Göktan Ay

Tarih: 29.09.2024 13:07

Dostoyevski’nin dünya literatüründeki yeri!..

Facebook Twitter Linked-in

Fyodor Dostoyevski, Rus edebiyatının en önemli yazarlarından biridir. 1821 yılında Rusya'da doğdu, 9 Şubat 1881'de vefat etti.  Büyük bir ailesi olan Dostoyevski, farklı türlerde birçok önemli eser kaleme almıştır. Onun en ünlü romanları arasında "Suç ve Ceza", "Karamazov Kardeşler" ve "Budala" bulunur.

Dostoyevski psikolojik romanın ve felsefi nihilizmin başlıca temsilcisi kabul edilmektedir. Dostoyevski'ye göre “insan eylemlerini şekillendiren en önemli unsur Tanrı'dır.” Hristiyan Ortodoks inancını benimsediği bilinen yazar için İsa figürü insanlık için tek yol göstericidir ve tüm dünyanın kurtuluşu Rus halkının saf imanını kaybetmemesine bağlıdır. Dostoyevski insanın kendini var etme mücadelesinde her şeyi göze aldığını ve kendi iradesini ortaya koymak için bütün engelleri kaldırma çabasında olduğunu ileri sürer ve durumu “Her kim olursa olsun, insan her zaman ve her yerde çıkan ve aklın emrettiği gibi değil, canının istediği gibi davranmayı ister.”

Şimdi derlediğim görüşleri verelim;

 

Nietzsche: “Kendisinden bir şeyler öğrendiğim tek psikolog Dostoyevski olmuştur.” 

 

Freud: “Dostoyevski olmasaydı eğer, psikanaliz biraz beklemek zorunda kalacaktı.” 

 

Einstein: “Dostoyevski bana bütün bilim insanlarından daha fazlasını verdi. Gauss'tan bile.” 

 

Albert Camus: “Suç ve Cezayı okuduktan sonra ilk kez, yeteneğim hakkında kesin bir kuşku duydum. Ciddi olarak, bu işten vazgeçme olasılığını ölçüp tarttım.” 

 

Cemal Süreya: “Dostoyevski'yi okudum o günden beri huzurum yok.”

 

Stefan Zweig: “Dostoyevski psikologların psikoloğudur. Dostoyevski bilinçdışının yeraltı dünyasına doktorlardan, hukukçulardan, suç uzmanlarından ve psikopatlardan daha derin bir şekilde sokulmuştur. Bütün insanlığın son sınırı Dostoyevski değilse hiç kimsedir.”

 

Murathan Mungan: “Dostoyevski bize merhameti analarımızdan babalarımızdan çok daha iyi öğretti.” 

 

Bir genç, Oğuz Atay'dan kendisine bir kitap önermesini ister. Oğuz Atay'ın cevabı net olur: "Önce Dostoyevski'yi oku, bitir. Sonra gel...”

Marceline Proust: “Dostoyevski okumaktan keyif alamayız çünkü yüzümüze bir mutsuzluk rüzgârı çarpar ve bizi yerden yere vuran bir psikolojiyle baş başa bırakır. Her ay bir Dostoyevski klasiği okumaya çalışıyorum ve Ezilenler beni en etkileyenler arasında yerini aldı. Yorum yapmak için beklemek istiyordum ama yazmaya başlayınca insan kendisini tutamıyor. Beklemek istememin nedeni ise tarif edemediğim duygular içinde olmamdı. Mutluluktan uçarken böyle bir kitabı okumanız doğru olur mu peki? İçiniz ve ruhunuz daraldığında okursanız o dramı ve talihsizlikler zincirini daha yoğun hissedebilirsiniz. Anlatıcı kişinin kitapta bir yazar olması hoş bir tesadüf olmuş. Sanki Dostoyevski’de yaşananlar içinde anlatıcı gibi bizimle beraberdi. Anlatıcının kilit karakter olması, tüm karakterlerin ortak noktası haline gelmiş olmasıydı. Anlatıcının soğuk Petersburg sokaklarında sıcak bir yer bulmak amacıyla sığındığı bir pastanede, karşılaştığı yaşlı adam ve köpeğiyle başlayan olay örgüsü ilgi çekiciydi. Yaşlı adam ve köpeğiyle bağlantılı olarak ilerleyen kurgu sayesinde kitap ne kadar hızlı ve coşkulu başlamış olsa da merakınıza yenik düşecek ve bu kitabı hemen bitirmek isteyeceksiniz. Kitap ara ara durgunlaşmasına rağmen elimden bırakmak istemedim. Ayrıca karakterlerin psikolojik iç çatışmaları ve birbirleriyle olan çıkmaz ilişkileri çarpıcı bir şekilde sayfalara dökülmüştü. Bazen kendinizi bazen de başkasını görür gibi olduğunuz bu sayfalarda, Dostoyevski ile tanıştığınız ve okuduğunuz için sevineceksiniz dostlarım. Dostoyevski klasikleri hiç eskimeyecek çünkü o Biz’i, İnsan’ı, hayatın başka yönlerini anlatıyor. Mutlaka okuma listenize alın ve okumak için acele edin derim.”

 

Yusuf Ziya Sağlam:  “Özellikle entelektüel kesimin okunmasını en çok önerdiği, sıradan okurun ise pek haberdar olmadığı bir kitap... Ve sonunda bu kitapla beraber Dostoyevski'nin okunacak başka kitabı kalmadığından dolayı benim için ayrıca Ustaya Veda vakti. Sadece Ecinniler değil, Dostoyevski'nin bütün eserleri okunmayı hakkediyor.”

 

Doris Kitap: “Merhaba Dostlarım, bu incelemeyi yazmak için günlerce beklemem gerektiği gerçeğini söyleyerek başlamak isterim. Sebebini ise Cemal Süreya'nın şu cümleleriyle açıklamak isterim, ''1944 yılında Dostoyevski’yi okudum. O gün bugündür huzurum yoktur.'' O kadar haklı ki C. Süreya. İçime kocaman bir huzursuzluk gelip oturuyor, düşünceler ve düşüncelerle boğuşmaya başlıyorum. İyi geliyor aslına bakarsanız. Sorgulatan, düşündürten, empatiye yönelten ve insan ruhunun derinliklerine inebilen en başarılı ve en büyük Rus yazarlardan. Biyografisi okuyup araştırmalar yapınca bunun sebebinin yaşamış olduğu hayatla özdeşleştiği yadsınamaz bir gerçek. Kitaplarındaki karakterlerde de sarsıcı bir hayatın izlerini rahatlıkla görebiliyoruz. Bana göre yazar kahramanların oluştururken kesin çizgilerle oluşturuyor, salt iyi, salt kötü, salt vicdanlı, vicdansız, merhametli, merhametsiz gibi keskin ve değişmez özelliklere sahip oluyorlar. Kötü en kötü, iyi ise saflık derecesinde iyi gibi bir örnek verebilirim.”


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —