Baştan söyleyeyim: Türkiye’de “Öğretmen Akademileri” konusunda kimse bir şey demezken, bunun gereğini konuşan bir gelenekten geliyorum. Ankara Yüksek Öğretmen Okulluyum. Biz orada öğrenci iken Genel Müdürümüz rahmetli Ayvaz Gökdemir idi ve “Öğretmen Akademisi” konusunda ilk derli toplu görüşleri ileri süren bir bürokrat-eğitimci idi. Ankara Yüksek Öğretmen’de bunun sohbetini, seminerini, konferansını az düzenlemedik. Yani bu konuyu 45 yıl önce konuşmuşlardan ve “imal-i fikr” eylemişlerdeniz.
Tabii bu akademi ile öğretmenleri “okul-ev” çemberinden çıkarıp şehirle bütünleşmesini sağlayan Edebiyat, Biyografi ve Şehir ve Kültür akademileri karıştırmayalım. Bu akademiler iyi uygulandığı zaman çok iyi neticeler alınan ve gönüllülük esasına bağlı işleyen bir sistem.
Bakanlık, öğretmen atamalarında esas olmak üzere yeni bir eğitim-öğretim aşamasıyla, öğretmenlere nitelik kazandırmak üzere Öğretmen Akademisi kuruyor.
ANAYASA’YA AYKIRILIK
Ancaaaak!...
Her güzel uygulamada olduğu gibi 10 Ekim 2024 günü mecliste kabul edilip 18 Ekim günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7528 sayılı “Öğretmenlik Mesleği Kanunu”nda da bir takım sorunlar var. Bir kere bu kanun Anayasa’ya aykırı. Çünkü Anayasa, yüksek öğretim ile ilgili her türlü düzenleme yapma yetkisini Yükseköğretim Kurulu ve üniversitelere vermektedir. Anayasa’nın “E. Yükseköğretim kurumları ve üst kuruluşları” matlaplı 130. maddesi bakın ne diyor:
MADDE 130- Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur.
Bu hükmün nasıl yönetileceğine dair hüküm de 131. Maddede açıklanmıştır:
MADDE 131- Yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, yükseköğretim kurumlarındaki eğitim- öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek bu kurumların kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliştirilmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadı ile Yükseköğretim Kurulu kurulur.
Bu 2 Anayasa hükmüne göre orta öğretime dayalı yüksek eğitim-öğretim işleri YÖK tarafından “üniversite” adı altında düzenlenir; Millî Eğitim Bakanlığı “Akademi” adıyla bu seviyede bir eğitim-öğretim faaliyeti gerçekleştiremez. Eskiden Eğitim Enstitüleri Bakanlığa bağlıydı; 2547 sayılı YÖK Kanunu, yüksek tahsil işini üniversitelere verince Eğitim Enstitüleri de ad değiştirerek üniversitelere bağlandı.
HİZMET İÇİ EĞİTİM İLE HALLOLMASI GEREKİRDİ
Vaktiyle Hüseyin Çelik Millî Eğitim Bakanı iken, Bakanlığın kendi öğretmenini kendisinin yetiştirmesi konusunda bir teklifim olmuş ve Hüseyin bey bunu hayata geçirmek için teşebbüste bulunmuştu ama yapılan bir takım teknik hatalar yüzünden zamanın YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Anayasa’nın 130 ve 131. maddelerini hatırlatarak teşebbüsün hayata geçirilmesine engel olmuştu. Oysa benim teklifim Bakanlığın, fakülte mezunlarının, pedagojik formasyon şartı aramaksızın atamasını yapması ve 1 yıllık staj esnasında formasyon konusunu halletmesi idi. Bu konudaki son yazımı 27 Aralık 2009 günü Vakit’te yazmışım.
Şimdi yasa, esas itibariyle bir “hizmet içi eğitim” formatında olması gereken Öğretmen Akademisi’ni üniversite tahsili anlayışı ile Bakanlığın uhdesine veriyor. Yani Anayasa’ya aykırı hareket ediyor.
Bu biiiiir!...
UYGULAMADAKİ YANLIŞLIKLAR VE EKSİKLİKLER
İkinci husus şu: Tıp ve Diş hekimliği hariç bütün üniversite tahsilleri 4 yıl iken, öğretmenlerin mesleğe başlamaları için niye 6 yıl tahsil görme şartı getiriliyor? Bu gene Anayasa’nın eşitlik ilkesine de aykırı değil mi? Mühendisler, avukatlar, işletmeciler, hemşireler, siyaset bilimciler, kamu yönetimciler, iktisatçılar herhangi bir meslekî formasyon eğitimine tabi tutulmadan 4 yıllık bir eğitimle hayata atılırken, öğretmenlere dayatılan 6 yıl ne oluyor?
Bir diğer husus: Bugüne kadar öğretmenlik formasyonu almış olsanız bile, Eylül 2025’ten itibaren formasyon sertifikanız boşa çıkıyor; hiçbir işe yaramıyor. Bakanlığın Öğretmen Akademisi’nde alınacak aynı mahiyette dersleri görmediyseniz, sertifikanız, vaktiniz ve paranız boşa gitmiş oldu. Aynı ders de olsa ille de Akademi’de almanız gerekiyor. Akademi’de kuş konduracaklar ya o bildiğin bilgilere; ondan öyle yapıyorlar.
Başka bir husus: Memuriyette bazı avantajların sağlanmasına vesile olan Yüksek Lisans veya Doktora mezunu olmak, Öğretmen Akademisi’nde hiçbir işe yaramıyor. Yani 2 yıl Yüksek lisans ve buna ilaveten 4 yıl doktora yapmış olmanıza Millî Eğitim Bakanlığı hiç değer vermiyor.
Öğretmen kariyerleri konusunda da Akademi yetkili olacakmış. Yani, bir öğretmen gerekli şatları yerine getirdikten sonra “uzman öğretmen, başöğretmen” olabilmek için bir sınava girecek ve bunu da Akademi yapacak. Bu, Akademi’nin lisans üstü eğitim yaptıran enstitülerle bir tutulması gibi bir şey…
Yasada ve yönetmelikte görüldüğü üzere, Akademi’de de işleri üniversite hocalarına yıkacaklar. Akademi tüzel kişiliği oluştururken, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 38. Maddesine göre geçici görevlendirmelerle Akademi’de ders verdirecekler ve ücret ödenecek.
Bir de, Akademi’deki öğretmen adaylarına hazırlık eğitimi süresince her ay 23.310 gösterge rakamının memur maaş kat sayısı ile çarpımı kadar maaş ödenecek ve sigorta primleri yatırılacak. Pekiii… Öğretmen adayı yasada belirtilen başarısızlık durumunu gösterirse ne olacak? Onca ödenen para nereye gidecek?
***
İyi niyetle yola çıkılıp çıkmaza girmenin adıdır Öğretmen Akademisi uygulaması. Sade bir “hizmet içi eğitim” ile hallolacak konu, janjanlı laflarla hayata geçirilmeye çalışılırken, uygulamaya dikkat edilmeli ve Anayasa’ya bakılmalıydı. Hiç birisi yapılmamış. YÖK de konuyu anlayamamış ki, ağzından gık çıkmıyor. Belki YÖK’ün kendi alanına girildiğinden haberi bile yok.
Uygulamadaki eksiklikler ve aksaklıklar da giderilir, Anayasa’ya aykırılık da…
Anayasa’ya aykırılık, yasanın ilgili yerlerine, öğrencilere belirli bir miktar ücret ödenip sigortaları da yapılacağı da göz önünde bulundurularak, “hizmet içi eğitim” ibaresi ve bu ibarenin içini dolduracak ifadeler konularak giderilebilir. Olmadı Anayasa’nın 132. Maddesinde belirlenen “Özel hükümlere tabi olanlar” kısmına Millî Eğitim Bakanlığı’nın “Öğretmen Akademisi” uygulaması da dâhil edilerek aykırılık giderilebilir. Tabii bunun için meclisten karar çıkması gerekir.
Tamam… Anayasa’ya aykırılık konusu mecliste halledilir de, uygulamadaki 2 yıl ek eğitim-öğretim süresi, formasyon almışların ve lisans üstü tahsili olanların durumu nasıl hallolur, bilmem. Bunlar hallolmazsa, bu uygulama işsizliği 2-3 yıl ertelemekten başka bir işe yaramaz.
“Türk’ün göçü yolda düzülür” hesabı, Öğretmen Akademisi konusunda yola çıkıldı madem, bizim de göçün dizilmesine katkımız olsun.