Haşim Akten


HANGİ DEVLET?

Bu acılı günümüzde “DEVLET” gündemde. Hiçbirimiz Devlet kim, Devlet nedir sorusunu sormuyoruz.


Bu acılı günümüzde “DEVLET” gündemde. Hiçbirimiz Devlet kim, Devlet nedir sorusunu sormuyoruz. Vatandaş olarak devlet dediğimizde güvenliğimizden sağlığımıza, her ay aldığımız maaşımızdan emekliliğimize kadar yanımızda bulduğumuz bir sistemi anlıyoruz. Bu sistemi kim yönetiyorsa onu devlet olarak görüyoruz. Çünkü her gelen siyasi(kim olduğu önemli değil) kurumları kendi arka bahçesi hâline getiriyor. Kendi taraftarlarını, fikirdaşlarını liyakatları olmasa da yönetici yapıyorlar. Yarım asırdır gördüğüm gerçek bu. Yıl 2023. Bu hiç değişmedi.

               Halk yaşanan acı olaylarda yarım asırdır “Devlet nerede?” diye feryad ediyor. Halk eğer devleti yönetenler kendi siyasi görüşünde olanlarsa seslerini çıkarmayanlar, iktidar başka siyasilerin eline geçtiğinde “Devlet nerede?” diye feryada başlıyorlar. Hangi devlet?

               Kusura bakmayın ama benim kafam karışıyor? Hangi devlet? Lütfen birileri bana izah etsin. Yönetenlerle devlet arasındaki ayrılık nedir? Anlamak istiyorum. Beş bin yıllık bir devlet geleneğimiz var diyoruz. Yöneticiler ayrı, devlet ayrı diyenler bana izah etsinler. Bir vatandaş olarak bu ayrımı nasıl yapmalıyım? Yetmişine merdiven dayamış bir vatandaş olarak hep iktidarı ele geçirmiş ve haksızlık üstüne haksızlık yapan yöneticiler gördüm ama kutsallaştırdığımız Devlet Baba’yı hiç göremedim. Bir zamanlar yaşanan güzel günleri sadece bir masal gibi dinledim.

               Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye vasiyetini okuyorum.

“Ey oğuI, artık Bey’sin! Bundan sonra öfke bize, uysaIIık sana. GücenikIik bize gönüI aImak sana. SuçIamak bize, katIanmak sana. AcizIik bize hoşgörmek sana, anIaşmazIıkIar bize, adaIet sana, haksızIık bize, bağışIamak sana. Ey oğuI, sabretmesini biI, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma ve insanı yaşat ki devIet yaşasın. Ey oğuI, işin ağır, işin çetin, gücün kıIa bağIı. AIIah yardımcın oIsun.”

Ben böyle bir devleti göremedim. Halk isyan etse de, kem söz söylese de katlanacak, gönül alacak bir devlet baba göremedim. Aksine kem söz söyleyenlerin hesabını soracağım diyen yöneticiler gördüm.

               “Devlete söz edenler Haindir, şerefsizdir, kanı bozuktur” diyenlere soruyorum hangi devlet?

               Daha çocukken hatıralarımı zehirleyen bir ihtilal yapıp kendi Başbakanını idam eden mi devlet?

               Yaptıkları 12 Eylül darbesiyle milyonları asan, kesen, sürgünlere gönderen, hayatlarını karartan mı devlet? 12 Eylüldeki yöneticilere, Netekim Paşaya Devlet nerede? diye isyan eden ben mi hainim.

               Mamak askeri cezaevinde her günü her saati işkenceyle geçirirken, hem de bu işkenceleri şerefli Türk askeri üniformasıyla yaparlarken, sokaklarda “Yaşasın Devlet” sloganları atan ben işkencehanelerde “Nerede Devlet?” diye sorduğumda ben hain mi oluyorum? Hangi devlet? O yıllarda kendi yakınlarımız bile bize anarşist diyorlardı. Hangi devlet veya Devlet Baba nerede diye soramadık. Kendi canımızın derdine düşmüştük. Yan koğuşumuzdaki solcu kızların kaldığı koğuşta yapılanlara bile dayanamayıp “Lanet olsun” derken biz hain miydik? Hangi devlet?

               Bugün acı içerisinde nerede devlet diye soranları hain ilan edenler 28 Şubat sürecinde “Nerede devlet?” diye feryat edenlere de aynı hain damgasını vurabilirler mi? 28 Şubat sürecinde de karşı çıkanları gerici, yobaz ve hain olarak niteleyenler vardı. Öyle değil mi? Devlet, hakim güç olanlar ise 28 Şabatçılar mı devlet? Hangi devlet?

               1999 depreminde “Devlet Nerede?” diye soranlar ne kadar haklıysa bugün de yakınlarını, sevdiklerini beton molozlarının altına gömmüş olanların feryatlarını neden bugün de haklısınız diyerek şefkatle sarmıyor da suçluyorsunuz? O günkü yöneticiler haksızdı demeyin. Onbinlerce insanın öldüğü bir ortamda kimsenin bir suçu yok diyemez kimse. Deprem sadece yöneticiler değil hepimizin yani halkın da sorumlulukları vardır.

               Eğer devlet bir çark ise ve bu dişlileri harekete geçiren yöneticiler ise ben vatandaş olarak bu ayrımı nasıl yapacağım. Hiç mi acımı dile getirmeyeceğim veya getiremeyeceğim?

               Diyeceksiniz ki bugün “Nerede Devlet?” diyenler dış mihrakların uşakları hainlerdir. 12 Eylülde de bize dış mihrakların oyuncakları dediler. Bu laflara artık karnımız tok.

               12 Eylül işkencehanelerinde kime yapılırsa yapılsın işkencenin haram olduğunu kitaplardan değil yaşayarak öğrendik.

               12 Eylül mahkemelerinde adil yargılamanın ne kadar önemli olduğunu kitaplardan değil yaşayarak öğrendik.

               İşkence yapan ve gençliğimizi zindanlarda yaşatan yöneticiler mi yoksa devlet mi? Artık benim kafam karışıyor. Devlet devlet diye diye gençliğimi bu devlet için harcadığım ve 40 yıldır hâlâ travmasını atlatamadığım acıları ile devlete güvenimi kaybetmişsem ben hain miyim? Vatan için canlarını veren şehitlerimizi elbette hariç tutarak söylüyorum ki en ufak bir feryadı bile hainlikle suçlayanlar bu devlet için hangi fedakârlığı yapmışlardır? Bu soruyu sormak da benim hakkımdır.

               Halk, devletle yöneticileri ayıramaz. Benim gibi. Izdırap içindeyken kendine hakim olamayarak acılı sözler sarfedebilir. Bu yaptığını hata olarak görebilirsiniz ama yöneticilerin hiç mi hatası yok? “Hatasız olan sadece Allah’tır” ilahi fermanını unutarak kişileri kutsallaştırmanın bir anlamı var mı? Biz onlara değil gerçek hainlere söylüyoruz diyeceklerdir. Elinizde size veya partinize, cemaatinize karşı olduklarını söyleyenleri hainlikle suçlayacak bir “Hainölçer” aleti mi var? 12 Eylül öncesinde solculara hain diyorduk ama cezaevinde bize işkenceler yapan askerler hiç ayrım yapmadan solcu ülkücü hepimize ”Hainsiniz” diyorlardı. Çünkü komutanları onları öyle yönlendiriliyorlardı. O yıllardan sonra artık kimseye hain demenin doğru olmadığını gördük. 

               Devlete düşmanı mı olalım? Asla!.. Ama şunu yapabiliriz.

               Bu ülkede birlikte yaşayan inancı, siyasi görüşü ne olursa olsun herkesin mutlu bir hayat yaşamak hakkı ve isteği var. Kimse yabancıların esiri ve uşağı olmak istemez. Birbirimizi hainlikle suçlamayı bırakıp kardeşliği seçebiliriz.

               Birbirimizi anlayışla dinleyebiliriz.

               Taassup içinde olduğumuz taraftarlıklarımızı bırakabiliriz.

               Devleti senin partin, benim partim değil liyakatli insanların yönetmesini sağlayabiliriz.

               Devlet yönetilmek için kurulmuş bir sistemdir. Sistemler kutsal değildir. Adalet kutsaldır. Ahlak kutsaldır. İnsanlık kutsaldır.

Devlet millettir. Millet devlettir. Milleti liyakatli, ahlaklı ve adil nesiller yetiştirebiliriz.

Liyakatli, ahlaklı ve adil insanların yönettiği devlet kurabiliriz.

Şeyh Edebali’nin sözlerini yöneticilerin tekrar okumasını istiyorum. Ama daha önemlisi sosyal medyada herkesi hainlikle suçlayanların da okumasını istiyorum.

Vesselam.