Ahmet Rauf Akay


DEVLETLER MİTİNG YAPMAZ, İŞ YAPAR

İsrail vahşeti, hiç bir kural tanımadan devam ediyor.


İsrail vahşeti, hiç bir kural tanımadan devam ediyor. Onca İnsan hakları metninin, hiç bir anlam ifade etmediğini Filistin'de yaşananlar gösterdi. Sırplar Kosova'yı ateş altına aldıklarında -uluslararası barışın- tehdit altında olduğu iddia edilerek bölgeye müdahale edilmişti. Her ne kadar insani sebepler gerekçe olarak gösterildiyse de asıl sebep -bölgede Rusların- etkisini azaltmaktı. 

İsrail,Sırpların Kosova'da yaptıklarının bin mislini Filistin'de  yaptı ama kimsenin kılı kıpırdamıyor. Çünkü  burada Suriye dışında önemli bir Rus etkisi yok. 

Aman dileyerek veya İsrail'e insan haklarını hatırlatarak bu mezalimi durdurmak mümkün değil. Bu defalarca denendi. Çünkü Yahudi inancı, diğerlerini insan olarak görmüyor. Onlar Yahudilere hizmet etmek için varlar. İsrail, dindarlaştıkça radikalleşti, radikalleştikçe de insani değerlerden koptu. İdeolojik devlet, asla toplumun tamamını kucaklamaz, sadece o ideolojiye mensup olanları kucaklar.Bu tip devletlerin en önemli vasfı kendi içinde ve dışında ayrımcılıktır. İsrail'de Avrupa'dan gelen Yahudilerle daha doğudan, Afrika, Irak, Özbekistan gibi ülkelerden gelen Yahudiler aynı statüde değildirler. Batıdan gelenler daha birinci sınıf görülürler. Ötekiler ikinci sınıf, Araplar ve Müslümanlar ise insan sınıfına bile girmeyen mahluklardır. 

İsrail'in mutlaka durdurulması gerekir. Ama bunun yolu devletin miting yapması değildir. Devletler miting yapmaz, iş yaparlar,tedbir alırlar,etkili mekanizmaları harekete geçirirler. Mitingleri sivil toplum örgütleri yapar. Bir iktidar, miting yapıyorsa asıl gayesi içeride biriken öfke ve üzüntüden oy çıkarmak, siyasi rant devşirmektir.  İsrail'i miting meydanına toplananlar mı durduracak? Bu aslında, hiç bir şey yapmayan iktidarın bir şey yapıyor gibi görünmesi, toplumun beklentilerini boşaltmasıdır. Bizden -miting yaptılar daha ne yapsınlar- dememizi bekliyorlar. Veya -bak Bahçeli  devletim görev verirse gitmesem namerdim dedi-  diyerek adam ölümü bile göze aldı diye düşünmemizi istiyorlar. Peki devlet kim, şu an o devleti yöneten kadro da bay Bahçeli de yok mu?  Gitmek isteyen gider, kendi kendine emir versin yeter, bak giderim, gidiyorum, gittim, tutmayın beni demeye gerek yok. Bunlar tribün şovları, bu ülkede siyaset artık her şeyi metalaştırdı,her şeyi istismar edebiliyor. Yani ne kadar istismar o kadar köfte. 12 Eylülde ülkücüler ölüm kalım mücadelesi verirken pineğinden dışarı çıkmayanların Filistin'e gideceğine inanan varsa, varsın inansın,ama bu işler böyle çözülmez. Kararlı, etkili yöntemler bulmak gerekir. 

HAMAS, terör örgütü müdür, değil midir tartışmaları da abes. Çatışmalar HAMAS'ın yaptığı baskınla kalsa HAMAS'ı konuşmanın bir anlamı olurdu. Bugün artık İsrail'in yaptıkları HAMAS'ın baskınını gölgede bıraktı. ikisini aynı kefeye koyarak değerlendirmek deve ile pireyi aynı teraziye koymaktır. Mesele Filistin'dir, Filistin halkına yapılanlardır. O parçalanmış çocuk cesetleridir. İsrail öyle bir vahşet uyguladı ki, HAMAS'a kızanlar, kınayanlar bile onu haklılaştırmaya başladılar. Bir söz ve kavramın içeriği kadar toplum tarafından nasıl okunduğu da önemlidir. Erdoğan sempati ibresinin HAMAS'tan yana döndüğünü gördü HAMAS terör örgütü değildir dedi. Bu içeride biraz prim yapar ama yarın birileri de senin içindeki örgütlere -Ulusal Kurtuluş Ordusu- payesi verir. Nitekim veriyorlar da... Onun için meselenin HAMAS üzerinden değil, Filistin halkı üzerinden konuşulması daha doğru olur.  

Filistin halkının trajedisinden nasıl siyasi rant elde ederiz  zihniyeti devam ettikçe Filistin halkı acı çekmeye devam eder.Bu Müslümanlık da değil, eğer öyle olsaydı aynı acıları çeken Doğu Türkistan nisyana terk edilmezdi. İsrail zulmü ile  iktidar bir taşla iki kuş vurdu:  hem istismar ederek tepe tepe kullanacağı  bir malzeme,  hem de Yüzüncü yıl anmalarından kaçmak için bir bahane buldu. Bu kafa problem çözmez, sadece istismar eder.