Mustafa Balkan


Depremin Düşündürdükleri

Selçuklu gibi büyük bir medeniyete başkentlik yapan ve câmi, mescid, medrese gibi eşsiz mimari eserlerle donatılan Konya’nın ulu bir mabedi var.


Selçuklu gibi büyük bir medeniyete başkentlik yapan ve câmi, mescid, medrese gibi eşsiz mimari eserlerle donatılan Konya’nın ulu bir mabedi var.

Selçuklu sultan mezarlarının da bulunduğu o mabede Cuma günleri, Cuma namazını eda etmeye ve sultan türbelerini ziyaret için giderim. Alaeddin Tepesi’nde muhteşem görünen cami-i atik’in avlusunda her Cuma günü, Cuma namazından sonra nöbet devir-teslim töreni de yapılmakta.

Pek çok sanat dalı açısından adeta müze mahiyetini taşıyan Alâedddin Câmii’nin ahşap sanatının Selçuklu devrine has en güzel numunelerinden olan bir minberi var. Hatibin çıkıp hutbe okuduğu bu kürsüde inanılmaz bir motif çeşitliliği ve işçilik kalitesi mevcuttur. Ahlatlı Hacı Mengim Merti adlı sanatkâr tarafından kündekârî tekniği ile vücuda getirilmiş, 868 yaşında olan bu minberde yer alan geometrik geçmeler, her bakışımda bende bir sonsuzluk hissi uyandırır. Hatibin tevazu ile eğildiği kapısının alınlığında yer alan: “Bugün mülk kimindir? Vahid (tek) olan, Kahhâr olan Allah’ındır” mealindeki Mü’min Sûresi’nin 16. âyeti, bizi, Sonsuzluğun Sahibi’ni hatırlatarak 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve insanları saat 04.17’de yakaza hâlinde yakalayan depremleri düşündürmeye sevkediyor. Âyetin açılımı ise, minberin yanındaki tabelada şöyle veriliyor: 

“Eskiden Cuma namazlarını devlet başkanları kıldırdığı için bu ayet: “Ey Sultan! Mülkünle övünme, bir gün gelip hepsi yok olacak, sadece yaptığın amellerin kalacak. Adîl ol!” manasını taşımaktadır.”

Depremler bizi uyarıyor: “Ey insanoğlu! Malınla mülkünle fazla övünme, bir gün gelecek küçük kıyâmeti andıran şiddetli bir sarsıntıyla elinde ve avucunda ne varsa hepsini bir anda alacak, geriye sadece niyetine göre yaptığın amellerin kalacak. Doğaya karşı adîl ol! Tabiat kitabını sünnetullaha uygun doğru ve düzgün okumaya bak!”

Felâkete dönüşen asrın afâtının üzerinden bir ay geçti. Devam eden sarsıntılardan Allah’ın mucizevî mesajını anlamaya, beni sarmalayan manevî boyutundan nasıl ibret alabilirim diye kendi kendime dersler çıkartmaya çalışıyorum. 

İnsanımızın cömertliği ile aziz milletimizin yardımda seferber oluşuna gıptayla bakıyorum. Korona musibetinden sonra yangın, sel musibetlerini yaşayan ve insanımızı acz içerisinde bırakarak “buna ne oluyor?” dedirten bu büyük depremi acaba nasıl atlatacağız? Bu depremin maddi boyutunun ise 80 milyar dolar olduğu ifade ediliyor. Ya manevî boyutu?! Parayla pulla ölçülmeyecek kadar düşündürücü.

Yüce Rabbimiz, Kitab-ı Mübin’inde sorun, soruşturun ve sorgulayın diyor. Depremle ilgili elbette sorup soruşturacağız. Devlet başkanı başta olmak üzere valisinden kaymakamına, amirinden memuruna ve belediye başkanlarına varıncaya kadar herkesi elbette sorgulayacağız. “Halife” sıfatıyla yaratılan ve “sıkıntılarla dolu” bir dünyaya gönderilen âdem oğlunu arzdan sorumlu kılan Allah’ın, peygamberleri vasıtasıyla azan ve doğru yoldan çıkan ümmetlerini vahiyle hak yola davet eden, bize ötelerden gelen haber niteliğindeki ayetlerini ibret ve hikmet üzerinden de okumaya çalışacağız? 

Küçük Kıyâmet’i andıran bu depremi, enkaz altında kalan ve yalan vaatlerde bulunan politikacılar ile dürüst olmayan siyaset bezirgânları üzerinden okumaya çalışırsak, yanılırız! Çimentodan, demirden, kumdan çalan hırsız müteahhitlere, işini doğru dürüst yapmayan usta ve kalfalara, onların başında durması gereken inşaat şeflerine, yapı denetim kurumlarına, imar affı çıkaranlara rıza gösterecek miyiz?

Elbette hayır. 

Kaldırılmakta olan moloz yığınlarına bakarken, şehirlerimizi nasıl ‘sahte yalan’lar üzerine bina ettiğimizi de düşüneceğiz. Güzel evler yapmadığımız, güzel şehirler kurmadığımız, dünyamızı dört başı mamur hâle getirmediğimiz ortada. 

İnsanoğlunun bu dünyaya başıboş gönderilmediğini, sıkıntı ve zorluklarla dolu olarak dünyaya gönderildiğini depremler, yangınlar, seller, çığlar, bela ve kazalar, cinayetler, toplu ölümler anlatmıyor mu?..

Allah (C.C.) bizleri bu tür afetlerden, bela ve musibetlerden korusun. Ders ve ibret alanlardan eylesin.