Üniversitelerimiz yine gündem oldu, ama keşke olmasaydı. Çünkü, her olumsuz haber içimizde yara açıyor, üniversiteye/akademisyene olan güven kaybediliyor.
Yaptırım olmadığı, suçluların gerekli cezayı almadığı kurumlarda ve ülkelerde her şeyin yozlaşması, hukuksuzların artması kaçınılmazdır.
Yükseköğretim Kurulu ne Rektör, ne Akademisyen, ne kurallar, ne akademik ilanlar vb. gerekli çalışmayı yapamıyor.
Medyada yazılan haberlere göre kimse görevden alınmıyor, aksine yolsuzluk yapanlar ödüllendiriliyor.
Artık; “sesini çıkarma, bildiklerini kendine sakla, başına bela alma, ülkeyi sen mi kurtaracaksın?” anlayışı yaygınlaştı.
Anadolu ajansı bir haber yaptı: “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bazı kamu kurumlarındaki yöneticilerin e-imzasını kopyalayarak çeşitli belgelerden sahte e-imza üreten 65 sanık hakkında, 5 yıldan 50 yıla kadar hapis cezası talebiyle iddianame düzenledi. Yapılan soruşturma neticesinde sanıkların, aralarında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı, Başkan Yardımcısı ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK) Eğitim ve Öğretim Başkanının yanı sıra 14 farklı üniversitenin Öğrenci İşleri Daire Başkanı veya personelinin e-imzalarını kopyaladıkları tespit edildi.”
Elbette bu önemli bir haberdi ve iktidar mensubu medya “ne olur, ne olmaz, bizlerden biri çıkabilir” düşüncesiyle yer vermedi ama tüm siteler geniş yer verdi.
Bir hafta sonra İletişim Başkanlığı Dezerformasyonla Mücadele Merkezi (üstüne vazife olmadığı halde) “iddialar asılsızdır” içerikli bir açıklama yaptı; “'400 akademisyenin usulsüz atandığı' yönündeki iddia, dosya şüphelilerinden birinin soyut beyanına dayanmaktadır. Bu ifade dışında herhangi bir somut bilgi, belge veya tespit mevcut değildir. Türk akademisini ve eğitim camiasını hedef alan bu tür yayınlar, sistematik bir karalama kampanyasının ürünüdür.”
Bu konuda Sn. Ali Yerlikaya, Sn. Yılmaz Tunç ve Sn. Yusuf Tekin sessiz kaldılar.
Sonra sahte diploma çetesine yönelik operasyonda 400 kişinin düzmece belgeyle profesör ve doçent yapılmasının gündeme bomba gibi düşmesi ile YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar açıklama yaptı: “Çok ciddi bir hadise. İki koldan soruşturma yapacağız. Hem biz hem de ilgili üniversiteler ayrı ayrı soruşturma yürüteceğiz. Dün itibarıyla ilgili üniversitelere gerekli işlemlerin başlatılması noktasında yazı gönderdik. Sahte diplomanın önüne geçmek ve cezai yaptırımları artırmak için yasal düzenlemeye ihtiyaç var”
İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi hani iddialar asılsızdı? Bu açıklaması ile akademinin TUİK’i durumuna düştü.
CB İletişim Başkanı Burhanettin Duran’ın ilk yanlışı olarak kayda geçti.
Bilgi akışı da medya sayesinde ortaya saçılmaya başladı (2-3.08.2025)
“E-imza çetesinin liderinin, Düzce Üniversitesi’nde doktora yapan Ziya Kadiroğlu olduğu belirlendi. Daha önce benzer suçlardan birden fazla kez yargılanan Kadiroğlu, 5 yıl cezaevinde kalmış. Çok sayıda kamu kurumundaki yöneticinin e-imzasını kopyalayarak sistemlere yetkisiz erişim sağlayıp sahte üniversite, lise diplomaları ve sürücü belgeleri düzenleyen şüphelilere yönelik Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara 23’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde iki ayrı dava açtı.”
Kamuoyu ayağa kalktı ve yetkililerden Akademisyen listesinin açıklanmasını istedi. Prof.ler, “bizim temize çıkmamız için isimler açıklansın” kampanyası açtılar. Son 20 yılın Doç., Prof. atamalarının, ÜDS,YDS, EİLTS vb. Yabancı Dil sınavlarının araştırılmasını istediler. Akademide yaşayan olumsuzluklarla ilgili bilgiler de akmaya başladı.
Prof. Dr. Veysel Ulusoy Yükseköğretim Kurulu’na çağrı yaptı: “Sahte profesör ve doçentlerin yanı sıra, hiçbir yayın veya eseri olmadan, ‘ trafiğiyle’ doçent ve profesör unvanlarını alan kişiler var. Kayıtlar YÖK’te…”
Nihayet geldik 02.08 2025 akşamına isimler sızmaya başladı. Bazı gazeteciler elde ettikleri bilgileri sosyal medyada yazmaya başladılar. Siyasilerin ve bazı rektörlerin olduğu söyleniyor. Bakalım ne çıkacak?..
Biz üniversitelerimizde çok yaygın olan yanlışları sırasıyla hatırlatmak istiyoruz:
1. İntihal (Fikir hırsızlığı (Araştırmalarda 1. sırada): “İntihal, bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanması. İntihal bir tür sahtekârlık ve hırsızlıktır. Başlıca türleri: Alıntı ifadeler ve fikirler için kaynak göstermemek Ödünç alınan ifadeleri tırnak içinde yazmamak ve kaynak göstermemek
2. Mobbing/ Bezdiri/Yıldırma (Araştırmalarda 2. sırada): “Mobbing ya da bezdiri, bir grup insanın, bir kimseye veya başka bir gruba sosyal kabadayılık yapması. Latince kökenli sözcük; psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek anlamlarına gelir. En iyi ifade eden anlamıyla yıldırma veya iş yerinde psikolojik terör anlamlarıdır.
3. Sahte, şaibeli, fake, yırtıcı akademik dergilerde makale yayımlamak: “Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafından yayınlanan Journal of Informetrics'de (WoS Impact Factor: 3.484, Q1) yayınlanan makaleye göre hakem ve editöryal süreçlerin sağlıklı işlemediği, "predatory" olarak tanımlanan para karşılığı yayın yapan yırtıcı/şaibeli/sahte/fake dergilerde Hindistan ve Nijerya'dan sonra Türkiye en çok yayın yapan üçüncü ülkeydi”
Maalesef son 20 yılda çok kişi Doç. ve Prof. oldu. Bu konuda YÖK bir ara liste yayınlayacağını duyurdu. Onu da beceremedi ve seçici kurul üyelerinin takdirine bıraktı.
4. Parayla tez/makale yazmak: “Halen tüm hızıyla devam ediyor Konu başlıklarını veriyor, ücrette anlaşıyorsunuz, alın size nur topu gibi tez! Aleni, reklam bile veriyorlar…
Örnek: “Yapay Zeka Ve İntihal Yok - 7 Yıllık Birikim ve Tecrübe
https://www.tezodevplatformu.com
İşlerinizde uzman kadromuz ile danışmanlık Hizmetlerimiz ile yanınızdayız. Proje, seminer, sunum ve analizleriniz başarı güvencesi ile hazırlanır. Doçentlik Başvuru Dosyası. Hizmetler: Uluslararası Makale Yayın, Ödev...”
5. Nepotizm (Akraba kayırmak): Kayırmacılık veya akraba kayırma, öznel ve adil olmayan şekilde yapılan ayrımcılık. Nepotizm, kamu örgütlerinde ve iş örgütlerinde karşılaşılan önemli sorunlar arasındadır. Özellikle makama gelen akademisyenlerin uyguladığı, çok şikayet edilen bir konudur. Ama, hala devlet/ vakıf üniversitesi devam etmektedir.
6. Haksız yazarlık (Başkasının makalesine çökmek): “Çalışmaya aktif katkısı olmayan kişileri yazarlar arasına dâhil etmek, aktif katkısı bulunanları yazarlar arasına katmamak, emek verme sıralamasını gerekçesiz ve uygun olamayan bir biçimde değiştirmektir. Özellikle Prof.’larımızın idari görevdeyken ya da asistanları olduğunda yükü onların omuzlarına verip kendilerini de çalışmaya yazmaları ya da asistanı yazmamaları çok yaygındır. Bir çalışmayı 5 ayrı şehirde akademisyen olan 5 kişinin yazması da sayılabilir. Geçen gün bir araştırma sırasında ( galiba Dergipark yayımlanmış 10 yazarlı bir makaleyi görünce ülkemiz aşmış dedim.
7. Sahtecilik (Veri imalatı/tahrifi): Bu konu fazla etkin değil derken, ilk girişte medyaya yansıyan olayla bazı üniversitelerde yapıldığı anlaşılıyor. Bu madde için bir çalışmayı örnek vermek isteriz:
“Ülkemizde kullanılan kıymetli kâğıt ve belgelerin güvenlik özelliklerini incelemek amacıyla anket çalışmaları yapılmıştır. Anket sonuçlarına göre ülkemizde kullanılan kıymetli kâğıt ve resmi belgelerin güvenlik açıkları tespit edilmiş ve incelemeler sonunda diplomalardaki güvenlik açığı endişe verici düzeyde bulunmuştur. Yapılan anket sonucundan yola çıkarak, benzeri resmi belgelere örnek olabilecek bir diploma; sahtecilik, kopyalanma ve tahrifata karşı tasarım ve teknolojik özellikleriyle uygulanabilir model halinde tasarlanmıştır.”