Namık Açıkgöz


BU ŞARTLARDA UZAKTAN ÖĞRETİM OLMAZ

Deprem bölgesinde ne ev var, ne elektrik, ne de internet!...


 

Covid-19 salgını döneminde  (2020-2022) 2 yıl uzaktan öğretim yapıldı. 

Bu isabetli bir karardı…

Teknik imkan eksikliği yaşayan öğrenciler olmasına rağmen isabetli bir uygulama yapıldı salgın döneminde..

Ama şimdi “uzaktan öğretim” olmaz!...

Niye “olmaz”…

Lafı uzatmadan söyleyelim:

Deprem bölgesinde ne ev var, ne elektrik, ne de internet!...


Deprem mağdurlarının nakledildiği yerlerde de ne internet var ne de bilgisayar!...

Mağdurların refaha kavuşturulması için ilk akla gelen yerleştirme binaları olarak üniversite yurtları akla gelmiş olabilir ve kısa vadede bu akılcı bir çözüm olabilir ama bu uygulama eğitim-öğretimi aksatmayacak şekilde düzenlenmeliydi.

Geçen hafta dersleri başlatan üniversiteler vardı; bu hafta derse başlayacak olanlar var ve bu üniversitelerin öğrencileri büyük oranda üniversitenin bulunduğu şehirlere gelmeye başladılar. Şimdi yurt yönetimleri gençleri yurtlardan çıkarıyor. Onların bu pahalılıkta geri dönüşleri kolay mı zannediyorsunuz?

Elbette her felaket dönemi, aynı zamanda fedakârlık dönemidir ama “fedakârlık”la “çaresizlik”i birbirinden ayırmamız lazım.

Deprem mağdurlarının yerleştirilmesi için pek çok alternatif varken, çözümü sadece yurtlarla halletmeye çalışmak, yeni sorunlar doğuruyor.

Sayılarla kafanızı karıştırmak istemiyorum ama 760 bin civarında kapasiteyle hizmet veren yurtlardan öğrencilerin çıkarılmasıyla, yaklaşık 2.330.000 üniversite öğrencisinin ( Ayrıntılı bilgi: http://ismailgulec.net/yazilar-icerik.php?id=779) teknik mahrumiyetle yapılabilecek bir uzaktan öğretime mahkûm edilmesi, üniversiteleri yeni zorluklara sürükleyecektir. 

Mesela Muğla Sıtkı Koşman Üniversitesinde 45 bin civarında öğrenci var ve bunların yaklaşık 13 bini yurtlarda kalıyor. Yani 30 bin kişi kendi imkânlarıyla bir yerlerde kalıyor. Diğer üniversitelerde de benzer bir oran vardır. Deprem mağdurları için başka çözümler bulup yurtlar öğrenciler için kullanılmalı ve yüzde 90’lık bir kitle, yeni sorunlara maruz bırakılmamalıydı.

Tekrar edeyim:

Şimdi uzaktan öğretime geçildiğinde teknik imkânlardan mahrum bir kitle ile karşılaşılacak ve bu da yeni sorunlar getirecek.

 

ÇÖZÜM

Şöyle bir çözüm üretilebilir:

Deprem mağduru aileler, muhtemelen Nisan ayı sonuna kadar kendi imkânlar ile bir yere yerleşip yurtlardan çıkarlar. Çünkü yurtlarda tek odada veya birkaç odada bir ailenin yaşaması ve geçinmesi zor olacaktır. Bu yüzden bu aileler kendi imkânlarıyla ve devletin sağlayacağı daha yaşanabilir imkânlara kavuşunca yurtları terk edeceklerdir. Böylece yurtlar tekrar boşalacak ve öğrenciler yerleşebilecektir. Olağan dışı bir durum yaşandığından 2547’deki “14 hafta ve 70 iş günü” olan yarıyıllık eğitim-öğretim süresi 4 haftaya ve 56 iş gününe düşürülür; haftanın 7 günü de ders yapılabilirse Mayıs-Haziran ayında üniversite eğitim-öğretim dönemi tamamlanmış olur.

Ayrıca…

Gene tekrar edeyim:

Üniversitelerimizde öğrenci olup da yurtlarda kalanların sayısı neredeyse yüzde 10… Yani yüzde 90 kendi imkânlarıyla bir yerlerde kalıyor. Yöneticilerimiz bu yüzde 10’luk kısmın sorununu çözemiyorlar mı da, yüzde 90 bu durumdan olumsuz etkileniyor?

Çözüm zor değil..

İnşallah bu hafta alınan bu karardan dönülür ve teknik imkânsızlıklarla kıvranan gençler, yeni bir sorunla boğulmazlar.

İnşallah büyüklerimiz kimseyi mağdur etmeyecek çözümler bulurlar ve bu sıkıntılı günlerde toplum dert üstüne dert yüklenmez.

Deprem mağdurlarının saçlarının bir tek teline bile zarar gelmesin!...

Doğru…

Ama yeni mağdurlar da yaratmayalım!...

***

Deprem felaketinde canlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet, kalanlara baş sağlığı diliyorum.

Başın sağ olsun Türkiye!...