Ahmet Rauf Akay


KAYBEDEN RANT VE KİBİR SİYASETİDİR

Seçim bitti, şimdi muhasebe zamanı. Partiler, aldıkları veya alamadıkları oyların hesabını yapacaklardır. Bu sonuç, aslında genel seçimlerde de alınabilirdi. ..


Seçim bitti, şimdi muhasebe zamanı. Partiler, aldıkları veya alamadıkları oyların hesabını  yapacaklardır. Bu sonuç, aslında genel seçimlerde de alınabilirdi.  Altılı masada yaşanan gerilimler, kalkmalar, geri dönmeler, Kılıçdaroğlu’nun adaylık ısrarı vatandaşın AKP’ye göstereceği kırmızı kartı geciktirdi. 

CHP, 70’li yıllarda Ecevit’in kazandığı seçimden sonra ilk defa bu kadar büyük oranda bir oy alarak birinci parti oldu. Bunun birçok nedeni var. Kılıçdaroğlu ile başlayan –milletin değerlerine- açılma(en azından kavgayı bırakma) siyaseti daha önce CHP’ye oy vermeyi neredeyse müşriklik sayan sağ veya mütedeyyin seçmenin CHP algısında yumuşamaya neden oldu. Bunda, bazı adayların performansları, kullandıkları dilin de büyük etkisi var. 

 İmamoğlu ile Yavaş’ın belediyeleri partisizleştirme, her eğilimi kucaklama siyasetleri ve AKP/MHP cenahından onlara yönelik iftira siyasetinin boş çıkması vatandaşı CHP’ye oy vermede rahatlattı. Halbuki ne demişlerdi; İmamoğlu gelince İstanbul’da belediyenin işlettiği bütün mekanlar meyhane olacak, Ankara’da su faturalarını PKK’lılar yazacaktı. Hiç biri olmadı, iktidar kendi yalanı ile baş başa kaldı. Hele Cumhurbaşkanının son gün para sayma görüntüleri ile ilgili söyledikleri tam bir felaketti. Ona göre o paralar Kandil’e gidecekti. Kaybetmenin telaşı, iktidarda hiçbir ahlaki hassasiyet bırakmadı. 

CHP’nin kazandığı bu zafer, aslında bir partinin zaferi değil, bütün bir muhalefetin zaferi. Vatandaşın adalet ve demokrasi arayışının zaferi. Ezilen, horlanan, ikinci sınıf insan muamelesi gören kitlelerin zaferi.  

Hangi ülke sığınmacıları kendi vatandaşına tercih eder? Cumhur ittifakı bunu yaptı. İpini sapını koparmış kim varsa ülke kapıları ona açıldı. Seçim sürecinde bile Yunan bir adamızı işgal ederken sükutla geçiştirildi. Meydanlarda Gazze nutukları atılırken arkadan gemilerle İsrail beslendi. Emeklilere simit satın denildi. FETÖ davaları adaleti gerçekleştirmek, suçluları cezalandırmak için değil, ülkeyi otoriterleştirmek, her şeyi tek adama bağlamak için kullanıldı. Kapalı kapılar ardında DEM ile pazarlıklar sürerken muhalefet DEM/HDP ile işbirliği yapmakla suçlandı. Oy uğruna tam da DEM ve PKK’nın istediği gibi, Kürt kökenli vatandaşlarımız yabancılaştırılarak, ayrılıkçı partinin kucağına itildi. İslam, siyasi ikbal aracı haline getirildi, her türlü çirkinlik dinle perdelendi. Yüce dinimiz, parti dini haline getirilerek bütün insanlığa gelmiş dinin hitap alanı daraltıldı. Bir defa milletvekili olan milyoner oldu. Rüşvet, irtikap, yolsuzluk davaları sümen altı edildi. Ahlaksızlık siyasi rekabetin bir parçası haline getirildi. Rüşvet karşılığı ihale pazarlayıcısı bir sektör doğdu. Çantacılık bir meslek haline geldi. Oy vermeyenler hizmet almamakla tehdit edildi. Göstermelik mülakatlarla, partili olmayanların hakkı yenildi. Mahkeme koridorlarını dava alıp satanlar doldurdu. Bu ülkenin en kıymetli tabiat varlıkları, ormanları, pınarları, yaylaları ranta kurban edildi. Rüşvet için beş liraya mal olacak işler on beş liraya ihale edildi. Yolcusu olmayan hava alanlarına, köprülere garantiler verilerek yandaş müteahhitler ve gizli ortaklarına milletin parası aktarıldı.17/25 aralık sürecinde dünyanın bütün adalet sistemlerinde delil olan belgeler, tapeler, resimler görmezden gelinerek failler yargıdan kaçırıldı. Bütün bunların bir maliyetinin olması gerekiyordu, oldu. 

Bu sonuç sadece CHP’nin dilini değiştirmesi ve sağ ve milletin değerleri ile arasındaki duvarları yıkmaya çalışmasının sonucu olmadı. Her ne kadar seçimden önce,  ittifak tavanda  sn Akşener tarafından bozulduysa da tabanda ittifak devam etti. Muhalif seçmen, partisine oy kullanmak  yerine, CHP’de toplanarak iktidara bir tokat vurmayı tercih etti. Şimdiye kadar AKP’den oy alacak bir parti yoktu. GP ve DEVA bunu başaramadılar. YRP, AKP’den oy alabileceğini gösterdi. AKP’nin işi bundan sonra daha zor. Batırılmış bir ekonomi ve tepeden tırnağa çürümüş, yozlaşmış bir yapı ile dört yıl daha devam edebilir miyiz, göreceğiz.  

Türk milleti, 21 Mart’ta demokrasi, adalet ve bütünleştirici bir siyaset istediğini güçlü bir şekilde ilan etmiş ve Türkiye bir kişiden büyüktür demiştir. Seçimin özeti budur!