PKK komisyonunun -çoğu DEMP ile yakın görüşlere sahip olan bazı üyeleri- Kuzey İrlanda/Birleşik Krallık mutabakatını incelemek üzere İngiltere'ye gittiler.
Ayrılıkçı teröre muhatap olan tek ülke Birleşik Krallık, yani İngiltere değil.
Peru, Sri -Lanka gibi ülkeler de etnik teröre maruz kaldılar.. Bazılarında din ayrılığı bazılarında etnik farklılık diğer bazılarında ise hem etnik hem din ayrılığı söz konusuydu.
Peru ve Sri-Lanka terör örgütlerini uzlaşma yoluyla bitirmediler.
Sri-Lanka, Tamil Kaplanlarını ezerek bitirdi.
Peru, Maocu Aydınlık Yol örgütünün lideri Guzman'ı yakalayıp Örgütü başsız bırakarak,liderini gözden düşürerek çökertti.
İngiltere ise -aracılar kullanarak görüşmeler yoluyla PIRA/IRA'ya silah bıraktırdı.
Bunu yaparken,
Kuzey İrlanda'nın evvelden beri var olan özerkliğini teyit etti,
Polis teşkilatında Katolik oranını artırdı,
Yerel mecliste her iki topluluğun temsilini zorunlu hale getirdi,
Kuzey İrlanda hükümetinin güç paylaşımı esasına göre kurulmasını(başbakan bir taraftansa yardımcısının diğer taraftan olması) sağladı,
Kuzey İrlanda ile İrlanda Cumhuriyeti arasında ortak kurumlar kurulmasının yolunu açtı.
Kuzey İrlandalılara Self-determinasyon hakkı tanıdı,
En önemlisi İrlanda Cumhuriyetine, Kuzey İrlanda üzerinde hak iddiası olmadığını kabul ettirdi,
Kuzey İrlanda vatandaşlarına İrlanda,İngiliz veya her iki kimliği kullanma hakkı tanıdı,
İki yıl içinde tutukluların kademeli olarak serbest bırakılmasını kabul etti, ancak Kuzey İrlanda dışında mesela Londra'da eylem yapanları af kapsamına almadı.
Resmi statüsü olmadan İrlanda'ca eğitim veren okullar resmi statüye alındı.
İşte İngiltere'ye giden komisyon üyelerinin asıl amacı bu anlaşma hükümlerine dikkat çekmek, -onlar yaptı sizde aynısını yapın- mesajı vermek.
Lakin her ülkenin sosyolojisi, sorunları farklıdır. Hiç bir ülke diğerine tam örneklik teşkil edemez. Diğer ülkelerin tecrübelerinden faydalanılır ama olduğu gibi kopya edilemez. Aksi halde bu Faucault'nun ifadesiyle; 'elma ağacından kiraz vermesini beklemek' gibi bir şey olur.
İngiltere'nin çözümünü incelerken önce sorunun geçmişine bakmak gerekir. Çünkü bir sorunu anlamanın en sağlıklı yolu arka planı ve tarihi geçmişine bakmaktır.
İrlanda'da 1845-48 yılları arasında büyük bir kıtlık yaşanmış,-ki zaten İrlandalılar bunu Büyük Kıtlık olarak adlandırırlar- İngiltere'den en küçük bir yardım görmemiştir. Yüz binlerce insan açlıktan ölmüş, yüz binlercesi Amerika'ya göçmüştür. Bu İrlanda tarihindeki en büyük kırılma ve iki toplum arasındaki güvensizliğin en önemli sebebidir. İrlandalıların İngilizlere bakışını Büyük Kıtlıktaki tutumu belirlemiş, sonraki uygulamalar da bu bakışı beslemiştir.
İki toplum arasında din/mezhep farklılığı vardır. İrlandalılar Katolik,İngilizler Protestan'dır. Hıristiyanlık şemsiyesi altındaki mezhepler birbirine rakiptir ve müstakil dinler kadar birbirine uzaktır.
İki toplumun etnik kökenleri farklıdır. İrlandalılar Kelt kökenli ve eski dilleri Keltçenin bir diyalektiğidir. Bugün İrlanda'ca çok az konuşulan bir dildir, Kuzey İrlanda'da daha çok İngilizce konuşulmaktadır. İngilizler ise Anglo-Sakson'dur.
İngiliz hakimiyeti boyunca Katoliklere ikinci sınıf muamelesi yapılmış,İskoçya'dan getirilen Protestan göçmenlere, Katoliklerden alınan topraklar dağıtılmış, bu topraklarda Protestan işçi çalıştırılması teşvik edilmiştir.
Polis teşkilatı daha çok Protestanlardan oluşturulmuş, IRA/PIRA terörüne karşı birlikçiler de silahlanıp karşı teröre başladığında,aynı kararlılıkla takip edilmemişler, bazen eylemlerine göz yumulmuş, bazen güvenlik güçlerinden yardım görmüşlerdir.
Katolikler sistemli olarak mülksüzleştirilerek, mülke göre oy hakkı ile Katoliklerin politik mücadeleye eşit şartlarda katılımları engellenmiştir.
1920'de Katolik İrlandalıların bağımsızlık taleplerini karşılamak üzere Britanya Hükümeti İrlanda Hükümeti yasasını çıkarmıştır. Bu yasayla, adanın kuzey doğusundaki 6 vilayet ayrılarak Kuzey İrlanda olarak kabul edilmiş, geri kalan 26 vilayet ise Özerk Yönetimi ve parlamentosu olacak şekilde İrlanda olarak tanımlanmıştır. Kuzey İrlanda'ya da hem özerklik verilerek kendi parlamentosunun bulunması, hem de Britanya meclisine milletvekili seçme imkanı verilmiştir.
Ancak verilen özerklik statüsü İrlanda'yı tatmin etmemiş,bu İrlanda milliyetçiliğinin ateşini daha da harlamıştır; IRA şehirlerde, taşrada, cezaevlerinde eylemler yapmaya başlamış,bu eylemler İngiltere'yi Serbest İrlanda'yı tanıma noktasına getirmiştir. 1921'de yapılan anlaşmayla İngiltere, bu özerkliği daha ileri taşıyarak, İrlanda'ya bağımlı ülke statüsü vermiştir. Ancak Britanya-İrlanda anlaşmasında İrlanda'ya konulan şart gereği, Serbest İrlanda' da Kuzey İrlanda'nın mevcut statüsünü resmi olarak tanımıştır. Böylece adanın ikiye bölünmesi İrlanda tarafından da kabul edilmiştir. İrlanda'nın bağımlı ülke statüsü İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar devam etmiş, 1949'da Serbest İrlanda İngiliz Uluslar Topluluğundan ayrılarak tam bağımsız 'İrlanda Cumhuriyeti 'haline gelmiştir.
Seçim sistemi Katoliklere hiç bir zaman nüfusları oranında temsil imkanı vermediği için, hem bunun verdiği rahatsızlık hem de İrlanda Cumhuriyeti ile birleşme isteği olayları tırmandırmış,İngiltere Kuzey İrlanda parlamentosunu boykot etmeye başlamıştır. Öyle ki, Britanya meclisi 1971 yılında Kuzey İrlanda'da yargıç kararı olmadan tutuklama yolunu açan 'interment' yasasını çıkarmıştır. Bu tarihten sonra olaylar giderek büyümüş,PIRA 28 Aralık 1969'da bir bildiri yayınlayarak 6 Kuzey İrlanda vilayetini de dahil ederek birleşik İrlanda'ya olan bağlılığını ilan etmiştir. Bu bir nevi İngiltere'den kopma,İrlanda ile bütünleşme ilanıdır. 1976-1981 yıllarında cezaevlerinde açlık grevleri olmuş, on mahkum hayatını kaybetmiştir. PIRA İngiltere parlamentosuna seçtiği ve açlık grevinde ölen Bobby Sands'ın yerine, 1981 haziranında yapılan seçimde yine iki PIRA tutuklusunu seçmiştir.
Katolik ayrılıkçıların partisi Sinn Fein, lideri ise Garry Adams'tır. Adams, 80'li yıllardan itibaren uzlaşmacı bir çizgi izleyerek, en azından görüntüde , IRA/PIRA ile arasına çizgi çekmeye çalışmıştır. Birleşik Krallık ile görüşmeler aracılar vasıtasıyla 1991'de başlamış, Hayırlı Cuma anlaşmasının yapıldığı 1998 yılına kadar sürmüştür. Anlaşma, Kuzey İrlanda'da yüzde 71,İrlanda Cumhuriyetinde yüzde 94'le kabul edilmiştir.
Ancak anlaşma ile her şey bitmemiştir.Süreç sancılı ilerlemiş, silah bırakma uzamış, öyle ki, 2002 yılında Kuzey İrlanda parlamentosu askıya alınmış,doğrudan yönetime dönülmüştür.Sonunda PIRA 28 Temmuz 2005'de kesin olarak silahlı mücadeleye son vermiştir.
Buna karşılık Kuzey İrlanda'nın 1920'den beri var olan özerkliği ve yerel parlamentosu korunmuş, self- determinasyon hakkı tanınmış, yukarıda sayılan düzenlemeler yapılmıştır.Şunu unutmamak lazımdır, o tarihlerde Kuzey İrlanda'da çoğunluk birlikçi Protestanlardadır.Muhtemel bir referandumda ayrılma kararının çıkma ihtimali yoktur.
Şimdi bu bilgiler ışığında İngiltere'nin Kuzey İrlanda deneyiminden ne oranda istifade edebileceğimizi veya bize örneklik edip etmeyeceğini tartışabiliriz.
-İngiltere görüşmelerde;
Örgütle değil siyasi temsilcileri ile görüşmüştür.Anlaşmayı bölgede faaliyet gösteren örgütler değil, yasal siyasi partiler imzalamıştır.
-Masada sadece Katolik ayrılıkçılar değil, birlikçiler de olmuştur.
-Örgüte veya liderliğine asla methiyeler düzmemiştir.
-Kuzey İrlanda özerkliği,Hayırlı Cuma anlaşması ile değil 1920'de almıştır.O tarihten beri kendine ait parlamentosu vardır.Anlaşma ile getirilmiş bir yenilik değildir.
-Verilen özerkliği bir daha geri almak neredeyse imkansızdır, çünkü özerklikle birlikte yeni sınırlar çizilmekte, aslında toprakların tapu ve aidiyeti değiştirilmektedir. İspanya'da Bask ve Katalanlar 1930-32 yıllarında özerklik almış, İç savaşı kazanmasından sonra Franko bu özerklikleri kaldırmış, bu iki topluluk bunu bir müktesep hak gibi görüp yıllarca bunun için mücadele etmişlerdir.
-İngiltere önce IRA/PIRA'nın kaynaklarını kurutmuş, ABD'de yaşayan İrlanda diasporasının IRA/PIRA'ya yardımlarını keserek onu militan beslemeyecek duruma getirmiştir.
-Kuzey İrlanda'ya self-determinasyon hakkının verilmesi bölgedeki nüfus dağılımının verdiği güvenle alakalıdır. Hayırlı Cuma anlaşması imzalandığı 1998 yılından 2019 yılına kadar Protestanların nüfusu, Katoliklerin önündeydi. İlk defa 2021 yılında Katolik nüfus Protestan nüfusun önüne geçmiştir. 2021 yılı rakamlarına göre yüzde 42.3 Katolik, yüzde 37.3 Protestan şeklindedir. Oysa 1911 nüfus sayımında, Katoliklerin oranı yüzde 34.4'e,Protestanların oranı yüzde 61.4'e tekabül etmekteydi. Self-determinasyon hakkı, anlaşmanın yapıldığı tarihteki nüfus dağılımından kaynaklanan güvenle verilmiş olup, verilen özerklik bir topluluğa değil, bir bölgeyeydi. Çünkü çoğunluk zaten Katolik değildi. PKK ve uzantılarının istediği özerklik ise, B.Ayman'ın ifadesiyle; yerel yönetimin değil, yerel topluluğun özerkliliğinin kabul edilmesidir.
-Kuzey İrlanda'da İrlanda'ca anlaşmaya bağlı olarak 2022'den beri İngilizce ile birlikte resmi dildir. Ancak yüzde 99'luk konuşma oranıyla İngilizce baskın ulusal dildir.İrlanda dilini konuşma oranı azdır, az sayıda ilkokul'da, toplamda 5-7 bin civarında öğrenci İrlanda'ca eğitim yapılmaktadır.Esas iletişim ve eğitim dili İngilizcedir.
Bu bilgiler ışığında bir kıyaslama yapıldığında yaşadığımız etnik bölücülük sorunu ile İngiltere'nin Kuzey İrlanda tecrübesi arasında çok az benzerlik olduğu görülür.
-İrlandalılarla İngilizler arasında din/mezhep farkı vardır. İki toplum arasındaki ilişkiyi belirleyen dindir. Ülkemizde öyle bir fark yoktur.
-Kuzey İrlanda özerkliği 1920'den beri vardır. Hayırlı Cuma anlaşması ile verilmemiştir. Türkiye herhangi bir gruba özerklik tanınmamıştır.
-Kuzey İrlanda'da seçmen olma emlak sahibi ve sayısına bağlanarak Katoliklerin nüfusları oranında temsilleri engellenmiştir, Türkiye'de herhangi bir farklılık seçmen olmanın engeli yapılmamıştır.
-Kuzey İrlanda'da Katolikler güvenlik bürokrasisinden dışlanmışlardır.Okullar bile ayrılmış, Katoliklerle Protestanlar birbirlerinin okuluna gitmemişlerdir. Protestanların okulları devlet tarafından yapılırken, Katolikler kendi kullarını kendileri yapmak zorunda kalmıştır. Türkiye'de etnik kökeninden dolayı kimse herhangi bir meslekten dışlanmadığı gibi okulları, ibadethaneleri, mahalleleri ayırmak gibi bir parçalanmışlık da olmamıştır.
-Tarihimizde, Kuzey İrlanda'daki büyük kıtlığı hatırlatan, farklılığından dolayı bir topluluğu ölüme terk etmek gibi bir acımasızlık ve trajedi örneği yoktur. Van depreminde bu ülkenin doğulusu, batılısı ile nasıl yardıma koştuğu,Van halkını nasıl kucakladığı hatırlardadır. Türk toplumu ilişkilerini hiç bir zaman birlikte yaşadığı toplulukların rengine,kökenine bakarak belirlememiştir.
-İngiltere baştan beri ulus devlet değil, bir uluslar devletidir.Türkiye ise bir ulus devlettir. İki farklı devlet biçimi aynı kriterlerle değerlendirilemez.
Bütün bu gerçeklerden anlaşılacağı üzere,Kuzey İrlanda'da yaşananlar ile Türkiye'deki terör olayları arasında bir benzerlik yoktur. Bu ülkede Kürtler hangi meslekten engellenmişlerdir? Türkün olup da Kürdün olamadığı hangi meslek vardır? Aramızda Katolik Protestan ayırımına benzer bir din ayrılığı mı vardır? Kuzey İrlanda'da olduğu gibi siyasete katılımları mı engellenmiştir? Türkler tarafından saldırıya uğramışlar da polis buna seyirci mi kalmıştır? Daha önce sahip oldukları bir özerklik, yahut fethettikleri bir toprak parçası ellerinden mi alınmıştır? İki toplum o kadar özdeşleşmiştir ki, Türk onu da kendisi gibi Türk olarak tanımlamış, bunu bir inkar olarak görmemiştir. Kürdün başına bir felaket gelmiş de İngiltere'nin Büyük Kıtlıkta yaptığı gibi Türk Kürde sırtını mı dönmüştür? Dolayısıyla farklı dinamiklere, sosyolojiye ve hafızaya sahip iki toplumun çözüm biçimi bir olamaz, orda yapılanın buraya şifa olacağı söylenemez.
-
