Bugün 6 Aralık. Merhum Şaban Teoman Duralı Hoca 6 Aralık 2021’de vefat etmişti.
Teoman Duralı Hoca’nın hiçbir kitabını okumasam da adını duyardım. Zihnimde, Türk filozof ve evrim hakkında muhafazakâr mahalleden yankılanan aykırı ses olarak yer etmişti.
Değerli dostum, eğitimci Nahit Yıldız Hocam yüksek lisans tezi olarak çalışmaya başlayıncaya kadar Teoman Duralı hakkındaki malumatım bunlarla sınırlıydı.
Nahit Yıldız Hocam, “Ş. Teoman Duralı’da İnsan Tasavvuru” başlıklı yüksek lisans tezini hazırlarken kendisinden epeyce malumat edindim. Kahtırical (adam kıtlığı) mevsiminde özgün bir Felsefeci yetişmiş bu coğrafyada da fark etmemişiz.
Gelelim Nahit Bey’in yüksek lisans tezi olarak hazırladığı ve “Dün Bugün Yarın Yayınları” tarafından 147 sayfa olarak basılan esere.
Çalışma üç bölümden oluşmuş. Birinci bölümde Ş. Teoman Duralı’nın hayatı ve düşünce biçimi ele alınmış. İkinci bölümde Doğu ve Batı Perspektifinde İnsan Tasavvuru işlenmiş. Üçüncü bölüm ise kitabın ana omurgasını oluşturan “Ş. Teoman Duralı’da insan tasavvuru” konusunu ele almış.
Ş. Teoman Duralı elit bir aileden gelmektedir. Babası Yunanistan göçmeni bir Türk, annesi Protestan bir Alman ve eşi de Fransız idi. Eğitimli bir aileye mensup olan Duralı İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça, Rusça, Farsça ve Latince gibi pek çok dili konuşabiliyordu. Biyoloji ve Felsefe eğitimi almıştı.
“Dil insanın anavatanıdır” diyen Duralı’nın düşünce dünyası da özel hayatı gibi rengarenktir. Modern insanın yalnız insan olduğunu söyler. “Batı Medeniyeti” ile ifade edilenin gerçekte “Çağdaş İngiliz- Yahudi Medeniyeti” olduğunu söyler. Medeniyetler İttifakı denen şeyin emperyalizmin yeni adı olduğunu, bugünkü dünyanın İngiltere, ABD ve İsrail üçlüsü tarafından yönetildiğini vurgular.
Teoman Duralı komple bir düşünürdür. Yakın siyasi tarihe dair görüşleri de iddialı tezler içerir. Abdülhamit ve Tek Parti dönemleri, 27 Mayıs ve 12 Eylül Darbeleri gibi yakın tarihin önemli olaylarına ait çözümlemeleri dikkat çekicidir.
Teoman Duralı, Biyoloji Felsefesi alanında ilk olma özelliğini taşır. Biyoloji Felsefesi ile insanı anlama ve açıklama gayreti içine girer. İnsanın ve hayatın anlamı belki de insanlıkla yaşıt bir entelektüel faaliyettir. Her düşünür bu konuda kendisini ikna etmeye çalışır. Duralı’nınki de böyledir. Muhafazakar kimlik onun insan tasavvurunu oluşturan kültürel değerlerinden daha fazla şey ifade eder.
Teoman Duralı, insanı bütüncül bir yaklaşımla açıklama gayreti içindedir. İnsanın beşeri ve insani yönlerine işaret eder. “Beşeri yönünü bio-fizik yani bilim, insani yönünü de metafizik araştırma konusu olarak ele almadır” der. İnsanın sosyo-kültürel bir varlık olması üzerinde durur. O da Kant gibi “gerçeklik”in iki ayrı yüzü olduğu görüşündedir: Fizik ve Metafizik.
Duralı, “ahlak” konusunu da “insanlaşma” süreci açısından önemli görmektedir. Ahlakı bilgelik olarak ele alır. “Ahlak, kural koyma meselesidir” der. “Biz ahlaklı doğmayız, ahlak sonradan kazandığımız bir durumdur” diyerek konuya açıklık getirir. Ahlakı, beşerin insanlaşma sürecindeki “din” kaynaklı ana etken olarak değerlendirdiğini de belirtmek gerek. “İyilik” kaynağı olarak ahlak, “estetik zevk” olarak da sanat sadece insanda bulunan iki değerdir Duralı felsefesinde.
Duralı, popüler kültürün dayattığı yaşam biçimlerine karşı hep mesafeli durmuştur. Günümüzde kullandığımız ihtiyaçların çoğunun gereksiz ve lüks olduğu kanısındadır. Cep telefonu bile kullanmak istememektedir.
Teoman Duralı’nın “evrim” ile ilgili düşünceleri ise insan tasavvurunun belirlenmesi noktasında temel belirleyici konumdadır. Duralı, evrimi ne kabul eder ne de inkar eder. Evrim teorisinin argümanlarını ortaya koyan arkeolojik ve antropolojik verilerin insanın kökenini açıklamakta yetersiz olduğu üzerinde durur. Ayrıca Darwinizmin modern İngiliz Yahudi Medeniyetindeki emperyal değeri sebebiyle de evrim meselesine mesafeli durmaktadır. Doğal seçilimin, ruh sahibi ve manevi - ahlaki değerlerle insanlaşma sürecini gerçekleştirmek gibi ontolojik bir görevi haiz varlığın var oluş serüveninde etkili olamayacağı kanaatindedir.
Duralı, insanı mekanik bir sürecin parçası haline getiren ve böylece itibarsızlaştıran evrim yerine “tekamül” fikrini önermektedir. Bunu izah ederken de Mevlana, Cahız, İbn Miskeveyh ve İbn Haldun gibi kadim Müslüman düşünürlerin evrime atıf yapan yaklaşımlarını merkeze koyar.
Şaban Teoman Duralı’nın Sorun Nedir, Felsefe ve Bilim Nedir, Çağdaş İngiliz-Yahudi Küresel Medeniyeti vb pek çok eseri mevcut. Ama bir yazarın tüm eserlerini okuyup incelemek ihtisas ehli dışındaki okurlar için oldukça külfetli bir süreç. Nahit Bey’in çalışması ve benzerleri bu anlamda işi biraz daha kolaylaştırıyor. Ekim 2024’te yayınlanan eseri ilgili dostlara tavsiye ederek yazıyı sonlandıralım. Okuru ve istifade edeni bol olsun. Duralı Hoca’ya da rahmet olsun.