İrfan Sönmez


BİR ŞEHİDİN ARDINDAN

Akılsız dost düşmandan daha tehlikelidir. Düşmanı bildiğiniz-tanıdığınız için tedbirinizi alırsınız, dosttan yanlış bir iş veya eylem beklemediğiniz için hep -hazırlıksız- yakalanır, gafil avlanırsınız.


Akılsız dost düşmandan daha tehlikelidir. Düşmanı bildiğiniz-tanıdığınız için tedbirinizi alırsınız, dosttan yanlış bir iş veya eylem beklemediğiniz için hep -hazırlıksız- yakalanır, gafil avlanırsınız.

İstanbul'da polis Şeyda Yılmaz bir suç makinesi tarafından şehit edildi. Şehidimize rahmet diliyorum. Acımız büyük.

Cenaze namazında şehit babasının anneye söylediği şu sözler  bütün siyasetçilere ders olmalıdır."Üzülme, Muhsin başkanın yanına gidiyor... O bu topraklara sadakatle bağlı olanların tek lideridir."

Bu tür olaylarda tepkilerimiz olmalı, ancak kılavuzumuz hislerimiz değil aklımız olmalıdır. 

Daha büyük acılara, hele maksadını aşan noktalara varmamalıdır.

Olayın faili,  Yunus Emre Geçit. 

Adına bakıldığında ailesinin muhafazakar bir aile olduğu, Yunus Emre gibi olsun diye bu ismi verdikleri belli.

İsimlerin kişilikler üzerinde tesiri olduğu biliniyor. Ama şahsiyete esas tesir eden, aile, okul ve sosyal çevreden alınan etki ve terbiyedir. Bunun bir de yargı ayağı var,ceza politikanız caydırıcı değilse; suç veya suçluları engelleyemezsiniz.

Özellikle adli kontrol ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması mekanizmalarının sonuçlarının iyi değerlendirilmesi lazım. Cezanın hem ıslah edici hem de caydırıcı olması gerekir. Adliyenin bir kapısından girip öbür kapısından çıkmak, suç eğilimi olanları teşvik etmekten başka işe yaramaz. Gazeteler, şüpheli Yunus Emre Geçit'in tam 26 suç kaydının olduğunu yazıyor. Bu kadar suça bulaşmış biri, nasıl  elini kolunu sallayarak dışarıda gezer? Bu hapishaneler kimin için yapıldı?

Ancak suçun kendisi kadar vahim olan başka şeyler de var. 

 En başta gösterilen tepkilerin ayarsızlığı,akıl ve izandan yoksun oluşu.

Şüphelinin bazı Kürtçe paylaşımlarından hareketle aidiyeti üzerinden çirkin ve bölücü yorumlar yapılıyor. Bir kısım vatandaşlarımız aşağılanıyor. Suçun şahsiliği yerine, suçun etnikliği gibi bir tavır takınılıyor. Bir kişinin işlediği suç üzerinden, bir toplum hedef tahtasına konuluyor. Bir cinayetten daha büyük toplumsal bir cinayet işleniyor.

Bu tam da Kürtleri ana kütleye yabancılaştırmak, hasımlaştırmak isteyen PKK'nın istediği şey.

PKK istiyor ki, her gün birileri Kürtleri dövüp,sövüp örgütün kucağına itsin.

Akılsız,hesapsız tepkilerle bölücülere  bu malzeme ve imkan veriliyor. 

Bir kişinin işlediği suç, yine sadece o bir kişiye aittir, günahı,vebali bir topluluğa mal edilemez.Bu gibi durumlarda -genelleştirme- yapmak en yaygın toplumsal hastalıklarımızdan biri. Suçludan önce aidiyetini, mensubiyetini yargılıyoruz.

Bunu  milliyetçilik zanneden varsa bu milliyetçilik değil. Muhtemelen sosyal medyada -milliyetçi maskesi takıp- örgüte müzahir olan gruplar da var.İstiyorlar ki, her vesile ile birileri Kürtleri aşağılasın, kardeş topluluklar arasına fitne  sokalım.  Bazıları da ölçüsüz, akılsız tepkilerle bu oyuna alet oluyor.

Bu kafayla bir ülkenin, birliği,bütünlüğü nasıl korunur? kendi elimizle kendimizi dövüyor, ülke ve milletimizi  bölmek isteyenlerin emellerine çanak tutuyoruz.