Eskiden “Öğretmenlik Mesleği” ideal olan ve gençlerin koşturduğu bir alandı. Köy Enstitüleri açılması ile Öğretmenlik Mesleği zirveye ulaşmıştı. Toplumdaki “öğretmenlik değeri ve önderliği” birilerini rahatsız etti ve kapatıldı. Zamanla 15 günde, mektupla öğretim ile öğretmenlik mesleğinin değeri düşürüldü. Sonra Köylerdeki okullar kapatıldı, taşımacılık sistemine geçildi. Geçen yıl “Öğretmenlik Meslek Kanunu” çıkarılarak, öğretmenler sınıflara ayrıldı. Yine memnun olunmadı. Ak Parti’nin 21 yılında 9 MEB Bakanı değişti, her değişen Bakan eski programları iptal ederek, yeni uygulamaları devreye soktu. Böylece eğitim yamalı bohçaya döndü. Ama Ak Parti camiası, her Bakanı alkışladı, başarılı buldu, görevden alınınca da eleştiri yapmadı.
Birçok vakfın Mütevelli Heyeti’nde bulunan Bilal Erdoğan üniversite ve akademisyen özlük hakları konularına pek girmiyor, sadece TÜRGEV aracılığıyla yurtlara ağırlık gösteriyordu.
İmam Hatipliler Kurultayı’nda neden öğretmenlik mesleğini değersiz göstermiş anlaşılamadı. Ama. İHL övmek ve değerli kılmak ise bir mesleği sıradan olarak betimlemek doğru olmadı. Sadece “İHL’lerdeki öğretmenler değerli, diğerleri değersiz yaklaşımı düşünülmüş” ise bu da çok yanlıştı.
DHA'da yer alan habere göre, İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Bilal Erdoğan, Uşak Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Kongre Merkezi'nde düzenlenen Önder 20. İmam Hatipliler Kurultayı'nda konuşmuş;
B.Erdoğan; "Türkiye'de kimse iddia edemez ki ancak idealist insanlar öğretmen oluyor. Böyle bir iddiası olan varsa tartışabiliriz tabii ama birçoğu memur olmak için öğretmen oluyor.
AY: Öğretmenlik mesleği, 1973 tarihli Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 43. maddesinde "devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği" olarak tanımlanmıştır. Öğretmen, bu mesleği icra eden kişidir. Öğretmen, toplumun eğitim hedefleri doğrultusunda bireylere eğitim ve öğretim sunmakla görevli kişiye verilen mesleki ünvandır. TDK sözlüğünde, 'Mesleği bilgi öğretmek olan kimse' olarak tanımlanan öğretmenlik, alan eğitimi ve pedagojik formasyon gibi süreçlerin ardından edinilebilen bir meslektir.
Öğretmenlik, çocukları sevmek, onlarla ilgilenmek, sabır göstermek vb. bir yetenektir. Her kişi öğretmen olamaz. Bilal Erdoğan’ın söylemleri bir kamuoyu araştırması sonucu değildir. Kendi görüşlerini genel gibi söylemek doğru değildir. Elbette “memurluk için de bu mesleğe başvuranlar” vardır. Ama yıllarca eğitimin içinde olan bir akademisyen olarak bu oranın çok düşük %10-15 olduğunu biliyoruz. Ki, bu her meslek için de geçerlidir.
9 Bakan değiştirmiş bir iktidarı 'Ben ideal meslek olarak öğretmenliğe girdim' diyerek gelenlerle bu öğretmenlik mesleği kurgulanmıyor” diyerek te eleştiriyor gibi.
B.Erdoğan; “Türkiye'de, o zaman bu gelen arkadaşlarımızı biz nasıl değerli hissettirebiliriz, yaptıkları işin önemine nasıl vakıf hale getirebiliriz, nasıl motive edebiliriz, buna kafa yormamız lazım ve bu şu anda eğitimde en hızlı sonuç alabileceğimiz ve sivil toplum olarak boynumuzun borcu olan bir çalışma sistematiği diye düşünüyorum.”
AY: Sadece “memur olmak için gelen bu arkadaşları biz nasıl değerli hissettiririz, motive ederiz vb.” uygulamasını Eğitim Fakülteleri ilgili Akademisyenleri yapacaktır. Ki, her meslekte, mesleği etik bir şekilde yapmak için özel yollar vardır. Ve bu motive STK’ların işi değildir.
B.Erdoğan; “Gelin hep birlikte bizler imam hatip mezunu dernekleri olarak, imam hatipliler olarak kendi okullarımızdaki öğretmenlere kıymet vermeyi tercih edelim.”
AY: Kurultaya katılan kaç uzman/akademisyen bu görüştedir bilmiyoruz. Yukarda da bahsetmiştik, bu anlayış öğretmenleri ötekileştirir. Ne demek; “imam hatipliler olarak kendi okullarımızdaki öğretmenlere kıymet vermeyi tercih edelim.” Diğer okullardaki öğretmenler değersiz mi oluyor?
B.Erdoğan; “Böyle bir ortamda bizim o zaman bu işin destekçileri, gönüllüleri olarak bu öğretmen arkadaşlarımızı yermek yerine, kınamak yerine, karşımıza almak yerine, yanımıza almanın, arkasında durmanın, desteklemenin mücadelesini verirsek, moral-motivasyon verecek çalışmaları güdebilirsek o zaman onun neticesini biz bir öğretmenle onun o gün sınıfındaki 30-40 öğrencide gerçekleştirmiş, başarmış oluruz."
AY: Bir önceki söylemle tenakuz oluşturmuş, ama Sn. Cumhurbaşkanımızın oğlu olarak söylemesi gereken doğru söylem bu olmuş. Cümledeki “bu” yu kaldırıyor ve “tüm” kelimesini koyarak şöyle alıyoruz: “Böyle bir ortamda bizim o zaman bu işin destekçileri, gönüllüleri olarak tüm öğretmen arkadaşlarımızı yermek yerine, kınamak yerine, karşımıza almak yerine, yanımıza almanın, arkasında durmanın, desteklemenin mücadelesini verirsek, moral-motivasyon verecek çalışmaları güdebilirsek o zaman onun neticesini biz bir öğretmenle onun o gün sınıfındaki 30-40 öğrencide gerçekleştirmiş, başarmış oluruz."
B.Erdoğan; “Ben olsam ben kendime güvenemem. 'Niye uğraşıyorum?', 'Daha başarılı oldum diye birisi beni mükâfatlandıracak mı?', 'Daha başarılı oldum diye bana bir kuruş fazla bir şey mi verilecek?' Var mı böyle bir şey öğretmenlikte? Yok. Başlıyorsun, emekliliğe kadar gidiyorsunuz. Yani dolayısıyla bir de bir tarafta yan gelip yatan, çok fazla gayret göstermeyen birkaç öğretmen arkadaşını görürsen o da seni de demotive ediyor, 'Ben niye uğraşıyorum' diyorsun.
AY: Sevgili Bilal Erdoğan ya yanlış düşünüyor, ya yanlış bilgi verilmiş. Çünkü öğretmenlerin canla başla, işlerini daha iyi yapmak için çırpındıklarını 2020-2022 arasında İstanbul İl MEB Müzik Akademileri, Öğretmen Akademileri vb. çalışmalarımızda, ortak yaptığımız çalıştaylarda fazlasıyla gördük. Yatan öğretmen çok az ve her meslekte var. Yine birçok öğretmenimizin ortak projelerde görev alması, alanlarında Yüksek Lisans ve Doktora yapması, hatta üniversiteye geçmesi vb. bilinen gerçeklerdir. Öğretmenleri motive etmek için geçinecek bir maaş, okulda imkânlar, çalışanla-çalışmayanı ayırt edecek idareciler vb. gereklidir.
Sonuç: Keşke Bilal Erdoğan bu konuya daha yapıcı söylemlerle, yapılan araştırmalarla, İHL-Devlet-Özel öğretmen ayırımı yapmadan girseymiş. Çünkü Sn. Erdoğan’ın eğitime önemli bütçeler ayırdığı, öğretmen atamalara önem verdiği bilinmektedir. Sonuçta kurultayla önemlidir ve söylemler kalıcıdır.