Orhan Arslan


DOSTUNU TANI…

Allah bizim dostumuzdur. “Veli”, Allah’ın 99 isminden birisidir ve “Dost” demektir. Bu isim çift yönlüdür, yani biz de Allah’ın dostuyuz. Onun için “Özel Allah Dostu” yoktur. Çünkü “Herkes Allah Dostudur”.


Allah bizim dostumuzdur. “Veli”, Allah’ın 99 isminden birisidir ve “Dost” demektir. Bu isim çift yönlüdür, yani biz de Allah’ın dostuyuz. Onun için “Özel Allah Dostu” yoktur. Çünkü “Herkes Allah Dostudur”.

Dostumuz Alemlerin Rabbidir, bizi ve evrendeki her bir şeyi yaratandır. Bizim dostumuz:

- Rahmeti kendisine farz kılan ve rahmetiyle kuşatan: RAHMAN
- Her bir nimeti kat kat ikram edendir: EKREM
- Günahları sınırsız bağışlayandır: GAFUR
- Kullarını çok seven ve sevilmeyi bekleyendir: VEDUD
- Yardım edip destekleyendir: NASİR
- Celali bile ikram olandır: ZÜL CELALİ VEL İKRAM
- Hoşgörü sahibidir: HALİM
- Her hayrın kaynağıdır: HAYR
- Seri bağışlayandır: GAFFAR
- İyidir, iyilik sahibidir: BER
- Lütfunu nezaketle ve zarafetle yapandır: LATİF
- Sırdaştır, yoldaştır: MEVLA
- Kuluna en yakın olandır: KARİB
- Yardım kaynağı olandır: MUSTEAN
- Şefkatle muamele edendir: RAUF
- Kuluna kefil olandır: KEFİL
- Affedicidir: AFUV
- Esenlik, barış, huzur, mutluluk ve güven kaynağıdır: SELAM

Bu özellikleriyle dostumuzun, dostuna yaratılışta dostça yaptıklarının bazılarına bir bakalım mı?

“Bizi Yeryüzü halifesi olarak görevlendirdi (Bakara 2:30).

Bize kat kat ikram etti (İsra 17:70).

Bütün canlılar düal (ikili; ceset ve can) oldukları halde, bize trial (ceset, can ve ruh) olmayı lütfetti. Ruhun içindekilerle, başka hiçbir canlıda olmayan akıl, irade, vicdan ve bilinç sahibi yaptı.

EVRİMSEL GELİŞİMİNE BAKSAN YA…

Dik durabiliyorsun, bu sayede ellerini serbestçe kullanıyorsun.

Ses tellerine yer açılıp muhteşem olsun diye, diğer memelilerden farklı olarak yutağı büyülterek nefes ve yemek borularına aynı yerden yol verildi. Bu sayede güzel sesinle güzel konuşuyor, hatta müzik yapabiliyorsun.

Gözlerinin beyazı gözüken tek hayvan biziz. Bu sayede gözlerin anlamını gösterebilen tek hayvan da biziz. Sadece gözlerine bakarak birinin ne düşündüğü anlayabilirsin. İnsanların mutlu, üzgün ya da düzenbaz olduğunu çıkartabiliriz.

Bizi insan yapan, inanılmaz özellikte beyinler lütfetti.

Beynin diğer primatların neredeyse 3 katı; onlarda 450 cc, bizde 1400cc. Böylece insan beslenme süresini en aza indirgeyip, düşünceye, felsefeye ve sosyal faaliyetlere zaman ayırabildi.

Yemek ve yemeği pişirmek evrimin anahtar noktasıdır. Pişmiş yiyecekten daha fazla kalori alırız. Bu da beyinlerimizi büyüttü bu aynı zamanda davranışlarımızı şekillendirdi.

Cüsseye göre bu büyük beynimizi kıvrım kıvrım yaparak 100 Milyar nöron (beyin hücresi) döşedi. Bu sayede akledebiliyor ve tefekkür edebiliyoruz.

Allah’ın insan üzerinde sınırsız emeği var. 13,8 Milyar yıllık evrensel emek, 4 Milyar yıllık canlılık emeği, 220 Milyon yıllık memeli emeği, 4 Milyon yıllık insansı emeği ve 400 Bin yıllık insan emeği…

Ve… Bize sayısız peygamberler gönderdi, onlarla vahiy lütfetti. Vahyi doğru inşa olmamıza vesile kıldı.

BÜTÜN BUNLARDAN SONRA;

Allah’ı böyle tanırsak, bilirsek ve anlarsak O’nunla ilişki kurmak o kadar kolay ki; dokunmak, yüreğini açmak o kadar kolay ki…

Tüm putlar uzak Allah inancından doğar. Elin erişmez, araya aracılar koyarsın. Aracı koymadan Allah’a dua ve ibadeti nasıl ulaştıracaksın?
Halbuki bu sınırsızca sevilesi, hayran olunası, inanılası Rabbinle yakın ilişki kursan ya…

Endişe etme. “Eyvah Allah elden gidiyor” deme. Sınırda kulluk edenler, üfleyince baş aşağı giderler (Hac 22:11). Sen bunlardan olma, sınırda kalma.

İman güven demek. Allah’a güven. Üfleyince yok olan Allah’a inanmayın. Alemlerin Rabbine inanıyorsanız rahat olun. Hepsinden öte, O da sana inanıyor.

O, kelimeyi tevhidi bile “LA (Hayır)” ile başlatmış.

O sizi bırakır mı zannediyorsunuz? Gerçekten tanısanız sizi bırakır mı?

Bir zanaatkar düşünün, bu zanaatkar kâinat çapında olsun. Ve kâinat içinde çok özel “Ahsen’i Takvim (en güzel biçimde, kıvamda)” diyeceğimiz bir eser versin, sonra da eserini yırtsın, büksün çöpe atsın.

Tin 95:5’deki “Sümme redednahu esfele safilin” yanlış anlaşılmış: “Sonra onu aşağıların en aşağısına indirdik”

Bu anlayış yanlış olmalı.

Bu mantığa göre Hristiyanlar haklı. Onların inancındaki orijinal günahı, ilk günahı ve buna bağlı olarak bebeklerin vaftiz dilesini onaylıyorsunuz demektir. Bütün bebekler günahlı mı oluyor şimdi?

DOĞRUSU NE?

Doğrusu;
“Sonra onu hayatının başlangıç noktasının en dibine döndürmüşüzdür”

En güzel şekilde yarattığı o harika eseri, hakikati kendi gayreti ile bulması için start noktasına bıraktı.

“Buyurun yarışın“ dedi. Yolunu kendin bul, ben seni donattım.

SONUÇ

Annenin evladını ateşe atamayacağına inananlar, Allah’ın kulunu ateşe atacağına nasıl inanır?

Dost, dostunu nasıl yakar? “VEDUD” sevdiğini nasıl yakar? Rabbimiz bizi annenin evladına olan sevgisinden sonsuz kat fazla seviyorken…
Bunu insanın aklı nasıl alır, anlamak mümkün değil…

Allah Seni yakacak olsaydı, bu kadar özellik vererek niçin donatsaydı? Bu kadar emek niçin verseydi…

O ise senden sadece şu minik cümleyi kurmanı istiyor:

“Sahip olduğum her şeyi Sen verdin Allah’ım. Övgü yalnız Sanadır”

O’nunla Dostluk bilincine ulaşmamız dileğiyle…
Doruk, 05 Haziran 2024
Prof. Dr. Orhan Arslan