Devlet geleneğimizin kodları yüz yıllar öncesinden yazılmış ve ve en son Türk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletine de sirayet etmiş.
Biz Türklerin kurdukları İmparatorluklar ve Devletler her zaman zengin ülkeler, diyarlar, devletler olmuş.
Büyük ordularımız, gösterişli törenlerimiz, çuvallarla dağıtılan ulufeler, bahşişler hep bizim geleneğimizden geliyor.
Osmanlı’ da örneğin dönem dönem haremin tüm harcamaları padişahların şahsi bütçelerinden karşılansa bile hiçbir şey eksik kalmamış fazlasıyla harem hanesine sunulmuş.
Zaman içerisinde dünyada yaşanan tarım ve sanayi devrimleri ile ekonomi yeni bir boyuta geçip, para kavramının gücü ve manası değiştikçe, para artık kendi varlığıyla kazanç getiren bir hale dönüştükçe, bu devrimleri ıskalayan Osmanlı Devleti aslında sadece bu devrimleri ıskalamakla kalmamış aynı zamanda Ekonomi ve Para Devrimini de ıskalamıştır.
Tüm dünya paraya yeni bir anlam yükleyip güç vehmederken biz bunun çok gerisinde kalmışız.
Osmanlı’ da Devletin ana geliri üretim ve ticaret değil, Militer güce dayanan fetih gelirleri ve fethedilen yerlere konulan vergiler olunca Militer gücü azalan Osmanlı ekonomisinde açığı kapatamamış ve iflasa sürüklenmiştir.
Günümüzde ciddi bir ekonomik sıkıntı yaşıyoruz.
Herkesin alım gücü ciddi oranda düştü. Paramız pul oldu.
Bu düşüşü herkes görüyor, biliyor ama doğal olarak gelirine göre hissediyor.
Dolayısıyla ülkenin büyük bir kısım kara kış yaşarken diğer azınlık ülkede mutlu azınlığa dönüşüyor otomatikman.
İşin kötüsü TUİK başta Devletin itibarlı kurumlarının açıkladığı rakamlar gerçekçi olmayınca toplumda güvensizlik dalga dalga yayılıyor.
Ekonomi ve Matematik iç içe girmiş iki bilim dalıdır. Rakamları doğru girdiğiniz sürece yanlış sonuçlar elde etme şansınız yoktur.
Özellikle son 20 yılın ilk 10-12 yılında yaşanan ekonomik refah ortamı hem toplumu hem devleti daha fazla tüketir, daha lüks tüketir, daha gereksiz tüketir olduk.
Bu herkesin hayatına, arabasına, evine, yazlığına, mutfak alışverişine, kıyafetlerine, cep telefonlarına yansıdı.
Şu an 68 Milyon cep telefonu sahipliği ile dünyada 15. Sırada olan ülkemiz nüfusa oranladığınız zaman çok daha üst sıralara çıkıyor. Buraya kadar sorun yok.
Ama bu 68 Milyon telefonun neredeyse hepsinin ithal olması, yerli cep telefonu markamızın olmaması bizim bunları ithal etmemiz bize ciddi bir sıkıntı getiriyor. Tanesi ortalama 100 USD deseniz bu ülke cep telefonları için 6 Milyar 800 Milyon dolarını cep telefonu almak için başka ülkelere veriyor. İnanılmaz bir rakam…
Hükümetimiz özellikle kamu harcamalarını kısmadan ve ek vergiler getirmeden bu krizden çıkamayacağımızı ön gördü ki bu doğru bir ön görüydü ama eksikti.
Kasaya daha fazla para sokmak için vergileri arttırmak ve dış borç bulmak palyatif bir çözüm.
Esas olan ülkede üretilen ve ihracata yönelik tüm mal ve hizmetlerin artışını sağlamak olmalı ve bunu ithal ettiğimiz her şeyi içeride üretir hale gelebilmek için her türlü eylem planını hayata geçirmeliyiz.
Ve tasarruf daha doğrusu israf etmemek devletten millete sirayet edecek bir dönüşümle hayatımızın her alanına girmeli.
Büyük ve herkesin merakla izlediği bir basın toplantısıyla Kamu Tasarruf Paketi açıklandı. Hepsi tek tek yerine getirilse bile 100 Milyar Doların ancak 3 Milyar Dolarını karşılayabilecek.
Açıkcası kimseyi tatmin etmedi ve otorilerden de milletten de ciddi tepkiler aldı.
Dün bir haber okudum. İçtiğim çayı neredeyse püskürtüyordum.
TBMM tasarruf önlemleri dahilinde Meclis’ te damacana su kullanımını bırakıp arıtma sistemleri taktıracakmış. Damacana sudan tasarruf edilecekmiş.
Şimdi bazı noktaları sırasıyla yazalım.
TBMM Başkanı ailesi ile beraber yaptığı Mardin ziyaretine Devletin VİP Jeti ile gidip dönüyor. Makam aracı ve Korumaların büyük bölümü en az bir gün öncesinden karayolu ile Mardin’ e gidiyor.
Ama damacana sularının yerine arıtmalar takılarak Meclis bütçesinden tasarruf edilecekmişmişmiş.
Olmaz Beyefendiler ve Hanımefendiler vallahi olmaz, billahi olmaz.
Bu milletle dalga geçmeyi bırakın artık.
Bizi damacana kafa görmekten vazgeçin artık…