulmaz Zorbay Küçük ve VAR’dan. Maçın 1-0 bitmesi beklenirken 86’da Kerem Demirbay’ın sakar penaltısı gelir. Skor 1-1 olur.

Bu dakikadan sonra Abdülkerim Bardakçı forvet oynar. Daha önce böylesine bir öfkesi görülmeyen Kerem Aktürkoğlu ise 90 artılarda kırımızı kart ile oyun dışı kalır. Galatasaray’ın kayıp puan hanesine 2 puan daha yazılır. 

 

Galatasaray’la zorlu bir maç yapan Konya hemen ardından Kadıköy’e gitmek zorunda kalmıştı. Fenerbahçe gol yağmurunda Konya’yı 7-1 yendi.

Beşiktaş’ta Hasan Arat yönetimi Santos ile anlaşmıştı. Santos takımını ilk kez tribünden izledi. Takım Santos aşkına Rize’de çay keyfi yaptı, maçı 4-0 kazandı.

Trabzon evinde Samsun’u 2-1 yendi.

 

Basın toplantısında Bülent Uygun’un alaycı söylem ve tavırları Galatasaray camiasının tepkisini çekti. “Neee? Penaltımsı mı…” cümleleri ile mimikleri bir teknik direktöre yakışmadı. “Bizler ekonomik olarak gereken ekonomimizi alırız…” sözü ise anlaşılmadı.

 

Süper Lig’in ilk devresini Fenerbahçe 50 puan ile tamamlarken Galatasaray 48 puan ile ikinci sırada yer aldı. Fenerbahçe ile Trabzon arasında puan farkı 12 ve Beşiktaş arasında 16 oldu. Puan farkı ve Beşiktaş ile Trabzon’da işlerin bir türlü düzelmemesi ile yarışın iki takım arasında geçeceği belli olmuştu.

Düşme hattında işler karışıktı. İstanbul adeta lige veda etmiş, Pendik’in işi ise çok zordu. Hattaki diğer iki takım Konya ve Samsun’du. Ancak Samsun ile 8. Kayseri arasında puan farkı sadece 8’di.

 

Çanlar çalmaya başlamıştı fakat kimin için çaldığını öngörmek o kadar kolay değildi…

 

2023-24 sezonunun ikinci devresi yarın…  

 

Yorum; Yüksel Durak