Muhsin Kafkas


PARA İLE SATIN ALINAN SADAKAT

2020 Yılının sıcak bir eylülün tekir rampasından aşağı inerken sıcaklığını iliklerinize kadar hissettiğiniz Adana ve sonrasında medeniyetlerin beşiği Hatay’a idi yolumuz.


2020 Yılının sıcak bir eylülün tekir rampasından aşağı inerken sıcaklığını iliklerinize kadar hissettiğiniz Adana ve sonrasında medeniyetlerin beşiği Hatay’a idi yolumuz.

Farklı bir kültürel birleşmesi olan Hatay karmaşık bir o kadar da değişik bir kent.

Kendiniz Kah Suriye'de...

Kah Mezopotamya ‘da hissettiriyor şehir.

Tam bir mozaik yapının tezahürü. 

Beni ve ailemi de en çok etkileyen yerlerden biri olan müze ziyareti ise bizlere çok olağanüstü duygular yaşattı.

Gecmis devrin insanlarının sanata ve yaşama verdikleri değer görülmeye değerdi.

##

PARA İLE SATIN ALINAN SADAKAT, DAHA FAZLA PARA İLE DE SATILIR.

Antakya müzesindeki bir lahitten alıntı

Duvarda yazan söz MS 65 yılında vefat eden "Seneca" isimli bir düşünüre ait.

Para iIe satın alınan sadakat, daha fazIa para iIe de satıIır.

BaşIayan her şey biter.

Büyük bir servet, büyük bir köIeIiktir.

ÖIüm, bazen ceza, bazen bir armağan, çoğu zaman da bir Iütuftur.

Yeryüzünde gün ışığına Iayık oImayan nice insanIar vardır ama, güneş her gün yeniden doğar.

Hayatı komedi sananIar, son espriyi iyi düşünsünIer!

Yaşıyorsak, haIa umut var demektir.

Aza sahip oIan değiI, çok isteyen fakirdir.

Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, yaşamın anIamını kaybetmek.

Unutmazsan senin, affetmezsen onun canı acıyacaktır. Unutma, affetmek ve unutmak sadece iyi insanIarın intikamıdır.

Ey hayat, senin bu kadar önemIi tutuIman öIüm sayesindedir.

Unutma ki, birIikte oIduğun insanın geçmişini kurcaIamak, onunIa kurmayı düşündüğün geIeceği yok etmekten başka bir şeye yaramaz.

İnsanIarı tanımak için onIarı sınamaktan korkmayın; çünkü kaybediImesi gerekenIer, en önce kaybediImeIidirIer.

GençIiğinde biIgi ağacını dikmeyen, yaşIıIığında rahatIayacağı bir göIge buIamaz.

*Hafif acıIar konuşabiIir ama, derin acılar dilsizdir.

ÖLÜM HER ŞEYİ EŞİT KILAR.

##

Sayın hocam Prof.Dr Üstün Dökmen ile tanışma şerefine nail oldum. Bu ülkede akademik camiadan yetişip halk tarafından kabul gören önünde profesör unvanı olan az sayıda akademisyen vardır.

Bunlardan bir tanesi belki de en önemlilerinden biri Prof.Dr Üstün Dökmen hocamızdır.

Şimdi hocamıza ait bir alıntı yapmak istiyorum.

Doğan Cüceloğlu bir seminerinde yere bir parça ekmek koymuş ve “Bu ekmeğe basabilecek birisi var mı?” diye sormuş salondakilere.

 

Hiç ses çıkmamış tabii. “Sahneye gelip bu ekmek parçasına basana 100 dolar vereceğim” diye devam etmiş.

 

Salondan yine çıt yok…

 

Fiyatı artırarak 5.000 dolara kadar getirmiş.

 

Bu sırada salonda bulunanlardan birisi,

 

─ Hocam, istersen 500 bin dolar ver, yine bize o ekmeği çiğnetemezsin, boşuna uğraşma! demiş.

 

Doğan Hocam da, “İşte değerler eğitimi budur” diye noktayı koymuş…

Para vererek ekmek çiğnetebileceğiniz insan sayısı yok denecek kadar azken, bedavaya yalan söyleyen, dedikodu yapan insanların bu kadar çok olması biraz garip değil mi?

 

Acaba yalan söyleme konusunda bu kadar hassas olamaz mıydık?

 

Veya herhangi bir toplulukta birisi gıybet etmeye başladığında herkes tepki veremez miydi?

 

Yere düşen ekmeği çiğnememek için duyduğumuz hassasiyet, yerlerde sürünen bazı değerlerimiz çiğnenirken niçin kendini göstermiyor acaba?