Haşim Akten


“FAKİRLİK NEREDEYSE KÜFÜR OLAYAZDI”

Bu söz Mevlâna’nın Mesnevî-i Şerîfinden. Hadis kaynaklı bir söz.


Bu söz Mevlâna’nın Mesnevî-i Şerîfinden. Hadis kaynaklı bir söz. Fakirlik neredeyse küfür olayazdı. Neden bu sözü yazdım derseniz. Sağlık Bakanı sayın Kocaya “Uyuşturucu neden artıyor?” sorusuna verdiği cevaptan ötürü yazdım. Sayın Bakanın verdiği cevap aynen şöyle; “Derinleşen yoksulluk ve işsizlik yüzünden” Ne kadar acı verici bir cevap değil mi? Derinleşen yoksulluk ve işsizlik sadece uyuşturucuyu mu tetikliyor? Hayır umutların tükenmesine ve inançsızlığı da beraberinde getiriyor. Maalesef.

               Uyuşturucudan başlayalım isterseniz. Pandemi başlamadan hemen önceydi. Gelin Ayşe romanımı sinema filmi yapmak için araştırmalar yapıyordum. Romandaki uyuşturucu bağımlısı Ahmet’i tam anlatabilmek için uyuşturucu bağımlıları ile görüşmek istedim. Ankara’da bağımlılarla ilgilenen bir derneğe gittim. Derneğin kurucusu ve bağımlılarla bizzat ilgilenen kişi ile görüşerek derdimi anlattım. Derneğinde yatılı kalan ve bağımlılıktan bu dernek vasıtasıyla kurtulmuş gençleri çağırdı ve “onlara sor” dedi. Uzun bir konuşma geçti aramızda. Bağımlılar “Hocam” dedikleri dernek başkanından övgüyle bahsettiler. Kendileri ile bir babadan öte nasıl ilgilendiğini anlattılar. Kimi yirmibeş, kimi otuz yaşın üzerindeydi. Konuştuğumuz odanın duvarında kurtulanların fotoğrafları vardı. Yatılı dernek binasını gezdirdiler. Spor salonu, yüzme havuzu bile vardı. Yatakhaneler çok güzeldi. Genişçe bir mescide girdik. Birkaç kişi ellerinde Kur’an okuyorlardı. Buraya sığınanların neredeyse yüzde altmış veya yetmişi kurtulmuş. Neyse söz bağımlılarla ilgilenen resmi kurum olan AMATEM’e geldi. Buraya sığınan bağımlıların da bir zamanlar uyuşturucudan kurtulmak üzere gittikleri AMATEM. Acıyla anlatıyorlardı. Onlara “Amatem’e gidenlerin kaçı kurtuluyor?” diye sorduğumda durdular. “Yüzde kaçı?” dedim. “Sıfır” dediler. Nasıl olabilirdi? Tek başına kendini bağımlılara adamış bir insan kendine ulaşanların yüzde yetmişini kurtarabiliyordu da koskoca devlet kurumu Amatem nasıl olurda kimseyi kurtaramıyordu? Şaşkınlık içindeyim. Sağlık Bakanı’nın bu cevabını okuyunca o sözleri hatırladım. İddia etmiyorum sadece soruyorum. Gerçekten Amatem’e giden bağımlılardan kaçı kurtuldu acaba? Bir açıklama yapabilirler mi? Belki de duyarlı milletvekilleri veya duyarlı gazeteciler bu konuyu araştırırlar. Hatta Amatem’le ilgili iddialarda da bulundular ama ben bu konuyu sorumluluk taşıyan araştırmacılara bırakayım.

               En az terör kadar milletimizin başına bela olmuş bu meseleyi nasıl olur da çözemeyiz? Eğer sayın Bakanın dediği gibi yoksulluk ve işsizlik sebebiyle oluyorsa sorumlusu içinde bulundukları hükümet değil mi? Sadece şimdiki hükümetten söz etmiyorum. Bugüne kadar bu konuya çare olamamış tüm hükümetlerden söz ediyorum. Terör belası yüzünden nice şehitler verdik. Şehitler Peygamberimizle beraber hoşrolacaklar inşallah. Anne ve babaları veya yetim bıraktıkları evlatları onların şehadetinden ötürü çok özlüyecekler, ateş düştüğü yeri yakacak ama gurur duyarak “Vatan sağolsun” diyecekler. Peki uyuşturucu müptelası olmuş evlatlarını kurtaramayan anne babalar ne yapacaklar? Ne diyecekler? Şehit yakınlarının içine ateş düşüyor ama hasret ateşi düşüyor. Fakat bağımlı evlatları olanların içine ise cehennem ateşi düşüyor. “Beka” meselesini son zamanlarda çok duyar olduk. Peki bu mesele bir beka meselesi değil mi? Cezaevinden yeni çıkmış bir gencin tekrar uyuşturucuya başlamaması için anne babası titriyorlar. Her an tekrar kullanabilir diye. Nasıl oluyor da uyuşturucuya hemen ulaşma imkanı bulabiliyor? O genç uyuşturucuyu nereden bulacağını biliyor. Peki güvenlik güçlerimiz bilmiyor mu? Neden bataklığı kurutmuyorlar? Sorular sorular.

               “Fakirlik neredeyse küfür olayazdı.”

Mevlâna’nın bu sözünün acı gerçeğini yaşamıyor muyuz? Umutlarını kaybetmiş olanlar. Fakirliğin kıskacında kıvrananlar inançlarını yitirmeye başladılar. “Namazınızı kılmazsanız fakirleşirsiniz” sözleri onları avutmuyor artık. Tam aksine dinden uzaklaştırıyor. “Peki Almanlar neden fakir değil?” sorusunun bu gençleri tatmin edici bir cevabı var mı? Bu inançsızlığın çözümü hocaların vaazlarında değil. Bu insanların yoksulluktan kurtarılmalarında. Onları işsiz bırakılmamasında. Umutlarının yeşertilmesinde. Kızıl Elma’nın göklerde uçuyor olması onları bize geri getirmiyor. Elbette gözü üzerimizde olan emperyalist güçlere karşı savunma sanayinde güçlü olmalıyız ama gençliğini kaybetmiş bir toplum olmak daha vahim değil mi? İstiklâl harbinde olduğu gibi kazmayla kürekle düşmanı kovarız ama çocuklarımızı uyuşturucunun ve dahası inançsızlığın girdabından kurtaramazsak hâlimiz nice olur? Asırlarca İslam’ın sancaktarlığını yapmış bu milletin çocukları neden deist oluyorlar?

               “Fakirlik neredeyse küfür olayazdı.”

               Bu sözü başta iktidar ve tüm siyasetçilerin başlarını iki ellerinin arasına alarak düşünmeleri gerekmiyor mu?

               Evet sayın Bakan!.. Bu konuyu Bakanlar Kurulunda gündeme getirdiniz mi? Sorumlu bir bakan olarak geceleri rahat uyuyabiliyor musunuz? Allah korusun sizin evladınız uyuşturucu bağımlısı olsa ne yapardınız? Amatem’e mi gönderirdiniz? Amatem’de neler oluyor hiç araştırdınız mı? En azından soruyorum. Amatem’e güvenerek kurtulmaya gelenlerden yüzde kaçı kurtuluyor veya kurtulan var mı? Allah korusun sizin evladınız Deist olsa ne yapardınız? Deist olan çocuğunuzu göndereceğiniz bir yer var mı? Yoksa “Fiyatları Allah belirliyor” diyen diyanete mi teslim ederdiniz. (Hâşâ) Yoksa tüm müslüman topluma dönerek “Ey müslümanlar Kur’an gelmeden önce, Namaz emri gelmeden önce, Oruç emri gelmeden önce Muhammedül Emin geldi. Gençlerimize kötü örnek olmayın önce insan olun. İnsanlığınızı gözden geçirin, dini çıkarlarınıza alet etmeyin, ey cemaatler kula kulluğu bırakın” diye haykırır mıydınız?

               Allah sonumuzu hayretsin.

               Vesselam.