Kerem Çağrı


GELECEK PARTİSİ

Parti lideri toplum tabakaları ile iletişim kurarken kendinilerini üç aks üzerinde ifade eder.


Parti lideri toplum tabakaları ile iletişim kurarken kendinilerini üç aks üzerinde ifade eder.

Yörük Ahmet, Serok Ahmet, Can Ahmet.

Yörük Ahmet:

[Peşinen ifade edeyim eşim yörük ve çocuklarım yarı yörüktür.  Yörüklere hakaret etme veya istiskal etme gibi bir kastım asla yoktur olamaz da haddime de değildir.
Alın teri ve binbir zahmetle ekmeklerini kazanmaktadırlar ve gayretleri her türlü tartışmadan uzak alkışlanacak yüce bir değerdir.
Yaptığımız sadece sosyolojik bir realiteyi açıklamaktan ibarettir.]

Maraş’tan başlayarak Aydın ve Muğla’ya uzanan dağlık bölgede temel geçim kaynakları hayvancılık ve çobanlık olan tarım toplumu öncesi dönemi yaşayan insanları kast etmektedir.
Bu aks’ta yaşayan insanların orta asya’dan göç eden kabileler olduğu konusunda bir konsesüs var.
Bu kabilelerin Kazak, Özbek, Kırgız, Moğol, Türkmen, Paştun, Tacik veya Hazaralardan mı olduğu konusu hiç şüphesiz ciddi objektif bilimsel araştırmalarla ortaya çıkabilecektir.
Bilmeyenler için ifade edeyim:
Yörüklerin evleri yoktur.
Dağlarda tak/sök çadırlarda yaşarlar.
Mektep ve Medrese yoktur.
Dolayısı ile pozitif bilimler ile dini ilimleri elde etme imkanları da yoktur.
Cami de yok cemaat da yok.
Yaptıkları işin doğası gereği sürekli hareket halindedirler yeni otlaklar ve yeni meraları kovalamaktadırlar.
Bunların çoğunluğu Osmanlı da askere gitmez vergi vermez herhangi bir usule tabi olmayı da hiç sevmezlerdi.
Ondandır bu tür bedevi halklar için Osmanlı döneminde haksız veya haklı “etrakı bi idrak” yaftası  kullanılır olmuştur.
Peki bu kitleler bu nahhak yaftayı hak ediyorlar mıydı hiç şüphesiz çok ciddi tarihi ve sosyolojik araştırmalarla ortaya çıkarılacak belgeye dayalı bir veri olmalıdır.

Ülkemizin en iyi üniversitesi sayılan Boğaziçinden mezun bu ülkenin siyaset bilimi alanında parmakla gösterilen bilim adamı ve devlet adamı aynı zamanda eski başbakanı neden böyle bir sıfatı ısrarla ve inatla kullanır?

Siyasi iklimin arkasından yürüdüğü içindir.

Siyasi iklimi yönlendirecek yön ve şekil verecek bir malzeme elde olmayınca iklimin peşine takılarak bak bende işte şu sosyal guruptanım kafa konforunu yaşamaktadır.

Yoksa kendileri de gayet iyi bilirler yörüklük tarım toplumu öncesi insanın yaşam stilidir.
Mektep medresenin olmadığı cami cemaatin yaşanmadığı bedevi toplum yaşama biçimi olduğunu kendileri de çok iyi bilirler.

Ama buna rağmen her tv ye çıkışlarında beden diline bakıldığında çok özel bir haz alarak bunu ifade etmektedir.
Sanırsınız bu yörükler bağırlarından sokrates aristo hipokrat veya hegel yada kant’ı çıkarmış insanlığa çok hizmet etmişlermiş gibi bir hava da ifade eder.
Kimse de çıkıp demiyor ki Hocam bu yörüklük insanlık gelişim evreleri içinde avcılıktan sonraki aşamadır.

Siz bu iklimin peşine takılmayın yeni bir gündem belirleyin onlar arkanızdan gelsin demiyor!

Serok Ahmet:

İktidar ve Başbakan olduğu bir dönemde akan şelalenin bonusundan istıfade etmek için “işbilen” yerel politik bir figürün küçük bir guruba bir slogan attırması toplumsal bir arzunun talebi olarak görülebilir mi?
Kürtlere nasıl unutulmaz bir katkı sundunuz ki Kürtler size Serok Ahmet desinler.
Bir kaç tv konuşmasında Yunus Emre’nin konuştuğu dil ne kadar aziz ise Feqiyi Teyran’ın konuştuğu dil de en az o kadar aziz ve meşrudur dediler.
Bunun dışında elde ne var?
Bence kayda değer veri yok.
Bi kere Yunus Emre’de ve Feqiyi Teyranda bizce mitos’tur.
Bu iki şahıs yaşayan gerçek kişiler mi yoksa mit’ler mi o ayrı bir tartışma konusudur.
Ama Yunus Emre’nin dili ikiyüz küsür üniversitede yüzbinlerce okulda milyonu geçen eğitimciler vasıtası ile öğretilirken Feqiyi Teyran dili’nin hazin durumu ortadadır.
Kürtlerin dil ve kültür çabalarına nasıl bir katkı sundunuz da Kürtler size bu sıfatı verdi veya versinler.
Ben bu sıfatın genel Kürt kitlesi içinde politik ve sosyal bir karşılığının olduğunu düşünmüyorum.
O günün koşullarında çok küçük partili bir gurubun jesti olarak bakmak gerek.
Ayrıca ifade etmeliyim ki Devlet Bahçeli bu sıfatı uzun bir müddet istismar etmeye çalıştı ve ilk dönemler bu Serok Ahmet tabirinden hiç keyif aldığını tahmin etmiyorum.
Ama politik iklim ısındıkça sanırım zamanla benimsenir oldu.

Can Ahmet:

Ülkemiz de ciddi oranda “Pers islam” anlayışını ve kültürünü benimsemiş milyonlarca Alevi vatandaşımız var.

Bana kimse düzmece ve çoğunluğu atmasyon/halisinasyon olan Horasan geyiklerini anlatmasın.

Türkler ile veya Türklük ile Aleviliğin zerre ilgisi yoktur.

Kazakistan, Özbekistan, Kırgısistan, Türkmenistan ve Uygurlarda derman için tek bir alevi yoktur.

Sünni Maturidi ve hanefilik aksının bi zati taşıyıcıları Türklerdir.

İlim ahlakına sahip her insan bilir ki Azeriler heterojen bir kitledir.
İçlerinde Türkmenler olmakla birlikte asimile edilen Taliş/Pers ve Kürt unsurlar çoğunluktadır.
Nitekim Aliyev Ailesi bile aslen Kürt kökenli bir ailedir.

Esas mevzumuza dönersek geçmişte bizatihi Tuğrul bey ve Muhammed bin Davut(Alpaslan) vasitasıyla tüm bölgeye sistematik bir şekilde korunan ve yayılan Sünnilik/Maturidilik ve hanefiliktir.

Aleviliğe dönersek bunlar genelikle oylarını CHP çok az bir kısmı HDP ve daha marjinal bir bölümü de MHP’ye oy verir.
Ama ülkemizdeki tüm partiler az veya çok bunlardan oy alır.
Tercihleri daha seküler partilerdir.
Extrem düzeyde diğer partiler vardır.

Ama kim Can Ahmet tahayulunu genel başkana inandırmışsa cidden çok kavi inandırmıştır.

Alevi vatandaşlarımız adına konuşmaya memur değilim ama saha da bireysel gözlerimle gördüğüm hakikat şudur Gelecek Partisi bu vatandaşlarımız arasında en son tercihleri arasında olduğunu çok rahatlıkla ifade edebilirim.
Hatta tercih sıralamsında sondan birincidir zorlanmadan ida edebilirim.

Politik Getiri:

Yörük Ahmet, Serok Ahmet ve Can Ahmet tahayulunun herhangi bir politik getirisi olmadığını her üç tahayulunda toplumsal bir talepten ziyade bir kafa konforu ürünü olduğu değerlendiriyorum.

Yörükler MHP ve benzeri partilere, Kürtler HDP ve Akparti arasında Aleviler CHP ve benzeri partiler arasında duruyorlar ve buraları henüz terk etmediler.

Bu anlamada Ne Yörük Ahmet ne Serok Ahmet hele hele Can Ahmet hepten hiçbir karşılığı olmayan kişisel bir sanıdan ibaret olduğu saha pratiği de bunu gören gözlere ben burdayım demektedir.

Sonuç olarak:

Akparti temel “din”i değerlerimizi kullanarak bu güne geldi kendisiyle beraber bu kurumlarda zarar gördü ve zaafiyete uğradı.
Bu değerler genç dimaklarda anlam yitirince elde kof ve lumpen bir kavmiyetçilik kaldı.
Ondandır bu alan hızla büyümektedir.

Bu alanın mudavimleri Türk şemsiyesi altında birleşen ülkemizde yaşayan tüm kavimlerdir.(Türk,laz, gürcü,çerkes,çeçen,avar,inguş,oset,abhaz,boşnak,pomak,arnavut,arap ve bir kısım kürtlerdir)
Dini değerler alan kaybettikçe bunlar büyümekte politik iştahi artırmaktadır.

Bu bilincli bir kavmiyetçilik değildir.

Daha çok ötekileştirilen kitlellere yönelik husumet üzerinde giderek büyümektedir.
Dün Ermeni ve Rum üzerinden bu gün Kürtlere yönelik öfke kaygı ve endişe üzerinde büyüyerek yoluna devam etmektedir.

Bu ham ve rehabilite edilmemiş kavmiyetçliği şu an mevcut iktıdarın yelkenlerini şişirmektedir.
Zira inanılmaz derece de nemalanmaktadır bu pastadan.
Nitekim son seçimi sadece ve sadece bu söylemle kazandı.
Yani esas çoğunluk gayri Kürt kitleyi bu vehim ile korkuttu veya bu öfke bu husumet üzerinden yürüyerek kazandı.

Ama bu kitleyi konsolide eden karizmatik lider figürü ortadan kaybolunca her seçimde giderek büyüyen bu tayfa daha sekter daha seküler bir ulusalcılığa evrileceği konusunda kimsenin şüphesi olmasın.

Kontrolden çıkma ihtimali olan bu azmış kavmiyetçilik ülkenin başına bela olabilir.
Ülkenin birliğine ve bekasına dair çok ciddi bir tehdit unsuru olması ihtimal dahilindedir.

O halde ne yapmalı:

Kendine üç duraklı politik bir kafa konforu icad eden genel başkanın bence artık bu zihinsel konduları behemahal yıkmalı ülkenin gerçek gündemine dönmelidir.

Ülkemizin bekası milletimizin geleceği üzerinde çok ciddi kofa yormalı ve partiye ideolojik bir kimlik inşa etmeli ve bu ideolojiye inanan sağlam bir ekiple toplumu ikna etmeli ve bu barış kardeşlik reçetesi milletimize nefes aldırmalıdır.

Toplumun sürüklendiği bu dipsiz kuyu ve toplumsal çılgınlıkla ifade edilecek şey milliyetçilik değildir.

Adını doğru koymak gerek bu dümdüz ilkel ve faşizan bir kavmiyetçiliktir.

Bunun ilacı:
Toplumsal rehabilitasyonu esas alan hürriyet ve güvenlik dengesini adil kuran dürüst samimi demokrat ahlaklı ve de vicdanlı bir müslüman kimlik ile sağlamak mümkündür.

Açık ve dürüstçe ifade etmek gerekirse Gelecek Partisi içinde Kürt olarak yer alanların hepsi olmasa da en azında etkin olanların çoğu bireysel ve kitlesel asimilasyona oldukça istekli toplumsal hiçbir kaygıları olmayan bireysel ajandalarını kovalayanlardan oluştuğunu düşünüyorum.
Partide artık çok azınlığa düşen bu Kürt vasatla yol alırken.
MHP ve BBP’den transfer kadroların dayatması ile aralarına serpiştirilen edilgen “Fetihçi Osmanlıcılık” mefkureli kişilerin cılız kolektif çabaları ile en fazla BBP’nin farklı bir tonu olur ve marjinal politik bir hareket olarak tarihteki yerini alır.

Gelin zihinsel bir devrim yapalım.
Sıradışı ve cesur adımlar atalım milletimizin boynuna bir proje olarak takılan bu bedevi ve azgın kavmiyetçiliği bertaraf edelim.

86 milyon insanımızın  inandığı güvendiği liyakat ve ehliyet sahibi bu ülkenin temiz vicdanı ve ahlakı olacak özgürlükçü demokrat Müslümanlar adına yeni ve yeniden bir başarı hikayesi yazalım.

Gelecek partisinin lideri sokaktan kaptığı bu hamaset dili ve tahayul olan zihinsel kafa konforunu terk ederse hayatının özeti mefkureye dönüp hakkını verirse başarısının sesi Bosna’dan, Erbilden, Şamdan, Bağdat’tan ve Urumçiden duyulur.
Zira Allah samimiyeti takdis eder.
Ülkemizin ve insanlığın alternatif medeniyet projesi oluruz.

Şu an ekibinde yer alan insanlar herbiri çok kiymetli insanlardır sözüm bunlardan azadedir.
Bir genel geçer endişe ile söylüyorum.
Ekibini ya eş dost hemşehri ya da Sofu mizaçlı munis zatlardan seçtikçe hep alkış alır çok takdir edilir ama yol ve mesafe alır mı işte ondan çok emin değilim.
Hani fikir kulubu vakıf veya dernek olsa çok iyidir derim.
Hemde çok iyi alkışlarım da.

Ama arenaya dönüşen politik saha da velev ki mizaçlarını hiç sevmesiniz dahi işin ehli ve bu işin savaşını verecek oyuncular lazım.
Menzile başka türlü varma şansınız olmadığını bilmek gerek.

Milletimiz ve ülkemiz Ahmet Davutoğlu’nun hayat özetine dönmesini beklemektedir.

Bu gidişatı durduramazsanız gerçekten bekamız tehlikeye girebilir.
Bu azgın kavmiyetçilik ülkede iç barışı bozacak potansiyeli barındırıyor.

Benden söylemesi…