Yüksel Durak


MİLAT “VAR” - II

(Adalet kime lazım)


George Orwell, Hayvan Çiftliği isimli eserinde “Hayvanlar eşittir ama, bazı hayvanlar daha eşittir” der.

Eserin en vurucu ve akılda kalıcı cümlelerinden biridir bu. 

Buna benzer bir şekilde bizde de “Adalet herkese lazımdır” cümlesi pek sevilir ve çok kullanılır...

BRENTFORD-LİVERPOOL

Hafta içinde Premier Lig mücadelesinde karşı karşıya gelmişti iki takım. Hakem-VAR kararları maçın önüne geçmiş, doğrudan ve en az “3 gole” müdahale edilmişti. Her iki takımın da iptal edilen golleri vardı ki biri bizim Sivas-GS maçına çok benziyordu. İnceleme süresi de bizdeki kadar olmasa bile hayli uzun sürmüştü.

Sonuçta maçı ev sahibi Brentford 3-1 kazanmıştı.

Maç İngiliz futbol kamuoyunda ne kadar tartışıldı? Bilmiyorum. Ancak merak ettiğim husus, diğer kulüpler bu maçla ilgili yorum yaptılar mı? Bu maçla ilgili basın toplantısı düzenleyen başka kulüpler oldu mu? 

Cevapları bilmiyorum fakat bizde ne olduğunu söylemeye gerek yok.

REKABET

Futbolun en önemli unsurlarındandır fakat futbolda dünün olmadığını biliyorduk. Geleceğin olmadığını da 90’lı yıllarda öğrenmiştik.

90’larda Dinamo Kiev furyası vardı bizim medyanın manşetlerinde; 2000’lerin takımı...

2000’ler çabuk geldi... hatta 23. Yılına girdik... Henüz Dinamo Kiev’i bulamadık. Medyamıza ne oldu diye sorsak, daha önümüzde 977 yıl var diyebilir.

Bizdeki rekabetin tam adı FB-GS rekabetidir. Eskilere sorarsan bu son derece saygılı, tatlı, hoş bir rekabetti lakin iş 80’lerde kızışmıştı. FB yöneticilerinden Ömer Çavuşoğlu; “Galatasaray, Avrupa’da kiminle oynarsa oynasın rakibi desteklerim” cümlesiyle tepki çekmiş ve gündem olmuştu. Rekabette yanlış bir ifade değildi ve taraftarın iç sesini deklare etmişti. Ama biz -güya- Avrupa maçlarını “Milli” dava olarak görüyor, hangi takımımız oynarsa onu tutuyorduk.

“Sivri cümlelerin” efendisi Çavuşoğlu bununla yetinmemiş, ilginç beyanlarıyla sürekli gündemde kalmayı başarmıştı ancak “GS bayrağıyla” verdiği poz bardağı taşırmış ve rekabete düşmanlık getirmişti.

90’larda FB Başkanı Ali Haydar Şen gerginliği daha ileri boyutlara taşırken 20 yıl (1998-2018) FB başkanlığı yapan Aziz Yıldırım gerginliği daha geniş bir alana yaymış (Trabzon, Beşiktaş...) ve adeta FB’yi yalnızlaştırmıştı.

Şimdiki Başkan Ali Koç “rekabet/düşmanlık” mevzuunu çözebilirdi fakat bunun için öncelikle bir şampiyonluğa ihtiyacı vardı... olmadı. 

HEBA EDİLEN FIRSATLAR VE ERDEN TİMUR

6 Kasım 2002, FB-GS maçı... Şükrü Saraçoğlu Stadyumu.

Bu maçta FB, GS’yi 6-0 yenmiş ve en farklı galibiyetini almıştı. 4. Golden (tam hatırlayamıyorum, beşinci de olabilir) sonra rahmetli Başkan Özhan Canaydın, Aziz Yıldırım’ı tebrik etmek için elini uzatmış, ancak bir taraftardan daha fazla sevinç gösterisinde bulunan ev sahibi başkan, uzatılan eli son anda görmüş ve tebriği -biraz kibirli ve öylesine- kabul etmişti. Fakat “sevgili medyamız” bunu hiç değerlendirmemişti.

31 Ekim 2003 tarihinde oynanan ve 0-0 biten BJK-GS derbisinde Fatih Terim’e edilen küfürler maçın önüne çıkmıştı. BJK Başkanı Serdar Bilgili büyük bir cesaretle ve medeni bir biçimde, yaşanan olaylarla ilgili olarak, ''Maalesef cuma günü kendi evimizde tasvip etmediğimiz çok tatsız şeyler olmuştur. Aşağı yukarı hiç kimse üzerine düşen görevi tam olarak yapmamıştır'' demiş ve özür dilemişti. Futbol kamuoyu ve medya bunu da değerlendirmemiş ve basit bir olay gibi görüp geçmişti.

2017 Mayıs... GS Süper Lig şampiyonluğunu kutlarken, FB de Turkish Airlines Euroleague şampiyonluğuna ulaşmıştı. GS Başkanı -rahmetli- Mustafa Cengiz kutlamalar esnasında buna da değinmiş, “Avrupa şampiyonu olan “Fenerbahçe’mizi” tebrik ediyorum” demişti.

Bir GS başkanının “Fenerbahçe’miz” ifadesi medyanın yoğun gündemi arasında kendine yer bulamamıştı.

İlk aklıma gelen örneklerdi, çoğaltmak elbette ki mümkün...

Günümüzde GS yöneticisi Erden Timur, “Herkes için adalet istiyoruz” çıkışıyla gündeme geldi. Önemliydi... Kulüpler Birliği ve özellikle FB buna destek verseydi bir başka aşamaya geçmiş olabilirdik.

ADALET KİME LAZIM?

Devletin dini olan ADALET, yaşamsal bir kavram.

Bize “Yassıada duruşmalarında” lazımdı... Uğur Mumcu, Hablemitoğlu, Üçok ve benzeri katliamlarda lazımdı. Fail-i Meçhullerde lazımdı. “Özal Suikastında” lazımdı.

“Minik Gelin HKG” davasında lazım... İmamoğlu davasında lazım... Kadın cinayetlerinde lazım...

Her yerde ve her zaman lazım.

Ancak bir sorunumuz var; 

Biz gerçekten adalet mi istiyoruz?

Bize mi adalet istiyoruz?