Ulaş Salih Özdemir

Tarih: 09.09.2024 16:46

Gün geçirmiyor ki dün dediğimizi bugün inkâr etmeyelim.

Facebook Twitter Linked-in

Gün geçirmiyor ki dün dediğimizi bugün inkâr etmeyelim.

Gün geçmiyor ki dün tükürdüğümüzü bugün yalamak zorunda kalmayalım.

Dış politikanın temel argümanlarından biri tutarlılık ve sürdürebilirliktir.

Ama maalesef ülke olarak rüzgarın önünde ki yaprak misali sürekli savruluyor ya da savrulmak zorunda kalıyoruz.

Dün darbeci olan, bugün kardeşim oluyor.

Dün katil olan bugün sırdaş oluyor.

Zaten dış politika kardeşim jargonu ile yürümez.

Yürümüyor da.

Evet bir tarihçi olarak şu cümleyi bir çok dersimde ve katıldığım programlarda söyledim ve söylüyorum.

“Ulusalar arası ilişkilerde dostluk yoktur.  Çıkar ve menfaat üzerine kurulan bir hiyerarşi vardır.”

Doğru hem de çok doğru.

Ama bizim dış politikamız o kadar kısa sürelerde tavır ve davranış değişikliğine gidiyor ki anlamlandıramıyoruz.

Bu nedenle uluslararası arenada saygınlık ve devamlılık olmuyor.

Şimdi şöyle bir sürece bakalım.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi’ye yönelik geçmişteki sert eleştirileri, özellikle Sisi’nin 2013'te askeri bir darbe ile Muhammed Mursi’yi devirmesinden sonra başladı. Erdoğan, Mursi'nin devrilmesini demokrasiye karşı bir darbe olarak nitelendirdi ve Sisi'yi "darbeci" ve "zalim", “katil” gibi ağır ifadelerle eleştirdi. Türkiye-Mısır ilişkileri bu dönemde gerilmiş, büyükelçiler karşılıklı olarak geri çekilmişti. Erdoğan, İslam dünyasında demokratik süreçlerin baltalanmasına karşı olduğunu belirtmiş ve Sisi’yi, Mısır’da insan hakları ihlallerinden sorumlu tutmuştu.

Binlerce Mısırlı Sisi yönetimi tarafından katledildi. 

Hatta Mısırlı Esma’nın ölümünden sonra Rabia işareti ülkemizde kullanılır oldu.

Bu işaretle seçim propagandaları yapıldı.

Lakin ekonomik anlamda darboğazdan geçtiğimiz bu günlerde dış politikada da ciddi geri dönüşler sergiledik, sergiliyoruz.

 Türkiye'nin son yıllarda izlediği dış politika değişikliğiyle birlikte, Erdoğan ve Türkiye yönetimi bazı dış ilişkilerini yeniden gözden geçirme ihtiyacı hissetti. Bölgedeki jeopolitik gelişmeler, özellikle Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları, ekonomik ilişkiler ve bölgesel işbirliği ihtiyacı, Türkiye ve Mısır’ı yeniden diyalog kurmaya itti. 2021’den itibaren diplomatik düzeyde ilişkilerin iyileştirilmesine yönelik adımlar atılmaya başlandı. Erdoğan ve Sisi, 2022 FIFA Dünya Kupası açılışında bir araya gelerek ilk kez el sıkıştı, bu sembolik olarak ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcı olarak görüldü.

Eleştiriler şu noktalarda yoğunlaşıyor:

1. **Tutarsızlık Eleştirileri:** Erdoğan’ın yıllarca Mısır’daki darbe yönetimini ağır bir dille eleştirmesi ve ardından Sisi ile yakınlaşması, Türkiye’nin dış politikasında tutarsızlık olarak algılanabilir. Bu, hem Erdoğan’ın söylemlerine sadık kalmadığı yönünde bir eleştiri getiriyor hem de Türkiye'nin dış politikada ilkeler yerine pragmatizmi öne koyduğu algısını güçlendiriyor.

2. **İç Siyaset ve Uluslararası İmaj:** Türkiye'nin Sisi gibi daha önce otoriter olarak nitelendirilen liderlerle yakınlaşması, Erdoğan’ın demokrasi ve insan hakları konusundaki tutumunu sorgulatabilir. Bu durum, Erdoğan’ın iç ve dış politikada çıkar temelli hareket ettiği yönündeki eleştirileri de artırabilir. Ayrıca, insan hakları ihlalleri ve baskıcı rejimler konusunda küresel olarak daha ilkesel bir duruş bekleyen çevrelerden olumsuz tepkiler alınmasına yol açabilir.

3. **Ekonomik ve Jeopolitik Gerekçeler:** Türkiye'nin Mısır ile ilişkilerini düzeltme çabasının ardındaki ekonomik ve stratejik nedenler açık. Doğu Akdeniz'deki enerji projeleri, bölgesel ticaret ve güvenlik işbirliği gibi konular, Türkiye’nin Mısır'la işbirliğini yeniden canlandırmasına neden oldu. Bu da, Türkiye’nin dış politikasında çıkarların öncelik kazandığı eleştirilerini doğuruyor. Sisi'nin ziyareti, Türkiye'nin bu çıkarlar doğrultusunda hareket ettiğinin bir göstergesi olarak yorumlanabilir.

Özetle, Erdoğan’ın Sisi’ye yönelik geçmişteki sert eleştirilerine rağmen bugün iki ülke arasındaki yakınlaşma, hem içeride hem de uluslararası düzeyde pragmatizmle eleştirilmekte. Türkiye'nin bölgesel çıkarları doğrultusunda attığı bu adımlar, dış politika tutarlılığı ve insan hakları konusundaki ilkeli duruş açısından sorgulanmaya devam edecektir.

Not: Yakın zamanda Katil Esed ile de görüşüleceğini düşünüyorum.

Son olarak her zamanki temennimiz yineleyen.

“ALLAH DEVLETİMİZE VE MİLLETİMİZE ZEVAL VERMESİN.”


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —