Ali İhsan Dilmen


DURUM VAHİM

Ülkemin insanları maalesef bölünmüş ve ahlaki değerlerden, hukuktan, adalet duygusundan bir hayli uzaklaşmış durumda..


Ülkemin insanları maalesef bölünmüş ve ahlaki değerlerden, hukuktan, adalet duygusundan bir hayli uzaklaşmış durumda..

Milli İradenin kalbi TBMM'de kürsü dokunulmazlığının olduğu bir hukuk düzeninde kendisi gibi düşünmeyen ve hatta düşünce olarak birbirine karşıt durumda olan vekilin konuşmasını beğenmeyen bir başka vekil kürsüde konuşurken saldırıyor, oturumu yöneten hukuk tahsili yapmış oturum başkanı olanları adeta seyrediyor, bu tutumdan cesaret bulan ve ülkemin kamu düzeninde görev yapan bir çok memur saldırganı tebrik ediyor ve kutsal bir görevi yerine getirmiş gibi mecliste şiddete meyleden ve terör estiren kişiyi kahraman ilan ediyorlar.

Neden?

Çünkü, saldırganla aynı düşünce ve duyguya sahipler..

Böyle olunca, ne oluyor?

Her düşünce sahibi kendi işini kendisi görmeyi kendine hak görüyor.

Bu doğrumu?

Elbette değil.

Böyle düşünenler olabilir, ki zaten var ve seçilmişler dahil olmak üzere ellerine geçirdikleri güçle kendilerini yargıç ve infaz memuru olarak görmekte hiç sakınca görmüyorlar.

Madem ki, bizim gibi inanmıyor ve düşünmüyorlar ve madem ki, bize devleti yönetme yetkisi verildi, o halde yanlış yapanın cezasını keseriz havasında ve nobranlığındalar.

Bir tarafta İnstagram kapatıldı diye haddi aşan bir şekilde eleştirdi diye bir kadın yurttaş "Halkı kin ve düşmanlığa" sevk ediyor gerekçesiyle tutuklanıyor, diğer tarafta seçilmiş bir vekilin hak edilmiş vekilliğini hukuku ihlal ederek vermiyorlar.

Ve bu sebeple mecliste yapılan oturumda seçilmiş kişinin hukukunu savunuyor, mevcut durumu resmediyor, var olan hukuku ihlal edenleri “faşistlik ve devlet gücüyle terör uyguluyorsunuz “diyen konuşmacıyı, hem de kürsüde konuşurken fiilen saldıran, mecliste alenen şiddet ve teröre başvuran vekil "kahraman" ilan ediliyor.

Durum sahiden vahim.

Bir tarafta ne olursa olsun hukuk ve kamu düzeni diyen bizler, diğer tarafta birbirlerine karşı olsalar da davranış olarak birbirlerine benzeyen fanatik kesimler.

Gerçekten Allah insaf ve iz'an sahibi olanların sayısını ve etki gücünü artırsın.

Değilse insanımızın bugünü de geleceği de gerçekten karanlık.

Şaka değil, tehlike oldukça büyük, zira farklı düşünceye tahammülü olmayan insanların (bunu sadece bir grup için söylemiyorum) çoğunlukta olduğu, her bir grubun karşıtını yok etmek için fırsat kolladığı, bunu hak olarak gördüğü insanlarla çevrili her tarafımız.

Ve maalesef benzer kişilerle aynı kahve oturuyor, iş yerinde çalışıyor, sokakları adımlıyor ve kim bilir belki de aynı evi paylaşıyoruz.

Durum gerçekten vahim, ayrışma arttıkça düşmanlık besleniyor, duygusal kopuşlar artıyor ve derinleşiyor.

Öyle ki, bu gruplardan herhangi biri kesin üstünlük sağlasa bile ülkeye egemen olduklarında ve muhaliflerini yok ettikten sonra, sıra içlerinden muhalif çıkanları da şiddet uygulamalarının riskiyle karşı karşıyayız.

Böyle devam ederse durum fena halde vahamet arz ediyor.

Devletin sadece kendileri için olduğunu düşünenlerin örgütlü haline karşın, devletin ve hukuku herkes için isteyen, farklılıkları hayatın normali olarak görenlerin dağınık durumu ve örgütsüzlüğü umutlu olmamızın önünde büyük engel.

Buna kötülüğün örgütlü olma hali de diyebiliriz.

Bütün yaşadıklarımıza, tüm olumsuzluklara rağmen inanç ve kararlılıkla; özgürlük isteyenlerin, hukuk diyenlerin varlığı sayıları az da olsa umutlu olmak, hayata tutunmak ve direnmenin gerekliliğine olan inancımıza muhafaza etmek güvenle geleceğe bakmak gerekiyor.

İşte bu noktada gidişattan memnun olmayanlar inisiyatif almalı, kötülüğün sıradanlaşmasına karşı sorumluluk duymalı, hiç hak etmediğimiz baskı, şiddet, yoksulluk sarmalından kurtulmak için siyasi, dini, ideolojik vb. farklılıkları bir tarafa bırakarak birleşmeli, yeni yol aramalı veya en azından ait olduğumuz; parti, dernek, vakıf, sendika ve örgütlü yapıların önderlerinden bunu istemeliyiz.