Namık Açıkgöz


ENTELEKTÜEL İNTİHAR

SSCB 1991 Aralık ayında çökünce, bir grup komünist general “Yaşama amacımız bitti” diye şakaklarına silahı dayayıp intihar etmiş.


SSCB 1991 Aralık ayında çökünce, bir grup komünist general “Yaşama amacımız bitti” diye şakaklarına silahı dayayıp intihar etmiş.

Bir insanın ümitlerinin sone ermesi ne acı!...

Komünizmin bitmesi insanlık için çok büyük bir kazanç idi ama o subayların yaşama amacı ve heyecanı idi komünizm. O da bitince adamlar, yaşamaya gerek duymadı ve hayatlarına son verdiler.

Bizler de (65 üstü) ilk gençlik yıllarımızdan itibaren hep “ülkeyi düzeltmek” amacıyla hareket ettik. Bu yüzden ne doğru-dürüst bir gençlik yaşadık, ne orta yaş ve nede ileri yaş!... Hep bir şeylerin düzelmesi için zaman, efor ve güç harcadık.

Artık 70’e merdiven dayadık.

Bizlerde “Bir şeyleri düzeltme” heyecan kalmadı. Bir şeylerin düzeleceğini ummak da artık bizlere çok uzak. 1970’lerden beri, yani 50 yıldır bir şeylerin düzeleceğini ümit ettik. Hele 2002’den itibaren “kilitli kapıları açmak” değil de, kapı tokmağını çevirsek, içeri gireceğiz; yani “her şey düzelecek” havası yaşadık. 

Düzeldi mi?... Ekonomi? Millî gelir? Kişi başına düşen millî gelir?... Eğitim?... Kültür?...

Ekonomi ortada. Eğitim ve Kültür konusunda Sayın Cumhurbaşkanımız hep müşteki… 

Bu durumda, bütün hayatını bir şeyleri düzeltme amacına harcamış ve artık “ümit etme yaşına” gelmişlerin ümitlerinin de sona erdiğini görüyoruz. Artık “düzelir” beklentisi de yok!... Ümitler de bitti, beklentiler de!...

Bundan sadece iktidar mı sorumlu?

Hayır!... Muhalefet de sorumlu!...

1923-1938 arası Türkiye’ye egemen olan ve bir ülkeye yeni bir format atan Mustafa Kemal vardı; 15 yılda her şeyi değiştirdi ama 21. yüzyılın başında büyük ümitler bağlanan iktidar, 21 yılda bekleneni başaramadı. Başarılanlar yok mu? Elbette var ama asıl önemli olan o başarıları devamlı hale getirebilecek bir zihniye inşası idi; o olmadı. Mevzii kurum ve şahısların başarısı olarak kalacak bunlar. Ciddi bir eğitim hamlesi ile bu ülke 21. yüzyılın parlayan yıldızı olabilirdi ama eğitim politikasının kırk yamalı bohça olmasının önüne geçilemedi; gelişmenin sadece “tekno-kültür” olduğu zannedilip “tekno-fast”lerle bir toplumsal güç elde edilmeye çalışıldı. 

Bağımsız olarak kültür konusunda ise bir milimlik bir gelişme kaydedilmedi. Nerden mi biliyorum? Hâlâ Millî Eğitim Bakanlığı’nın okullarından gelen öğrencilerde kültürün sıfıra yakın olduğunu görüyoruz. Atatürk’ün 15 yılda ve o imkânsızlıklar içinde başardığı değişimi, biz 21. yüzyılın başında bu büyük imkânlarla niye başaramadık? Savaştan çıkmış, ekonomisi yerlerde sürünen, yetişmiş insan gücünün büyük bir kısmını cephelerde kaybetmiş bir milletle, 15 yılda başaran gücün yanında, ekonomisi belli bir düzeyin üstünde, yetişmiş insan gücü fazlasıyla olan bir dönemde, üstelik medya gücü gibi bir güç de varken, 21 yılda niye amaca ulaşılamadı? 

Ya muhalefet boyutu?

Belki de asıl sorun muhalefettir.

Eskiden olsa “O olmadı, bu” denirdi. Umut için kapılar vardı. Şimdi umut için bırakın kapıyı, bırakın pencereyi, duvarda bir delik bile yok!...

Milletvekili rüşveti verilerek oluşturulmuş bir muhalefet varsa, orada büyük bir sorun vardır. Rüşveti alan da veren de suçludur. Siyasi-sosyal zeminin olmayacak, “Güneş Motel”deki 11’ler vakası gibi etik dışı siyasi rüşvetle muhalefet dizayn edilecek; ondan sonra bu muhalefet de insanlara güven verip “umut” olacak!... Güldürmeyin insanı…

Yani umutsuzluğun kaynağı sadece iktidar değildir; bir o kadar da sorumlu ve belki daha fazla sorumlu olan muhalefettir. Çünkü oluşturulması gereken “umut ortamı”nı “bekleme” duygusunu yok eden bir muhalefetimiz var.

O zaman ne olacak?

Rus generaller gibi silahı şakaklarımıza dayayıp intihar etmeyeceğiz elbette!...

Düzeltme imkânımızı kaybettiysek; umut da edemiyorsak; o zaman susarak intihar edeceğiz. “Susarak intihar”; yani “entelektüel intihar”…

Bu kavramı 7-8 yıldır telaffuz ediyorum ve yalnız olmadığımı da eş-dost sohbetlerinde gördüm. İşin tuhafı bu “eş-dost” sıradan insanlardan oluşmuyor; hepsi de okumuş-yazmış insanlar ve hayatlarını beyin gücüyle kazananlar. Bir ülkede bunlar susuyorsa, iktidarında muhalefetin de kendisini gözden geçirmesi lazımdır.