Göktan Ay


Cumhurbaşkanlığı 2022 Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’nin ardından…

Ödül törenini bile popüler bir ismin etrafında döndürüp, diğer ödül sahiplerini rencide ettiler. Bu kadar özenle seçilmiş kişileri Ajda Pekkan ile gölgelediler. Sonra da “maneviyatçıyız, milliyetçiyiz, değerlerimize önem veriyoruz” diye yazıyorlar…


Cumhurbaşkanlığı 2022 Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Külliyede yapılan törenle sahiplerine takdim edildi.

Önce belirtelim ki, ödüller “Cumhurbaşkanlığı Makamı” tarafından veriliyor. Kimler geldi kimler geçti, ama ödüller verildi. Ha, size göre bazı isimler yanlış olabilir, onu eleştirebilirsiniz.. Ama kabul etmemek, geri çevirmek v.b. doğru değil. Çünkü, sanat siyaset üstüdür.

Örnek olarak Zafer Arapkirli’nin; “YILMAZ... En temel değerler olan; emek, insanlık ve özgürlükler konusundaki görüşleri belli olanlarla aynı platformda bulunmayı ve onların elinden ödül almayı içine sindirirsen... Kendini "oralarda" görürsen, biz de seni "oralarda" görünce gücenme.” Tweetine asla katılamıyoruz…

 

Aynı konuda Ahmet Hakan (Hürriyet/23.12.2022) ödüller ile ilgili akilane yazmış;

“CUMHURBAŞKANLIĞI Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’nin kazananlarını gördünüz mü?

Ödül alanlar arasında...
- Ajda Pekkan da var ilahiyat alimi Hayrettin Karaman da...

- Balet Tan Sağtürk de var milliyetçi şair Yavuz Bülent Bakiler de...

- Yılmaz Erdoğan da var mücevher zanaatkârı Sevan Bıçakçı da...

Hayrettin Karaman’la Ajda Pekkan’ı aynı ödül töreninde buluşturabilen bir ülkedir Türkiye.

Gücünü de bu çeşitlilikten ve bu çeşitliliği aynı potada onurlandırmaktan alır.

Üzerinde titizlenmemiz gereken en güzel, en şahane özelliğimiz budur.

Aman bunu bozmayalım.” 

Bu açıdan bakınca elbette doğru, birlik  ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.

 

Gelelim törene:

Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Bizim medeniyetimizde 'Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir' gerçeği var. Hocamız (Teoman Duralı) yerli ve millî duruşuyla, ilim, irfan, hikmet ile harmanladığı üslubuyla ülkemizin son dönemde yetiştirdiği en önemli fikir adamları arasında yer alıyordu. Siyaset felsefesinden düşünce tarihine, genetikten biyolojiye kadar geniş bir ilgi alanı olan merhum Teoman Hoca dünyanın dört bir yanını gezerek elde ettiği birikimle çağımızı yorumlayan eserlere imza atmıştır. Hayatı öğrenme aşkıyla geçen, inancımız, devletimiz ve dilimiz konusundaki hassasiyetini yakinen bildiğimiz hocamızı bir kez daha rahmetle yâd ediyoruz. İnşallah hocamızı, Zonguldak Filyos bölgesinde şu anda gerçekleştirdiğimiz muhteşem kavşak düzenlemesi, tüneller, onların olduğu bölgeye de bilim sanatın dışında oraya da ismini vermek suretiyle yaşatacağız" diye konuştu.

AY: Bu çok güzel bir haber. Keşke, değerli/alana imza atmış olanlara, hayattayken isimlendirmeler yapılabilse.. Ama, ülkemizde olmuyor. Bir de isimlendirmelerde sürekli yapılan bir yanlış var. Kişiler unvanları ile yazılıyor. Unvanlar akademide geçerlidir. Önemli olan, unvanı değil, kişinin yaptıklarıdır. Geçen günlerde Mardin Havaalanı’nın ismi “Mardin Prof.Dr. Aziz Sancar Havaalanı” olarak değiştirildi. Oysa “Mardin Aziz Sancar Havaalanı” doğru olandı. Sancar’a unvan bir şey katmıyor, Sancar unvana değer katıyordu. Mesela, “Trabzon Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi” doğru olan,.. İsmin başında “unvan olmaması” ne kurumdan, ne kişiden bir şey eksiltmektedir. (isimlendirme konusunu ayrı bir yazı olarak düşünüyorum)

Cumhurbaşkanı Erdoğan; " İdil Biret henüz iki yaşında kabiliyetini ortaya koymuş, neredeyse 80 yıllık hayatıyla özdeş olan müzik kariyerini yurt içinde ve yurt dışında verdiği sayısız konserle taçlandırmıştır. İdil Hanım'ın eğitiminden icrasına kadar müzik hayatının her bir safhası hayranlık verici başarılarla doludur. Dünyanın en iyi piyano sanatçısı kabul edilen İdil Biret aldığı ödüllerle bu unvanı ziyadesiyle hak ettiğini göstermiştir”

AY: Evet,  doğru bir karardır. İdil Biret; dört yaşında Bach'ın prelütlerini çalmaya başlamış, ilk derslerini Mithat Fenmen'den almış. 1948 yılında, henüz yedi yaşındayken, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Biret'in yurtdışında eğitim görmesi için TBMM'ye bir yasa teklif vermiş. Harika Çocuklar Yasası, 1948 yılında müzik alanında özel yetenekli çocuklar olan İdil Biret,  Suna Kan ile birlikte  yurtdışına devlet bursu ile gönderilmiştir... İdil Biret, bir piyanist olarak yıllarca müziğe hizmet etmiştir. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan; Alev Ebuzziya'nın seramik sanatının en önemli temsilcileri arasındadır. Ömrünün yarısını verdiği seramik sanatında ortaya çıkardığı eserleri, dünyanın dört bir yanındaki seçkin koleksiyonların en nadide parçalarını oluşturmaktadır. Yurt içinde ve yurt dışında açtığı sergileriyle, ödülleriyle ismini sanat tarihine yazdıran Alev Hanım'ı tebrik ediyoruz" 

Cumhurbaşkanı Erdoğan; "Cüneyt Arkın'ı anlatmaya gerek var mı bilmiyorum. Hepimizin çocukluğunun, gençliğinin, yetişkinliğinin ve yaşlılığının kahramanı bu sanatçımızın Türk sinemasının bugünlere ulaşmasında çok büyük katkısı vardır. Bizim gençliğimizin kahramanı Cüneyt Arkın'ın sinema ve dizi sektörümüze verdiği katkıyı hâlâ sürdürmesi ayrıca takdire şayandır. Özellikle tarihî filmlerdeki başarısını asla unutmayacağımız Cüneyt Arkın'ı da tebrik ediyoruz" 

Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Kaligrafi, binlerce yıldır fırça ve mürekkeple ortaya konan bir sanat olarak tarihte özel bir yere sahiptir. 'Kur'an-ı Kerim Mekke'de nazil oldu, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı' sözü, ecdadımızın kaligrafi sanatını inancıyla birleştirerek inşa ettiği bir medeniyet değerinin ifadesidir. Hattatlarımız hünerlerinin tüm inceliklerini Kur'an-ı Kerim nüshaları üzerinde göstermişlerdir. Etem Çalışkan, 70 yıldır verdiği eserleriyle işte bu kadim sanatın günümüzdeki en önemli üstatları arasında yer almaktadır. Ahilik kültürü içinde kaligrafi mesleğini icra eden Etem Çalışkan'ı da yine şahsım, milletim adına tebrik ediyorum" 

AY: Bilindiği üzere, Etem Çalışkan, Türk hattat, gazeteci, ressam olarak tanınır.. Yeni yazı ile hat yapan Etem Çalışkan, Türkiye'de ders kitaplarında yer alan Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi ve İstiklal Marşı'nın yazımını yapan kişidir; fonda yer alan meşhur Atatürk portresinin de çizeridir..

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Gürbüz Azak'ı, çocukluğumdan beri izledim, tanıdım, bildiğim bir gazeteci, yazar ve çizerdi. Azak; Denizli Acıpayam'da başladığı çalışmalarını İstanbul'da sürdürmüş bir değerdir.  Azak'ın farklı alanlarda verdiği eserlerinin ortak özelliğin Türkçeyi kullanma konusundaki hassasiyeti ve ustalığını yansıtması oldu. Kendisinin 'Bize hep iki kere ikinin kaç ettiğini öğrettiler, çiçeği sevdiren çıkmadı, ağacı, yeşili, bahçeyi, parkı sevdiren çıkmadı' sözünü eğitim sistemimize yapılan en esaslı tenkitlerden biri olarak görüyoruz. 'İyiliklerimle, sevincimle, bitip tükenmez hasretimle geldim efendim' diyen Gürbüz Azak'a hoş geldin diyor, kendisini tebrik ediyoruz" 

AY: Denizli Lisesi ve Güzel Sanatlar Akademisinin yüksek mimarlık bölümünde okumuştur. 1961 yılında Hür Vatan gazetesinde grafiker olarak gazeteciliğe başlamıştır. Yeni İstanbul, Babıali'de Sabah, Yeni Asya, Tercüman ve Türkiye gazetelerinde çalışmıştır. Sağlam bir fikir insanıdır. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Aydınlar Ocağı, Basın Konseyi üyesi olan Gürbüz Azak, İnanç dergisi tarafından Yılın Ressamı, 1994’te Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından Yılın Gazetecisi seçildi. Yazar ayrıca 1998’dda Kombassan Vakfı Mevlâna Büyük Ödülünün sahibi olurken Azak’ın dört basın ödülü de bulunmaktadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Sahaflığın, kültüre, sanata, hayata dair basılı hemen her türlü malzemeyle olan ilişkisi sebebiyle adeta bir tür kitap sarraflığıdır. Gerçekten çocukluğumuzun, orta öğretim çağlarımızın geçtiği sahaflar çarşısı unutulmaz. Herhalde biraz da fakirliğin, garipliğin olduğu durum sebebiyle bulunmaz kitaplarımızı gider sahaflar çarşısında arar, orada bulurduk. Nitekim 'Altının kıymetini sarraf, kitabın kıymetini sahaf bilir' sözü de bu gerçeğe işaret etmektedir. Kütüphanelerden ve kitabevlerinden farklı olarak sahaflık; yok olma, kaybolma tehdidiyle yüz yüze olan, basılı eserleri korumaya alarak yeniden hayata döndüren güvenli limanlardır. Türkiye'de  sahaflık denilince ilk akla gelen yer, İstanbul Sahaflar Çarşısı’dır ve bu çarşının en önemli simalarından biri de 60 yıldır bu işe emek veren İbrahim Manav'dır. Kendisini tebrik ediyoruz" 

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan; Bu yılki vefa ödülünü yakın tarihin edebiyat ve fikir dünyasını en çok etkileyen isimlerden biri olarak gördüğümüz Kemal Tahir'e verdik. Kendisi hakikati arama konusundaki merakı, cesareti, gayreti ve azmiyle pek çok aydınımıza ilham kaynağı olmuştur. Yaşadığı dönemde Osmanlı'yla, Cumhuriyet Türkiye'siyle, Anadolu'yla, toplumla ve siyasetle ilgili ezber bozan yaklaşımlarını bedel ödemekten çekinmeyerek ortaya koymuştur. 'Türkiye'nin ruhunu arayan adam' denilecek derecede derinlikli çalışmalarıyla bugün de yararlandığımız pek çok tahlile imza atmıştır. Kemal Tahir'i rahmetle yâd ediyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan; "Bu yılki Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri’ni verdiğimiz sanatçılarımızı kısaca selamlarken kullandığımız ifadelerin geçmişte yapılan güzel işlere gıpta ve gelecekte daha iyisinin yapılması konusunda temenni içerdiğini herhalde fark etmişsinizdir. Sözlüklerde kültürün, insanın tabii ve içtimai çevresine hâkimiyetinin ölçüsünü gösteren araçlar bütünü olduğu yazar. Bu tanım insandan topluma uzanan o geniş alanda, kültürde ve sanatta ne kadar güçlüyseniz çevrenizi aynı derecede etki altına alabilir, yönlendirebilir, yönetebilirsiniz demektir. Nitekim geçmişte büyük medeniyetlerin ortaya çıkışına, yükselişine ve yıkılışına baktığımızda zahirdeki sebep ne olursa olsun temelde sürecin belirleyicisinin kültür olduğunu görürüz. Günümüzde de küresel sistemi yönetenlerin en güçlü silahlarının müziğiyle, sinemasıyla, edebiyatıyla, modasıyla kültür araçları olduğu açık bir gerçektir. 'Yumuşak güç' diye tarif ettiğimiz bu araçlar yeri geldiğinde askeri güçten, teknolojik güçten, finansal güçten çok daha etkili operasyon vasıtalarına dönüşmektedir."

AY:  Sn. Cumhurbaşkanımız, bu ve benzeri söylemleri çok yaptı. Ama, ülkemizin, liyakatlı ve ehliyetli isimlerle kurulmuş bağımsız bir Kültür Bakanlığı hala yok… 21 yıldır Ak Parti’yi, daha doğrusu Sn. Erdoğan’ı destekleyen köşe yazarları, TV’lar da kültür yazıları/programları/sayfası yok!...

Ödül törenini bile  popüler bir ismin etrafında döndürüp, diğer ödül sahiplerini rencide ettiler. Bu kadar özenle seçilmiş kişileri Ajda Pekkan ile gölgelediler. Sonra da “maneviyatçıyız, milliyetçiyiz, değerlerimize önem veriyoruz” diye yazıyorlar…

Biz Sn. Cumhurbaşkanımızın kendisini destekleyen medyaya sormasını istiyoruz; 

Kurul ve Sn. Erdoğantören, haber olarak medyada yer alsın diye mi Ajda Pekkan’ı seçmişti?

Cevap hayırsa neden sadece Sn. Erdoğan  ve Sn. Emine Erdoğan ile A. Pekkan görselleri paylaşıldı?

İletişim Başkanlığı mı bu fotoları servis etti?

Öyleyse, “büyük yanlış yapan”, Sn. Cumhurbaşkanımızın yanında demektir.,.

Böyle kültür-sanat ödül töreni tanıtımı/ yazısı/haberi olmaz…

Ödül Tarihi için kişiler doğru yazılmalı…

Olmamalı….

Hem de Cumhurbaşkanlığı katında…

Yazık….