Ali İhsan Dilmen


KARAKTER BELİRTEN MASALLAR ve BİR PORTRE

“Eğer hastalarımdan birisinin söylediği şeyler ile yaptığı davranışlar tutarsızlık gösterseydi ben bunun nedenini bilmek isterdim."


Eğer hastalarımdan birisinin söylediği şeyler ile yaptığı davranışlar tutarsızlık gösterseydi ben bunun nedenini bilmek isterdim. Eğer ifade etmek istediğinden farklı kelimeler kullandığını ve bunların eylemlerini etkilediğini bilseydim daha dikkatli olurdum. Eğer bana,doğru ile yanlış,iyi ve kötü,dost ve düşman gibi basitleştirilmiş ayrımlar ve sabit bir dünya görüşü sunmuş olsaydı onun gerçekliği algılama kabiliyetini kolayca sorgulayabilirdim. Hal böyle iken,kendisinin zarar verip vermeme konusunda normallik arz etseydi,işte o zaman çevresinde bulunan insanlar için endişe duyardım. Geçtiğimiz üç yıl boyunca böylesi bir bireyde tutarsızlık ve inkar etmeye dair artış gösteren belirtiler gözlemledim. Fakat bu kişi benim hastalarımdan biri değildi. Bizim başkanımızdı.

Dr. Justin Frank/ Kanepedeki Bush kitabından.

***                       ***

Bu girişten sonra biz masalımıza başlayalım.

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal pireler berber, bebekler ebeveylerinin beşiğini sallar iken, bir varmış bir yokmuş, ben diyeyim uzak, siz deyin yakın bir ülkede yaşayan bir hükümdar/yönetici varmış..

Bu ülkeki hükümdar güçlü görünme arzusu taşırmış.

Bu durumdan da şikayetçiler varmış..

Güçlü görünmek isteyen bu yöneticiyi anlamak için karakter tahlili ve tanımlaması yapanlar olurmuş..

Bunlardan biri birgün düşünmüş, taşınmış ve biraz da kaşınmış, bir şeyler yazmış çizmiş..

Bakalım bu kişi hakkında ne yazmış, bize neler anlatmış..

***                        ***

“Güçlü görünme arzusu, özgüven eksikliğinin dışa vurumudur denilebilir.

Bugün ülkemizde yaşananlara baktığımızda bunu görmek pekala mümkündür.

Şayet durum böyle değilse bilgi, birikimi ve bütün müktesebatıyla varlığını ortaya koyarak birlikte yola çıktığı arkadaşlarını yanında tutmamanın makul bir açıklaması mutlaka olmalıdır.

Bilgi sahibi kişilerin; iddiasını, kimliğini, kişiliğini, entelektüel birikimlerini itaat ettiği otoriteye imkan olarak sunan ama kimlikleriyle birlikte söz söyleme hakkını koruyan, korumak isteyen insanları, şahsiyetleri, toplumdan aldığı sayısal onayla yanında tutmayarak dışlayan, dün her türlü bilgi ve birikiminden “Dava” diyerek faydalandıklarını gücü eline geçirince görmezden gelmesi, onları yokluğa mahkum etme çabası içinde olması, ancak özgüven yoksunu ama güç sahibi bir karakterin elindeki güçle kendini gösterme arzusunun ve koşulsuz itaat isteyerek sadece kendini merkeze koyması ve öne çıkma çabasının başka bir izahı olabilir mi doğrusu bilmiyorum.

Bütün değerlerin bir üstün değer(!)altında ve o üstün şahsiyetten emir beklemesinin bir izahı mutlaka olmalıdır ve sanırım vardır.

Bu konu hakkında daha sağlıklı bilgi ancak insan ve özellikle ruh bilgisine sahip tabiplerden alınabilir diye düşünüyorum.

İşi erbabına bırakmak gerekir.

Son olarak şunu söylemem de bir sakınca yoktur herhalde.

Kendini merkeze koyarak, herkesin kendisi etrafında toplanmasını istemek belki de, çocukluktan kalma “sevgisizlik” sebebiyledir.

Kimbilir, toplum olarak muhatap olduğumuz bu “sevimsiz” durum belki de, bir ebeveynin çocuğu üzerinde bıraktığı izlerin, sevgisizliğin, toplumdan bir şekilde alınan onay üzerinden kendini gösteren tahakküm arzusunun, içsel bir hesaplaşma ve ruhi tatmin arayışının ortaya çıkmasıdır.”


 

Anlatıcımız; kimimize göre uzak, kimimize göre yakın bu masal ülkesinde ülkeyi yöneten kişi hakkında bunları yazmış..

Yazılanlar hakkında siz ne dersiniz?

Bu hükümdar size tanıdık geldi mi?