Osman Özbaş

Tarih: 15.06.2023 07:14

EKONOMİDE RASYONALİTE

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye 2023 seçimlerinin ardından yeni bir ekonomi perspektifi çizmeye çalışıyor; son atamalarla Hazine ve Maliye Bakanlığı’ na Mehmet Şimşek, Merkez Bankası Başkanlığına Hafize Gaye Erkan getirilerek bunun işareti verildi; eski MB Başkanı ise BDDK Başkanlığına kaydırıldı. –BDDK, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu.-

Ekonomide ‘yeni’ anlayış vurgusu Mehmet Şimşek’in halefi Nureddin Nebati’ den görevi teslim alırken söylediği ‘Türkiye’ nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır’ sözüdür. Şeffaflık ve öngörülebilirlik önemlidir, devamında ekonomik kurallara dayalı, makro finansal istikrar önceliğin gözetileceği ifadesidir.

Yani Mehmet Şimşek atamasıyla piyasalara verilen mesajlar; a)Ekonomide rasyonel zemin b) Ekonomi biliminin kurallarına dayalı strateji, c)Makro finansal önceliklerdir.

Dördüncü olarak BDDK ile Hazine ve Merkez Bankası’ nın bu süreci nasıl bir uyum ve kararlar ile götürüleceğinin siyasal arka planındaki motivasyondur ki bu bizim konumuza girmiyor.

İlk soru şudur:

‘Türkiye’ nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır’ cümlesini gerektirecek ekonomik durum nedir?

Bir kere ailenizden ya da işletmenizden olsun, Hükümet yönetiminde de aynı şey, öncelikle –zaman zaman bir borç alırsınız ama borcu zamanında ödemek önemlidir, Hazine’ nin bir sorumluluğu budur, ne kadar süre ile bu borçlarınızı düzenli ve daha az maliyetle ödemeye devam edersiniz, konusudur.

İşte 2023 Ocak-Şubat-Mart verilerine göre hem borçluluk attı hem de maliyetler yükseldi. Öyle ki hedeflerinin % 50 üzerinde borçlanan Hazinenin ‘iç borç çevirme’ oranı yüzde 203’e çıktı, yani Hazine ödediği her 1 lira için 2.03 lira borç almak zorunda kaldı. Kısaca giderlerimiz gelirlerimizden çok ise zararımız büyür.

Bu maliyeti ağırlaştıran nedir? Yani geliriniz azalıyor ya da yeterince artmıyor ki, ağırlaşan borçları ödemek için daha fazla maliyetle borçlanıyorsunuz.

Bunun nedeni Cari Açıktır.

Cari  açık Ocak 2023’ de 10.3 milyarla rekor kırmıştı, şubatta 8.8., mart ise 4.5 milyar dolar açık. İşin ilgin yanı mart ayındaki cari açık geçen yılın aynı ayın verilerine göre altında gerçekleşti; yani bu ekonomik kan kaybı birkaç senedir artan bir şekilde sürüyor.

Peki cari açık’a neden olan en önemli kalem nedir?..

Uzun uzadıya anlatmaya gerek yok, dış ticaret açığı derinleşme eğilimindeyken kur düşük tutuldu (Çünkü döviz kuru artışı enflasyon geçişkenliği doğuruyor); düşünün, Şubatta 12 aylık dış ticaret açığımız 118 milyar dolarla tüm zamanların rekorunu kırdı.

Buna karşılık dolar fiyatını düşük tutmak için Merkez Bankası rezervleri eridi.

Bizler harcamaları öne çekip veya elimizdeki ev araba gibi yatırımlarımızın değerini arttığını düşünürken aslında enflasyon karşısında paramızın değerini korumaya çalıştık, herkes kendini ‘zenginleşmiş’ saydı. (TÜİK buna ne der!)

Çünkü içerde faizler düşük tutulup krediler genişleyince enflasyon arttı; enflasyona karşı tasarruflar dolara ve harcamalara gitti; bu da dış açık, cari işlemler, borçluluk oranlarını arttırdı, MB ödemeler bilançosu zayıfladı.

İşte makro ekonomik açıdan –döviz cinsinden- gider artarken geliriniz azalırsa, eğer özsermayeniz (doğal kaynaklar dahil) zayıf ve yedekte rezerviniz düşükse; piyasalar borç ödeme güvenilirliğinizi sorguladığı gibi uluslarararası rekabet gücünüzü de zayıflatan bir ekonomi modeliyle karşı karşıyasınız demektir.

Bunun ekonomideki karşılığı irrasyonalite’dir… Yani Sürdürülemez!

Bunun için öncelikle ne yapmak lazım?

İlk iş ‘gerçek’ rakamları bilmektir. Nasıl ki bir işletmeye, hatta bir aile bütçesine giren çıkan rakamlar o işadamı ya da karı-koca şeffaf bir şekilde bilmeliler ki şapkayı önlerine koyup düşünsünler; ne yapmaları gerektiğini açık açık görsünler, maliyeti neyse ne kadar süre ile bu ceremeyi çekeriz, ne yapmalıyız diye karar versinler.

Samimiyet olduktan sonra herşey çözülür… Bilgi ve irade ile herşey çözülür. Bu sorunlar da çözülür; çünkü geleceğimiz bu kararlarda gizli.

Önce borç maliyetini azaltmanın fiyatlandırmasını iyi hesap edecekler; ıvır-zıvıra, şatafata lükse para harcamayacaklar, bütçede ne kadar tasarruf edeceklerini, hatta ek gelir getirecek işlerini arttırma, iş verimliliğini ve güven ilişkilerini sağlama çabasında olacaklar.

Güven ilişkileri demek, bir ülke için adalet gibi, demokrasi gibi, basın özgürlüğü, ihale kanunu gibi, eğitim kalitesi, ticaret hukuku gibi; uluslarararası rekabet edebilirlik ya da patent hakları, yeni organizasyon ve üretim biçimlerinde AR-Ge payı gibi, kalkınma normlarının istikrarlı iyileşmesidir!…

Hatta ahlak düzeyini –çünkü enflasyon halkın ahlakını bozar- felsefe eğitimini, insan haklarını, fikir ve inanç özgürlüğünü, beslenme kalitesini bile dahil edebiliriz buna… Şehirlerimizdeki depreme dayanıklı ve estetik mimari, doğayla içice yaşam alanları veya temiz bir çevreyi bile dahil edebiliriz.

Yani öncelikle hayata bakış ve ‘değer normları’ önemlidir.

Yoksa zenginleşme dediğimiz ev araba fiyatıyla ölçülmez; insanın ülkelerin ‘hesap kalitesi’ olmalı… İnsanın yaşam kalitesinin yükselmesidir önemli olan.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —