İrfan Sönmez


KAYYIM

Hakkari Belediye başkanı M.Sıddık Akış kısa bir süre önce görevden uzaklaştırıldı.


Hakkari Belediye başkanı M.Sıddık Akış kısa bir süre önce görevden uzaklaştırıldı.

Ardından on yıldır devam eden yargılama sonucunda 19 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Görevden uzaklaştırma ile mahkeme kararı arasında sadece birkaç gün var. Geçmişte de birçok belediye başkanı görevden uzaklaştırılmış yerine kayyımlar atanmıştı.

Gerek yerel seçimlerde gerek genel seçimlerde bu konu çok konuşuldu. Belediyelere bir daha kayyım atanmaması yönünde vaatler, temenniler oldu.

Yerel seçimlerden sonra Van Büyükşehir Belediye başkanının da mazbatası verilmemiş, yoğun tepkiler üzerine karar değiştirilmiş veya düzeltilmişti.

Hukukla hukuksuzluk arasındaki fark budur. Bir karar verilmiş ve bu hukuka uygunsa tepkilerin harareti ne olursa olsun o karar değiştirilmez. Bir kararın ancak -hukukiliği- tartışmalı ise hukuka uygun hale getirmek için değiştirilebilir. Mahkeme kararlarının tepki ile değiştiği yerlerde hukuk tepkilere yenilmiş, adalete götüren bir vasıta olmaktan çıkmış olur.

Bu tür kararları tartışmalı hale getirmemek için görevden almalar idari tasarrufla değil, hukuki tasarrufla olmalıdır. Yani bunu ya mahkemeler yapmalı yahut mahkemelerin ceza hükmünden sonra idari yoldan görevden almalar yapılmalıdır.

Bazı çevrelerin tepkisinin hiç bir mantıklı yanı yok. Belediyelere asla kayyım atanmamalı deniliyor. Ne pahasına olursa da mı yani? Zira 'asla' dediğiniz zaman ne yaparsa yapsınlar yutun demektir. Bu, ülkeyi parçalama, terör örgütüne çalışma  pahasına olmamalıdır.  Demokrasi, ne yaparsan yap özgürlüğü değil, hukuk içinde  ne yaparsan yap özgürlüğüdür. Kayyım atanmasına sadece örgüt yandaşları  PKK yandaşları değil, dün akil adam olarak şurada burada görevlendirilenler de karşı çıkıyor. Bu, bir nevi, DEM partili belediyeleri -hukuki- denetimden masun tutalım anlamına geliyor. Oysa yasalar geneldir, kimin ihlal ettiğine değil ihlale bakar, kimlik değil eylem önemlidir. 

Tepkilerde gözden kaçan bir gerçek var; o da şu: M.Sıddık Akış on yıldır örgüt üyeliğinden, eylemlere katılmaktan, Kandil'den talimat almaktan yargılanıyor. DEM Parti , onu aday ederken bunu biliyordu. Normal bir parti -ceza alma- ihtimali olan bir kişiyi aday yapmaz. Çünkü ceza aldığında görevden alınacak, kazanılmış bir belediye kaybedilecek. Hiç bir parti kazandığı bir belediyeyi bir kişinin hatırı için kaybetmek istemez. Fakat DEM Parti siyasete böyle bakmıyor. Bu tipleri özellikle seçerek görevden almalara ve kayyım atamalarına çanak tutuyor. Çünkü bu yola halkı kışkırtmayı, bir belediyeyi elde tutmaktan daha yararlı görüyor. Başkan gitse de, belediye çalışanları aynı kalıyor.Görevden alınan başkanı, halkın iradesini tanımamak ve Kürtlere zulüm olarak takdim ediyor. O kişinin işlediği suçları görünmez hale getiriyor.Tembelleşen tabanını sokağa çekerek, siyasi bilincini canlı tutuyor.Tabanına bize demokratik siyaset yaptırmıyorlar, bizi devlet olmaya mecbur ediyorlar diyerek tepkilerden bir kopuş şuuru oluşturmaya çalışıyor.Aslında siyaseti kendileri için yapılamaz hale getiren yine kendileri. 

Ona bu malzemeyi doğru dürüst bir karşı politikası olmayan hükümet veriyor. Sadece teröristle mücadele tek başına sonuç vermez.Esas  mücadele,bu tip tasarruflarda örgüt ve uzantılarına malzeme vermemek, hep haklı konumda olmaktır. Vatandaş, en ağır kararlarda bile devlet  haklıdır diyebilmelidir. Şunu Unutmayalım, devleti kayyım atamaya zorlamakta örgütün başka bir politikası olabilir. Onun için atılan veya atılacak her adımın iyi düşünülmesi gerekiyor.