Barış Atagün


Muhalefet Seçim Propagandasını Nasıl Yapmalı?

Milletimizin ve devletimizin geleceğini derinden etkileyecek bir seçime yaklaşıyoruz.


Milletimizin ve devletimizin geleceğini derinden etkileyecek bir seçime yaklaşıyoruz. Bu seçimden sonra Türkiye ya bir Orta Doğu ülkesi olacak ya da son anda uçurumdan düşmekten kurtulup kuruluş değerlerine dönecek ve tekrar yönünü muasır medeniyetlere dönecek.

Bu kadar önemli bir seçime giderken muhalefet, yaklaşık 1 yıldır altılı masa çevresinde iktidara geldikten sonra yapacağı icraatları, yol haritasını belirliyor. Bugüne kadar da epey yol kat edildi. Son açıklanan ortak metin, eksikleri, hataları olsa da genel hatlarıyla tatmin ediciydi. 

Tüm hazırlıklar bittikten sonra muhalefetin önünde yapması gereken 2 adım kaldı:

  1. Cumhurbaşkanı adayını belirlemek
  2. Millete, iktidar değişimi sonrası projeleri doğru anlatabilmek.

Aday belirleme konusunda genel olarak 2 görüş ortaya atılıyor:

  1. Cumhur ittifakından oy alabilecek sağcı bir aday olmalı
  2. HDP seçmeninden oy alabilecek bir aday olmalı

Bana göre iki görüş de eksik ve hatalıdır. Bu seçimi ne yalnızca sağdan gelecek oylar kazandırır ne de sadece HDP den gelecek oylar kazandırır.  Seçimi kazanmak için her kesimin oyuna ihtiyaç var. 

Ülkenin kutuplaştırıldığı bir ortamda seçmeni kutuplaştırma üzerine kurulu bir seçim stratejisi, muhalefete hiçbir şey kazandırmaz. Çünkü yapılmışı var. AKP nin yıllardır iktidarda kalabilmesinin en önemli nedeni kutuplaştırmadır. 

Ülkeyi öyle bir kutuplaştırma ortamına soktu ki insanlar hayat şartlarından şikâyet etse de muhalefete oy veremeyecek hale geldi. Muhalefete oy verirse vatana ihanet edeceğini düşünen milyonlarca insan var.

Muhalefetin bu kutuplaştırmayı yıkması için yapması gereken her kesimden oy alabilecek bir aday çıkarmaktır.

O halde şunu soralım. Muhalefet, milliyetçilerle, HDP seçmenini hangi siyasi eksende yan yana getirebilir?

Cevap: Her iki kesimin de ortak sorunlarını konuşarak. 

Bu sorunlar nelerdir?

En başta ekonomik kriz. Bu ülkenin milliyetçisi de, HDPlisi de geçinemiyor. Milliyetçi baba da oğluna istediğini alamıyor, HDP li baba da…

Milliyetçi esnaf da geçinemiyor, HDP li esnaf da…

Milliyetçi işçi de ay sonunu getiremiyor. HDP li işçi de…

Milliyetçi memur da hayatından memnun değil, HDP li memur da…

Kısacası bu ülkenin milliyetçisi de, HDP lisi de aynı sorunları yaşıyor ama ideolojik farklılıklardan dolayı yan yana gelemiyor. Bu da en çok kaostan beslenenlerin işine yarıyor. 1980 öncesi de aynıydı. Aynı mahallede oturan fakir ailelerin sağcı, solcu çocukları birbirine düşman oldu.

O dönemde kimse çıkıp ‘’Durun ikiniz de işçi, memur, fakir çocuğusunuz. Kavga etmeyin’’ demedi, diyemedi.

Bugün ülke kritik bir kırılma noktasına giderken muhalefet, 40 yıl önce başarılamayanı başarmak zorunda.

Ne milliyetçi eksenli bir siyaset, ne de HDP ye sempatik gözükme siyaseti. Bir kesimi yanına çekip diğer kesimi uzaklaştıracak, bir kesimi sevindirip diğer kesimi kızdıracak her türlü siyasi açıklamadan uzak durulmalı.

Devir, farklılıkları arka plana atıp ortak sorunlarımız çevresinde toplanma zamanı. Sonuçta hepimiz aynı havayı soluyoruz, aynı sorunları yaşıyoruz, aynı şeylerden şikâyetçiyiz. 

Muhalefet, milletin ortak sorunlarını her ortamda yüksek sesle, net, sade şekilde anlatmak zorundadır. 

Özellikle Anadolu’da yaşayan muhafazakâr seçmenle bağ kurabilecek bir üslup bulmak zorunda. Seçimi kazanmanın yolu milli mücadelede olduğu gibi yine Anadolu’dan geçiyor. Anadolu’nun desteğini alan seçimi kazanır.

Bunun için de Anadolu halkıyla gönül bağı kurup onlara kendini doğru ifade edebilecek bir adaya ihtiyaç var. Hem miting meydanlarında karizması olacak hem de halkın ortak sorunlarını net bir şekilde anlatabilecek bir aday lazım. Anadolu’da gittiği her şehirde yolda yürürken vatandaşa dokunacak, sarılabilecek bir aday lazım…

Eğer muhalefet hem milletin ortak sorunlarını net bir dille anlatıp hem de halkla bağ kurarsa ülkenin her kesiminden oy alarak seçimi kazanır. İhtiyacımız olan da budur. 

20 yıllık kutuplaşmanın sonu, herkesin rahatlıkla ‘’İşte benim Cumhurbaşkanım’’ diyeceği biri olmalı.

Ülkenin sağcısı da devletin tepesine baktığında ‘’İşte benim Cumhurbaşkanım’’ diyebilmeli 

Ülkenin solcusu da devletin tepesine baktığında ‘’İşte benim Cumhurbaşkanım’’ diyebilmeli.

Her şeyin güzel olması için tek yol budur.