Aylardan beri “köpekleri öldürelim” havası pompalanıyor. Yani bakmayı beceremediğimiz köpekleri, öldürerek çözüm bulunacağı zannediliyor.
İktidar taraftarları, insan merkezli bir dünya düşündüğü için, insanlara zarar veren sokak köpeklerini öldürerek çözüm üretmek üzere kanun teklifi verdi. (Teklifte Kayseri Milletvekili Ayşe Böhürler’in de imzasının bulunmasına hayret ettiğimi belirtmeliyim. Çünkü Ayşe hanımdan asla böyle bir tavır beklemezdim.) İlk üç madde komisyonda görüşüldü ve kabul edildi. Asıl önemli madde 5. Madde. Çünkü bu madde “yakala, barınağa koy. Sahiplenilmezse öldür.” anlayışına göre tanzim edilmiş. Tabii insanlar, hayvan da olsa canlıyı öldürmeyi, merhametli bir ifadeyle anlatmak üzere “uyutmak” derler ama yasa koyucu, anlam alanını düşünmeden “ötenazi” demiş. Beyler, ötenazi, irada sahibi bir insanın kendi iradesiyle tercih ettiği bir ölüm şeklidir; hayvandan böyle bir irade beklemek, en hafifinden “fikir sakilliği” demektir.
OLAY NEREDEN BAŞLADI?
Geçenlerde, (belki 6-7 ay önce) Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, “Hayvanlara sahip çıkacağız. Butik bakım evleri yapacağız.” dedikten sonra, “Ama bu sorunun önüne geçilemiyor. Popülasyonu kontrol altına almak için sokaktaki bütün köpekleri barınaklara toplamamız lazım. Zaten bu konuda kanun da hazırlanıyormuş.” diye bir demeç verdi.(https://x.com/neyikaybettik/status/1813962089188462805?t=JrDd_cwf08NU-AKafiMaKQ&s=08) İlk işaret fişeği CHP’li bir belediye başkanı tarafından atıldığı halde, yasa gündeme ve komisyona gelince en çok karşı çıkan CHP oldu. Bu ne perhiz, ne lahana turşusu!...
SİYASETÇİLERİN AÇMAZLARI
Sadece CHP değil, özellikle TİP ve DEM çevresi, eleştiride ipin ucunu kaçırıp işi yokuşa sürmeye çalışıyor ve maksatları üzüm yemek değil Ak Parti’yi dövmek. Köpekler bahane muhalefet etmek için. (İyi Parti İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir’i üslupsuz muhalefetten ayrı tutuyorum. O, aklı başında ve çözüm için eleştiriler yapıyor.) Ak Parti de durumdan memnun. Muhaliflerin üslupsuz eleştirilerini göstererek kendi tabanını konsolide etmeye çalışan Ak Parti, Gezi Olaylarında olduğu gibi, “azgın muhalifler”in yaptıklarından memnun görünüyor ve “Bi sokak hareketleri başlasa da kendi tabanımızı tahkim etsek!..” diye alesta bekliyor. Şayet böyle olursa, Ak Parti, köpek katliamına cevaz veren yasa yüzünden toplumsal tepki alacağına, bu bahane ile kitlesini tahkim etmeye bakıyor.
AK PARTİ VE CUMHURBAŞKANI ÇERÇEVESİ
Şunu da göz önünde bulundurmak lazım. Yasa çıkarsa, doğacak sonuçlardan doğrudan etkilenecek olan kişi, Sayın Cumhurbaşkanımızdır. Yasa çıktığında köpekler sokaklardan toplanmadığında, bir grup “Niye toplanmıyor?” diye; toplanıp ötenazi uygulandığında, sızdırılan köpek ölüleri üzerinden “Gördünüz mü? Köpekleri öldürüyorlar?” diye yaygara koparılacak ve ikisinde de fatura Sayın Cumhurbaşkanımıza kesilecek.
Bir de Ak Parti’nin sosyolojik bir sorunu var bu konuda. Ak Parti siyasetçilerinin çoğu köy ile şehir arasında “geçiş arafında”… Yani köyü terk etmiş ama henüz şehirli de olamamış. Köy özelliği taşısa, köyde hayvanlar hayatın bir parçası olduğundan, hayvanlara sahip çıkarlar. Şehirli bir sosyolojik profil çizseler, “can bilinci” üzerinden, gene hayvanlara sahip çıkarlar ama çoğu arafta kaldığı için böyle bir yasayı savunmak zorunda kalıyorlar.
CHP’NİN AÇMAZI
Ayrıcaaaa ve çok daha önemli olan kısım: Belediyelerin kahir ekseriyeti CHP’de. CHP, köpekleri öldürmeyeceğini açıkladı. (Gerçi “Toplamayacağız” demesi gerekirdi ama toplamayan belediyeye ceza geleceğinden; CHP o konuda mert davranmıyor. Yekten “Bu yasayı uygulamayacağız”. Dese daha ikna edici olurdu.) Veteriner hekimler de barınaklarda veya başka yerde hiçbir köpeği öldürmeyeceklerini söyledi. Yani yasa henüz mecliste kabul edilmeden, geçersiz hale geldi.
ŞAHSÎ KANAATİM
Ben şahsen, köpeklerin esir kamplarına toplanan insanlar gibi kamplara toplanmasına, orada ölüme terk edilmesine asla razı değilim. Bu konuyu bilmeyenler, barınaklarda işlerin güllük gülistanlık olduğunu zannediyorlar. Mevcut barınaklar bile sağlık, beslenme ve barınma açısından son derece yetersiz. Dört milyon olduğu tahmin edilen “sokak köpekleri”nin (Ben bu tabire karşıyım. Köpek nerde olursa olsun değer verilecek bir candır.) Yeterli barınak yapılıncaya kadar hayli zaman geçecek ve çıkarılmaya çalışılan yasa hiçbir işe yaramayacak.
YAPMAYIN!... CANLARA KIYIP AH ALMAYIN!...
Türk milletinin köpeklerle imtihanı yeni değil.
1910’da İstanbul’un köpekleri Hayırsız Ada’ya toplandı ve aylarca havlayarak ve birbirlerini parçalayarak öldüler. Kadim İstanbullular, takip eden zamanda vuku bulan büyük depremi ve Balkan savaşını bu zulme bağlarlar. Öldürürsen, ölenlerin ahı tutar.
1974 yılında bu ah tutma hikâyesini biz de yaşadık.
Zamanın belediye başkanı, Karpuz kaldıran Parkı’nın yanındaki ulu çınar ağaçlarını, yaprakları kirlilik yapıyor diye kestirdi ve yerine palmiye diktirdi. O çınarlar kesilirken bütün Turgutlu halkı ”Yapma reis!... Etme!... Bu çınarların ahı tutar!...” dedi…
Evet… Çınarların ahı mı tuttu bilinmez ama belediye başkanımız o sene öldü.
Yapmayın!...
Etmeyin!...
Hayvan sosyalitesine dokunmayın.
Hayvanların ahını almayın!...
Güzelim mimari eserlere kuş evleri yapan medeniyetin çocuklarıyız. Bahçe-avlu kapılarında kedi, köpek, tavukların girip çıkması için delik bırakma inceliği gösteren dedelerin torunlarıyız. Hayvanlar için vakıf kuran bir zihniyetimiz vardı. Kuru kuruya “Osmanlıyız.” Demek olmaz. Osmanlının hayvanlara baktığı gibi bak önce!...
YÜKSEK CANLI DONANIMLIĞI VE HABİTATIMIZ
İnsanların “eşref-i mahlukat” olması, onlara kategorik bir üstünlük vermez; sadece kendisi ve kendisi dışındaki herşeyin sorumluluğunu taşıma gücü verir. Yani “Ben canlılık konusunda en donanımlı canlıyım. Benden daha aşağıdaki canlılık donanımlı camlıları ezer geçerim!...” demek yanlıştır. Canlılık donanımı olarak en üstte olmak, insana alt grup canlıları öldürme yetkisi vermez: tam tersi “hep beraber yaşama düzeni sağlama” imkanı yaratma gücü verir. “hep beraber yaşama” bir habitat meselesidir ve habitatımızdan bir canlı eksik olursa “hayatımız” eksik olur. Çünkü, hayatımız, habitatımızla beraber vardır. “ömrümüz” tekildir; hayatımız çoğul… Habitatımızla beraber çoğul…
DEMOKRASİYE DARBE
Yasa teklifinin son maddesi de demokrasiye indirilmiş bir darbe olacak. Yasa mecliste kabul edilirse “sokak hayvanı” diye bir şey kalmayacağı için “hayvan gönüllülüğü” de ortadan kalkacak ve demokratik ve toplumsal denetim mekanizması da berhava edilecek. Yani, hayvanlarla ilgili bir toplumsal muhalefet grubu yok edilerek “keyfi yönetimler” meydanda rahatça at oynatacaklar.
SON SÖZ…
Niye uzun uzun yazdım?
Sayın siyasetçiler, siyaset yaşatmak için vardır, öldürmek için değil. Lütfen her canlının yaşayabileceği bir dünyayı kurmak siz siyasetçilerin elinde.